MERAK ediyorum, davulun sesi uzaktan kimlere hoş geliyor şu sıralar? Birileri kolay zenginliğin "zilzurna" halinden fırsat bulup da yakına gelmeyeceğine göre!
***
Çocukluğumun geçtiği mahallede semt pazarını geziyorum hafta sonları, insanları izliyorum; elleri de boş avuçları da! "İnsanlarla neden bu kadar ilgilisin?" diye soruyor eski arkadaşlarım. "Enkazını yanında taşıyanların nasıl yaşadıklarını merak ediyorum" diyorum. O insanların attıkları adımlarda davulun sesinden çok daha anlamlı sesler duyuyorum çünkü. Onurlu yoksullar sustuklarını kendilerine saklarken, kan kusunca "kızılcık şerbeti içtim" demek de kalmadı! Bu devirde kızılcık şerbetinin fiyatı da ateş pahası!
***
Arada bir lüks alışveriş merkezlerine de gidiyorum da orada başka bir dünya var. Bilmem kaç bin dolarlık çantalar kapışılırken, semt pazarında 50 liralık zeytin alan insanlar kimin umurunda. Bunun adına kader deniyor, garibanların kaderini zalimler belirliyor.
Çocukluğumda da zenginler gördüm ama şimdiki zamanın görgüsüzlüğünü hiç görmedim. Parası olmayana fırınlarda ekmek asılıyor, haram zenginleri yürürken bile kasım kasım kasılıyor. Onlar yoksulluğa karşı zafer kazandıklarını düşünen mahlukatlar, kesinlikle insan değil.
***
Nur içinde yatsın sanatçı Kayahan'la ölmeden birkaç yıl önce bir röportaj yapmıştım. "Delikanlı olsan hangi hatayı yapmamış olurdun?" soruma "delikanlılık adına hata yapmadım" diye karşılık vermişti de "gazeteci olsan hangi sorunla uğraşırdın?" sorusuna harika bir cevap almıştım. "Tabiatın ve insanların yoksulluğunu irdeler, bunlara yardımcı olmaya çalışırdım." Böyle gerçek sanatçıların sadece şarkıları değil yürekleri de güzeldi.
***
Zenginlere karşı değilim, yolunu "o biçim" bulanlara ve insanların haklarını yiyenlere karşıyım. Varlık içinde yaşarken bile insanların ekmeğine göz dikenlerle, yokluk içindeyken bile kendisine uzatılan ekmeği reddedenler arasında insanlık farkı vardır. Bunun adı haysiyettir. Haysiyetsiz olanlara karşıyım.
Zenginliğin gösterisi olmaz merhameti olur, merhamet de insan olanda bulunur. Öyle insanlar da bu topraklarda az bulunur. O zaman ben de derim ki; "gün ışığına çıkan zengin vampirler erimekten nasıl korkarsa sizler de iyilik yapmaktan korkarsınız!"
***
Paraya kuyruk sallayanlar için de daha özel cümlelerimiz de mevcuttur.
"Lüks cipinle, jilet gibi elbisenle ve burnundan kıl aldırmayan havanla gururlanma. Yollar da jilet gibidir ama altından kanalizasyon geçer!"
MUTLULUK TAKVİMİ
Canımın yarısıydın
Alnımın yazısıydın
Gidişine ağlamıştım
Dönüşüne sevinmedim
Aşk zamanla değişiyor
Ateş söndü kül üşüyor
Bir zamanlar göğsümde
Saplayıp unuttuğu
Hançeri o taşıyor
Biz yalan dünyanın
Yanan kulları
Bir of çeksek dağlar
Yerinde durur
Öyle sevdik diye
Hor görmesinler
Aşkın cennetinde
Yanmaktır gurur
Hakkı YALÇIN
Hukukun herkese eşit davrandığı bir düzeni görmeden ölüp gideceğim.
Eğlence!
Eski yılın son ayına girince, piyangonun modası başlıyor. Uğurlu diye piyango biletlerinin satıldığı büfelerde uzun kuyruklar. Talih kuşları vuruldu ama insanlar gerçekleri görmek istemiyor. Bir zamanlar piyangolarda büyük ikramiye kazananların yüzünü bile görebilirdik, kim olduklarını bilir, onlar kadar olmasa da bizler de sevinirdik. Sonra her şey masal oldu, kazananlar sır oldu.
Eskiden ben de bilet alırdım sonra vazgeçtim. Şimdi "çağırmayın" diyorum, "bu oyunlara gelmiyorum!" Çünkü talih oyunlarına verdiğim paradan ziyade birilerinin eğlencesi olmak dokunuyor bana!