Azınlık aşkı!..

Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Eklenme Tarih 18 Aralık 2024

Sadece iç savaşın başladığı 2011'den sonra değil, Beşşar Esad'ın iş başına geldiği 2000'den ya da babası Hafız Esad'ın darbe ile yönetimi devraldığı 1971'den sonra ülkedeki çoğunluğun durumu umurlarında bile olmayanların, Suriye'deki azınlıkların durumu ile ilgilenme merakı nüksetmiş durumda.
Din, mezhep ve etnik yapı açısından oldukça ilginç bir mozaik oluşturan Suriye'de, farklılıkları bir arada barış içerisinde tutmanın yolunun 'laiklik'ten geçtiğini söyleyen söyleyene. Problem ise Suriye'nin Baas'ın darbe ile iş başına geldiği 1963'ten beri laik olduğu söylenen ancak çoğunluğun sürekli olarak azınlığın tahakkümü altında ezildiği bir ülke olması.
Fransızların çekilmesiyle 1946'da bağımsızlığa kavuşan Suriye'nin, Baas Partisi'nin darbe ile iş başına geldiği 1963'ten sonraki tarihi, ülkenin yüzde 80'ini oluşturan asli unsurun sürekli olarak baskı altında tutulmaları yanında en ufak itirazlarında zulme maruz bırakılıp sürülmelerinin ve hatta katledilmelerinin tarihidir.
Nüfusunun yüzde 80'i Sünni olan bir ülkede, yüzde 20'lik azınlığın hükümran olmasından hiç rahatsızlık duymayanlarda, birdenbire azınlık sevdasının nüksetmesi, hakikaten düşündürücü. Nusayriler, İsmaili Şiiler, Dürziler, Hristiyanlar ve başka bazı gruplara mensup olup, Baas ile uyumsuzluk yaşadıkları için zulme maruz kalanlar olmuştur tabii. Ama bunlar devede kulak bile değillerdir.
Baba Esad döneminde 1982'de Hama'da katledilenleri görmezden geldikleri bilinen ve o zamanki gibi şimdi de cezaevlerinden yükselen çığlıkları duymazdan gelen iki yüzlülerde başlayan hassasiyet, yine de ümit verici.
Ancak, gerek Hafız Esad ve gerekse oğul Beşşar Esad döneminde Baas azınlık yönetiminin çoğunluğa zulümlerine seyirci kalanların, ülkedeki azınlıkların durumu konusunda tedirginlikleri, gereksiz. Alçak ve katil bir diktatörü devirip, yönetimi ele alanlar, farklılıkları bir arada barış içinde yaşatmanın ne olduğunu çok iyi biliyorlar çünkü.
Bütün farklılıklarına rağmen neredeyse 72 milleti asırlarca barış içerisinde bir arada yaşatan Osmanlı'yı emperyalistlerle iş birliği yaparak parçalayanların torunları içinde 'küçük olsun, benim olsun' zihniyetindekilerin varlığı, malum. Milyonlarca insanın yaşadığı Suriye'yi çiftliği gibi gören ve halkı ile kaynaşmak yerine onları katleden ve iş birliği yaptığı emperyalistin 'haydi kaç!' komutu ile ülkesinden defolup giden Beşşar Esad, bunun son örneği.
Sadece 2011'den beri değil, 1971'de,n hatta 1963'ten ve daha evvelinden beri yaşananlardan gereken dersi aldıkları bilinen Suriye'nin gerçek sahiplerinin 'büyük olsun, bizim olsun' zihniyetinde oldukları, kesin.
Suriye'nin yeni hakimleri, farklılıkları bir arada barış içinde yaşatma konusunda nereden ders alacaklarının farkında. Azınlık aşkına kapılmış numarası yapan Esad yalakalarından ders almaya ihtiyaçları yok yani.