Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 29 Ekim 2015

Oyun bozuluyor

TÜRKİYE'de yaşadığımız her yenilik, değişim, rüzgar, atılım, operasyon aslında dünyanın ülkemize yüklediği kaçınılmaz bir roldür! Şehir Üniversitesi'ndeki gösterileri izlerken bir anda geriye gittim...
Başörtülü bir kadın, bir genç kız, Meclis'e, üniversiteye, devlet dairesine, ordu evine, yemin törenlerine, bankalara, okullara giremiyordu.
Gerekçe: ŞERİAT gelecek!
Bir genç kız, bir teğmenin nişanlısı, eşi ya da kardeşi oluyor ancak en mutlu gününde, yemin töreninde kardeşinin o mutluluğunu yaşayamıyordu. Ama o teğmen PKK ile çatışırken ŞEHİT düştüğünde komuta heyeti gidip o evi ziyaret ediyor, başsağlığı diliyor ve yemin törenine almadığı kız ile annesinin elini öpüyordu!
Bu DEVLET aklıyla açıklanamayacak bir ÇELİŞKİYDİ! Aslında bize dışarıdan dayatılan bir operasyondu! Başörtülü genç kız İLAHİYAT FAKÜLTESİNE giremiyor ama onun gibi düşünen ağabeyi ya da akrabası, sırf ERKEK olduğu için hiç sıkıntı yaşamadan girip çıkabiliyordu! Şekille uğraşırken AKLIMIZI yitiriyorduk. Tamamen matematik dışı işlerle uğraşıyor, DEVLETİN MİLLETİYLE buluşması engelleniyordu!
PKK ve KÜRT meselesinde de buna benzer sıkıntılarımız vardı. PKK kullanılan bir örgüttü.
Evet bölgeden kısmi de olsa destek görüyordu.
Bunu kurutacağımız yerde, tüm bölgeyi PKK'lı olarak görüyorduk. Oysa Kürtler asla ve kat'a Türkiye'den ayrılmak istemedi. Gidecekleri yer de yoktu zaten! Onların vatanı burasıydı. Ama teşhisi yanlış koyup yanlış reçete yazdık. Sorun büyüdü! Kürt'e "KÜRT" dememiz gerekiyordu!
Bunu söylemek 30 yılımızı aldı. AKIL yoktu işin içinde...
Bütün bu dönüşümlerin tam merkezinde Erdoğan vardı. Sevseniz de sevmeseniz de vardı. Herkes kendinin ait olduğu kamptan baktığı için gerçeği göremiyordu. Devletin MİLLİ hamleleri görülmüyordu. Ankara adım attıkça birileri bu dönüşümü başlatan ve devam ettiren Erdoğan'ı tasfiye etmek için ellerini birleştiriyordu. Koza-İpek Grubu'na el konuldu.
28 Şubat'ta bu grubu ve arkasındaki desteği İRTİCA olarak kabul eden ve saldıranlar, şimdi nasıl oluyordu da el ele verebiliyordu!
Bu sorunun cevabı Türkiye'deki KAVGANIN bütün KOD'larını taşıyordu!
Şimdi gördüğümüz bu kavga yeni değildi!
Biraz geri gidelim...
İkinci Dünya Savaşı sonrası Başkan Truman Japonya'yı UYSAL hale getirip sisteme dahil etmek için General Douglas MacArthur'u görevlendirdi. MacArthur da Japonya'nın savaş sonrası inşası için çok önemli bir bilim adamı olan W. Edwards Deming'e ihaleyi verdi. Deming dâhiydi! Deming, bir şirketin müşteri beklentilerine uygun, daha kaliteli üretim yapabilmesi için araştırma, tasarım, üretim ve satış arasındaki sürekli alışverişin, etkileşimin önemini vurguladı.
Bu etkileşim çemberinin kaliteye öncelik veren belirlemeler ve kaliteye öncelik veren sorumluluklar ekseninde dönmesi gerektiğini öğretti. Başarının ve paranın böyle geleceğini JAPONYA'ya öğretti.
