BUGÜN Suriye'yi, YPG'yi, HTŞ'yi, Colani'yi, Esad'ı, İran'ı, HAMAS'ı, Hizbullah'ı, İsrail'i, bölgeyi terk eden Rusya'yı ve UKRAYNA'da devam eden savaşı anlamak için gelin birlikte biraz ARŞİV karıştıralım.
Sonra güncelleyerek finale gidelim... Meselenin anlaşılmadığı ortada. Bakalım bu yolla sonuç alabilecek miyiz?
Daha önce de sık sık altını çizdiğim gibi 2013 çok önemli bir virajdı. Türkiye GEZİ ile 17-25 Aralık Operasyonları ile sarsılıyordu.
Mısır'da DARBE oluyor, SİSİ geliyor Mursi gidiyordu.
Katar'da Temim bin Hamed es-Sani babasının "gönüllü inişiyle" tahta geçiyordu. Aynı yıl içinde asıl önemli adım ise KAZAKİSTAN'da ÇİN'in YENİ İPEK YOLU'nu ilan ederek doğrudan Washington'a başkaldırmasıydı. Peki bunu tek başına mı yapıyordu?
Elbette hayır... Asıl oyuncu İNGİLTERE'ydi. Bir adım ilerisinde ise Çin üzerinden önce Avrupa'yı sonra da Amerika'yı kontrol eder hale gelme planı yatmaktaydı. Büyük ve derin bir amaç... Yani Türkiye sınırları içinde görmeye alıştığımız Amerika-İngiltere çatışması, KÜRESEL ebatlar taşır hale gelmişti...
KUŞAK ve YOL GİRİŞİMİ yani Yeni İpek Yolu DNA'sında, İngiliz coğrafyacı ve siyasetçi Halford John Mackinder'in 'ana karaları kontrol eden güç, dünyaya hakim olur' tezini taşıyordu! Denizlerde Amerika'yı aşamayan Pekin, KARA üzerinden gövde gösterisi yapıyordu. DEMİR İPEK YOLU'nda ilk tren hareket ettiği zaman doğrudan LONDRA'ya gidiyordu. Saflar netti yani... KUŞAK YOL GİRİŞİMİ'nde önemli istasyon AVRASYA'ydı... Rusya'nın Ukrayna savaşına bir de buradan bakmak gerekiyordu sanki...
Güney ve kuzey koridorda deniz de dahil edildiğinde Çin'den Avrupa Birliği ülkelerine (İngiltere, Almanya, Fransa vb.) yük taşıma süresi yaklaşık 45-62 gün sürüyordu. Aynı yük orta koridordan gönderilirse 12-15 gün içerisinde AB ülkelerine ulaşacaktı. Yani yük en az 33 ile 47 gün arası daha erken Avrupa'ya varmış olacaktı.
Bu durum rekabet anlamında büyük bir avantaj sağlayacaktı.
Proje İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Çin'i raylarla birbirine bağlayacaktı. 2013'te tablo kabaca böyleydi.
2016'da İngiltere başka bir frekansı tercih ediyor ve AVRUPA'YA VEDA ediyordu.
Türkiye de 15 Temmuz Kalkışması'nı yaşıyor ve eksen değiştiriyordu. İKİ GELİŞME İKİ BAŞKENTİN ELLERİNİN KENETLENMESİ ile sonuçlanıyordu. Amerika uzakta kalırken, AVRUPA iki başkentin de gündeminden düş��yordu.
Son günlerde yazdığım gibi 2019'da garip bir olay yaşanıyordu... İngiltere'de ULUSAL GÜVENLİK TOPLANTISI yapılıyor, ancak sızıntı yaşanıyordu. Başbakan Theresa May soruşturma istiyor ve Savunma Bakanı Gavin Williamson'ı görevden alıyordu. Williamson, HUAWEİ üzerinden İNGİLTERE-ÇİN ANLAŞMASINI AÇIK EDİYORDU. Basına sızdırıyordu. Yani Amerika'nın bir numaralı rakibi Londra'da büyük zemine oturmak üzereydi. Williamson, Beyaz Saray'ı uyarıyordu! Huawei ve 5G üzerinden koca bir AĞ KURULACAKTI. Bir süre önce de Huawei'nin patronunun kızının tutuklanması, KÜRESEL SAVAŞIN geldiği noktayı gösteriyordu. Boeing krizi de aynı mücadelenin mevzilerinden başka bir şey değildi. 2016'da İngiltere-Türkiye bir yola çıksa da henüz Amerika dengenin içinde değildi. Türkiye de İPEK YOLU için sıkı ve önemli adımlar atıyordu...
