Çayları dağıtan İhsan, Melih Bey'e:
- Lübnan'a yönelik saldırılarını artıran İsrail, son olarak Beyrut'ta Hizbullah'ın genel karargahı olduğunu iddia ettiği çok sayıda binayı vurdu. Ciddi sayıda kayıp ve yaralı var. Bu arada Hasan Nasrallah ve beraberinde Hizbullah'ın birçok üst düzey komutanının da öldürüldükleri söyleniyor, Ne dersiniz?..
- Son zamanlarda yapılan en büyük saldırılardan birisi ile karşı karşıyayız ve esas hedef olduğu söylenen Hasan Nasrallah'la ilgili önce karmaşık bazı bilgiler geldi... Mehmet:
- Bu ağır saldırılar, İsrail'in Lübnan'a yönelik olarak başlatacağı kara harekatının işareti olabilir mi?..
- İsrail'in Lübnan'a daha doğrusu Hizbullah'a bir kara harekatı düzenleyeceği, birkaç aydır sık sık gündeme gelen bir konu ve son günlerde bu ihtimal iyice artmış gibi. Yine de, 2006'da yaşananlar hatırlandığında, İsrail'in karadan Lübnan'a girmesi ihtimali tartışmalı bir konu bence. Bekleyip göreceğiz… Selim:
- Aradan çok yıllar geçtiği ve ABD'nin kayıtsız şartsız desteğine sahip olduğu düşünülürse, İsrail'in Lübnan'a bir kara harekatı başlatacağı neredeyse kesin gibi… - Teorik olarak böyle. Ancak, bu sürede Hizbullah'ın da geliştiği ve daha sofistike imkanlara kavuştuğu da unutulmamalı. Genellikle hafif saldırılarla yetinen Hizbullah'ın, liderinin hayatına mal olan ağır Israil saldırıları sonrası ne gibi adımlar atacağı, önemli. Aynı şekilde yakın bölgedeki Hizbullah benzeri güçlerin ne yapacakları da. Ama bence İsrail'in Lübnan'a yönelik bir kara harekatı düzenlemesi ile ilgili en ciddi problem, İsrail ordusunun kara güçlerinin zayıflığı… Mehmet:
- Gazze'de de benzer bir durum var. Uzaktan dünyanın bombasını atıp etrafı yakıp yıkan İsrail, sıra meskun mahal çatışmasına gelince, pek yanaşmadı. İsrail'in, genel olarak kara harekatından kaçınmasının sebebi nedir?..
- Bunun çok çeşitli sebepleri var. Yahudi itikadında İslam'daki gibi şehitlik, gazilik gibi kavramlar olmayışı, bunların en önemlilerinden. Mutlaka hayatta kalmaları gerektiğine inandıkları için uzaktan savaşmayı tercih ediyorlar… Selim:
- Yaptıkları şeylerin doğru olmadığını bilmeleri de sebeplerden birisi belki de. Ne kadar alçak olurlarsa olsunlar, kadın çocuk demeden masum insanları katledenlerin içlerinin rahat olması mümkün olamaz çünkü. Ne dersiniz?.. Melih Bey:
- İsrail güçlerine mensup teröristlerin bizim gibi insanlar olabileceğini düşünmemiz normal olsa da bunun karşılığı yok. Yaşananlara bakıldığında, İsrail teröristlerinin insanlık değerleri açısından defolu varlıklar oldukları anlaşılıyor… İhsan:
- Lübnan konusu gündeme geleli beri, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları hafifledi, sanki...
- Biraz geri planda kalsa da İsrail, Gazze'yi vurmayı da sürdürüyor maalesef… Mehmet:
- BM'deki konuşmasının, toplantıya katılan çok sayıda ülkenin temsilcisi tarafından protesto edilmesi, Netanyahu'nun pek umurunda olmadı galiba?..
- Sanırım öyle. Lübnan'a yönelik en yoğun saldırılar da o konuştuktan hemen sonra başladı zaten… İhsan:
- Beyrut'un güneyinde Hizbullah'ın yoğun olduğu bölgede de olsa, sivillerin de yaşadığı düşünülecek çok katlı binalara yönelik İsrail saldırısı bile ABD'yi yönetenleri rahatsız etmedi galiba?..
- ABD'yi ipleri Siyonistlerin elinde olan kuklalar yönettiği için rahatsız olsalar da ses çıkarabilme imkanları yok. Şimdi artık ortalıkta kırmızı çizgi filan bırakmayan bu saldırılardan sonra Hizbullah'ın ne yapacağı, daha doğrusu neler yapabileceği önemli. Tabii İsrail'in bundan sonra ne yapacağı da… Mustafa:
- Ne açıdan bakarsak bakalım, ortalığın sakinleşeceği ve bölge için huzur ve istikrar dolu günlerin yakında gelebileceğine dair pek ümit yok yani. Bu konular konuşuldukça insanın içi kararıyor… Selim:
Kral çıplak!..
- Mustafa ağabey haklı. Gelişmeler daha yeni ve detaylı bilgiler için beklemek gerektiğine göre biz mesela Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulundaki konuşmasına değinebiliriz. Ne dersiniz Melih ağabey?..