Deming, KALİTEYİ tanımlarken ve anlatırken yolu Türkiye'ye de düştü! 1950'lerde buraya da geldi. Konferans verdi.
Konferansı düzenleyen kişi, işin sonunda görüşü sorulduğunda şunları söylüyordu: "İki metre boyunda uzun bir adamdı.
Alaburus kesilmiş saçları vardı. İlginç şeyler söyledi..."
Aynı Deming, Japonya'ya gitmiş ve aynı şeyleri orada da anlatmıştı. Arada ciddi fark vardı! Japonlar dinledikten sonra "Önemli şeyler söylüyor, biz bunları kesinlikle uygulayacağız" diyordu... Ve Japonya GERÇEĞİ böyle ortaya çıktı... Şimdiki JAPON EFSANESİNİN kahramanı Deming'di! Aldığı görevi, başarıyla yerine getirmişti!
Bir dostumun yazdığı gibi DEVRİM hikayemizde de büyük GİZEM vardı!
Deming'in gelip gittiği dönemde biz DEVRİM OTOMOBİLİ için start veriyor, ancak hikaye bu ya; araç BENZİNE kurban gidiyordu! Fakat o yıllarda Japonya büyük bir atağa kalkıyor, Kore gibi ülkelerde daha otomobil yokken, gelip hepsi sonradan bizi geçiyordu! Koca koca markalar çıkarıyorlardı! Biz ise içeride yoklukla, terörle, karanlık gelecekle boğuşuyorduk! DEVRİM'i kim durdurmuştu? Devrim'i durduranlar Türk ve Kürt için ne düşünüyordu?
İslam'ı nasıl ele geçirecekleri konusundaki fikirleri neydi? Müslümanlarla gitmek ve varmak istedikleri hedef neydi? Türkiye'ye nasıl bir rol biçilmişti? Neden büyük adımlarla yürümemiz engellenmişti? Lozan'da bize ne söylenmiş ve kabul ettirilmişti?
Tarihini ve kendi gerçeğini bilmeyen ender milletlerden biriydik! Allah kimseyi vatanından ayrı koymasın! Ama burada operasyonlara kalkanlar, bir yerlere çok rahat gidebiliyordu!
Herkesin bir bağı vardı! Kaçanlara DESTEK olanların da aslında bu BAĞ'da derin yerleri bulunuyordu! Bu nedenle hepsi yan yana omuz omuzaydı! NEDEN? Basit! Türkiye'nin büyümek ve büyük olmak için gittiği yoldan dönmesini istiyorlardı! PKK, IŞİD, DHKP-C, Paralel Yapı gibi birbiriyle mücadele etmesi gerekenler MERKEZ MEDYAYI da yanlarına alarak geliyorlardı!
Sizce ortadaki TABLODA izaha muhtaç noktalar yok mu?
Bizi dün de bugün de DURDURMAK isteyenler hep aynı! SOY İSİMLERİ ve BAĞLANTILARI hep aynı!
Dönelim başa... Erdoğan'ın başlattığı dönüşüm rüzgarı büyüyecek. İstemeseler de büyüyecek. Dünyanın buna ihtiyacı var çünkü.
Amerika, Japonya'yı ve daha sonra Çin'i "YATIRIMLARINI ABD'ye yapsınlar" diye büyüttü! Yılda 500 milyar dolar cari açıkla başka türlü o çarkı çeviremezler. Petrol güvenliğini ve fiyatlandırmasını da kontrol etmek istiyorlarsa Türkiye'nin büyümesine izin vermek zorundalar... Bizi sevdikleri için değil, kendi gelecekleri için buna mecburlar... Bu er ya da geç olacak! O zaman DEVRİM'den beri DEVLETİN KARŞISINDA olanlar asıl o zaman çok ama çok zora girecek! Kimler mi? Siz de, ben de kim olduklarını biliyoruz! Artık ONLAR da bunu bildiğimizi biliyor!
Biraz tepeye çıkıp bakın! DEVLETİN içindeki kötü huylu UR'lardan kurtulduğunu göreceksiniz! Büyük oyun bozuluyor yani!
Hayırlısı...