İngiltere'nin stratejik olarak ÇİN'e yanaşmasını bozan isim ise TRUMP'tı.
TEHDİDİ elden bırakmayan Amerikan Başkanı ULTİMATOMLA Londra'yı sarsıyordu.
Ardından atlayıp Kraliçe'yi Windsor'da ziyaret ediyor, ancak resmi törende aşağılıyordu.
Adeta "İMPARATORLUK HALA BİZDE" diyordu...
Trump oyunu bozuyor ve ÇİN'i, İngiltere'den uzağa itiyordu. Muhtemelen bu dönemde bizlerin asla bilemeyeceği KÜRESEL ANLAŞMA
TAZELENİYORDU.
Amerika'nın liderliği onaylanıyordu! Buckingham da Pekin'den rotayı çevirip Beyaz Saray'a dönüyordu... Bir süre sonra BAŞBAKAN olan Liz Truss, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'i Pekin ile ilişkileri geliştirme girişimleri nedeniyle topa tutuyordu! Artık tavır değişikliği birinci ağızlardan görülmekteydi...
Çıplak gözle bile AVRASYA'nın karışması, İpek Yolu'nun sekteye uğraması, AVRUPA'nın zayıflayıp Çin'den uzaklaşması, Rusya'nın, Paris-Berlin ile Pekin arasına duvar örmesinin istendiği görülebiliyordu... Küresel hedef AVRUPA ile ÇİN'di.
Bunun Ortadoğu ayağı da çok önemli ve hassastı. İsrail orada devreye girdi. HAMAS'ın başlattığı olaylara orantısız tepki verdi. Çin'e yakın, Rusya'ya yakın ODAKLAR temizlendi. Silahların gölgesinde ROLLER ilgili devletlere dayatıldı... Bu arada Rusya'da TERÖR ETİKETLİ istihbarat operasyonları oluyor onlarca insan hayatını kaybediyor, İran'ın marka ismi Kasım Süleymani DRONE'larla tasfiye ediliyor, Nasrallah gibi Haniye gibi figürler sığındıkları yerlerde ortadan kaldırılıyordu. İran Cumhurbaşkanı ile Dışişleri Bakanı havada öldürülüyordu!
İsrail'in HAMAS'a saldırması da HTŞ'nin sahne alması da, Rusya'nın Ortadoğu'dan yollanması da, İran'ın iddialarının biçilmesi de Çin'e yolların kapanması da KÜRESEL DENGE içinde cereyan eden olaylardı... Bu nedenle Türkiye'nin BRICS hedefi için her defasında "MÜMKÜN DEĞİL" diye yazıyordum...
Gelinen noktada Londra-Ankara ortaklığı hep kazanan tarafta olacaktı. Washington gücü elinde taşımaya devam ediyor ve ANGLO-SAKSON ittifakı giderek etkisini artırıyordu.
AVRUPA kişiliğini, iddiasını ve bağımsızlığını kaybetmiş olarak yola devam edecekti.
Ekonomik sıkıntılar boğucu hale gelecekti. Rusya yeni rolüne razı olacak ya da Putin düşürülecekti. Çin pabucun pahalı olduğunu görüyor ve kabuğuna çekiliyordu. Türkiye tarihin doğru tarafında durduğu için Anglo-Saksonlar'la yürüyordu. Bu Türkiye'yi daha da büyütecekti...
Muhalifler olan biteni anlamasa da seçimleri en doğru bilen araştırma şirketi ERDOĞAN'ın oylarının 6 puan artırdığını açıklıyordu...
Halk görüyor, muhalifler görmüyordu! YEREL'de bile adım atamayan muhalefetin, KÜRESEL bir iddiasının olamayacağı ortaya çıkıyordu...
Küresel ölçekte PUTİN'i silen yani BATI'nın yapamadığını yapan ERDOĞAN'ın içeride muhalefete kaybetme ihtimali şıklar arasında yer alır mı sizce!
Mümkün mü! Durum bu.
Bence tabii...