- Cumhurbaşkanımız, hemen her genel kurul konuşmasında BM ile ilgili konularda en cesur çıkışları yapan ve diğer ülkelerin dile getiremedikleri konuları da dillendiren birisi. Birleşmiş Milletler'in görevini yapamadığından başlayıp, Gazze'deki İsrail saldırganlığını da hatırlatarak, uluslararası barış ve güvenliğin imtiyazlı 5 ülkenin keyfine bırakılamayacağını söylemek, az şey değil. Cumhurbaşkanımızın bir yandan 'kral çıplak' dediği ve bir yandan da bunun böyle gitmeyeceğini vurguladığı konuşmalarını her zaman çok sayıda temsilci izler. Bu sene de öyle oldu ve konuşması da sık sık alkışlandı… Selim:
- Sadece BM ve Güvenlik Konseyi'ni değil, konuşmasında basın meslek kuruluşları, insan hakları örgütleri gibi görevlerini hakkıyla yapmayan uluslararası bütün kuruluşları hedef aldı Cumhurbaşkanımız… Mehmet:
- Kaçak hainlerden birisinin, Cumhurbaşkanımız konuşurken salonun güya boş olduğunu iddia eden mesajı, salonun kalabalık olmasına canı sıkıldığı içindi herhalde?..
- Canlı olarak yayınlanan ve salonun ne kadar kalabalık olduğunu izleyen herkesin açıkça gördüğü bir konuşmayı kimsenin izlemediğini iddia edenler kafayı yemedilerse, hainliğin zirvesindedirler demektir. Konuşmanın ağırlıklı konusu İsrail'in saldırganlığı olduğu halde İsrail temsilcilerinin bile dikkatle dinlediklerini herkes gördü oysa… Mehmet:
- Öncesi ve sonrasındaki konuşmalarda, Cumhurbaşkanımızın sıklıkla dile getirdiği 'Dünya 5'ten Büyüktür' sözüyle bağlantılı vurgular yapıldığına da şahit olduk. Bu, BM ve Güvenlik Konseyi'ne çekidüzen verme konusunun yakında gündeme gelebileceğine işaret olabilir mi?..
- İnşallah. Ancak, yine de BM ve GK yapısının kısa vadede değişmesi, zor. Sahip oldukları avantajları kaybetmek istemeyecek olan sistemin hakimleri, güçlerinin yettiği ülkeleri baskı altında tutmaya devam edeceklerdir çünkü. Ancak, şimdi konuşulmaya başlandığına göre bir gün değişiklikler gerçekleşebileceği de söylenebilir… Mustafa:
- Haydi hayırlısı bakalım. Bu arada CHP içindeki gelişmelere ne diyorsunuz, Melih Bey?..
- İşler karışık ve daha da karışacak gibi gözüküyor ve öyle olması da iyi. Genel Başkan, eski genel başkan, İBB Başkanı ve ABB başkanı arasında bir yarış var. Açıkçası, zaman kaybı olarak gördüğüm için çok ilgilenmiyorum. Çünkü tartışmalar 2028 seçimlerinde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağına yönelik. Oysa İmamoğlu'nun ya da Yavaş'ın aday olmasının hiçbir farkı ve dahası önemi de yok... Remzi:
- Aramızda, isimleri geçen kişilerden herhangi birinin aday olsa da kazanabileceğini düşünen yok, tamam. Ancak, CHP'li seçmenlerin bu adamlarda ne gördüğüne akıl erdiremiyorum bir türlü. Boşa geçen 5 senenin ardından Ankara ve İstanbul'da bundan sonraki 5 senenin de hizmetsiz geçeceği açıkken, CHP'lilerin hangisinin aday olacağını tartışıp durmaları bile tuhaf... Selim:
- Daha da ironik olanı, ikisinin de CHP'li olmayışı. Bana öyle geliyor ki bizi ilgilendirmeyen şeylere vakit harcarken, yerel seçimlerdeki gibi kırılmaların bundan sonra da yaşanmaması için yapabileceklerimize kafa yoramıyoruz. Ne dersin Melih ağabey?..
- Haklısın. Son seçimde CHP'nin birinci parti olması, AK Parti ve Cumhur İttifakı seçmenlerinin bir kısmının sandığa gitmemesi ile alakalı. Yaptıklarının doğruluğu ya da yanlışlığını değerlendirmek, seçmenlerin işi. Biz, gerektiği gibi aktaramadığımız bazı hususları nasıl daha iyi anlaşılabilir hale getirebileceğimize kafa yorarsak sanırım işe yarar bir şeyler yapmış oluruz... İhsan:
- Çeşitli sebeplerle sandığa gitmeyenler arasında pişman olanlar tabii ki vardır. Ancak, başta ekonomi olmak üzere birçok konuda hala algılara boyun eğdiğimiz de gerçek. Geçmişi unuttuğumuz ya da yanlış değerlendirmeler yaptığımız için herhangi bir özellikleri olmayanlar prim yapıyor. Durumu gözden geçirip, ne yapılacağına beraberce kafa yormamız gerek… Melih Bey:
- Haklısın, mesele memleket meselesi ve karşı cenahtakiler bu konuda en ufak bir hassasiyete bile sahip değil. Dolayısıyla her ne yapılacaksa bizim yapmamız gerekiyor… Cenab-ı Hakk yardımcımız olsun!..
- Amin…