Kazandan gelen odun kokusu vücuda değen sıcak suyu hatırlatıyordu.
İlk küçük kardeşim girsin diye beklerdim.
Küçük kardeşimin banyosu bittiğinde sıra bana gelirdi. Sanki yedek kulübesinden çıkıp oyuna giren bir futbolcu gibi.
Tirtir tireyen kardeşimi annem "koş koş koş hemen sobanın yanına git saçlarını kurut" derdi.
Kardeşim ile göz göze geldiğim de gözlerininin rengi sabundan ya da şampuandan yandığı için yeşil yerine kıpkırmızı oluyordu. Havluya sarılı kardeşim koşarak hızlıca sobanın yanına doğru koşuyordu.
Bir ayağım havada, bir elimle anneme sarılmış diğer ayağımı yıkanmasını beklerdim.
Çünkü ayağım yere değerse pislenir o yüzden belli bir süre anneme sarılmam gerekirdi.
Bazen suyun sıcaklığı çok oluyor anneme veryansın ediyordum. "Anneeeeee çok sıcakkkkkkk. Yandımmmmmmm." Annemin gülen yüzü ile hemen su ılık hale getirilir ve rahatlardım.
Annemin bana özel ördüğü yünlü lif ile vücut tamamen kirden uzak tutulurdu.
Hele annemin beni liflerken kolumdan tuttuğu andaki benim şekilden şekile girmemi hiç anlatamam.
Leğenler genelde mavi veya kırmızı renkte olur. Sen sadece leğende oturursun annen seni keseler, elleri saçlarında gezer ve sen ondan mutlu olursun, birden titreme girdiğinde üzerinden sıcacık suyun akması...
Oh mis. Mis gibi olmuşsundur, pembe pembe..
Eğer hiperaktif yaramaz çocuk iseniz ve rahat durmuyorsanız bir kaç defa sabunu kafanıza yerdiniz.
Banyonuz bittikten sonra anneniz iyice sizi kurular. Ama sanki deriniz yerinizden çıkacak gibi olur. Siz sıkılır ve hareket halinde olurdunuz. Sonra anne döner "Oğlum bir rahat durr" der. Yıkanma işi bitince banyonun yan odasında sobada bornozu ısıtan babaya seslenmek amaçlı duvara vurulur, babanın elleriyle sırtını ovaladığı ısıtmaya çalıştığı çocuktur bu çocuk... Sobanın yanında titremenin dişlerdeki orantılı ritmi ile ısınmaya çalışır ve bir tarafımızı sobada yakmamak için gayret sarfederdik. Babanız size ısılıtılmış iç çamaşırlarınızı ve pijamalarınızı üstünüze giydirmeye çalışırdı.
80 ve 90 kuşağı iyi bilir. En güzel çoçukluk hatırasıdır. Hoşlanılmasa da sevilendir, kadri kıymet bilinmese de özlenendir.
Şimdiki çocuklar böyle bir hatıraya sahip olamayacak, yazık! Bizim gündüz masmavi bir gökyüzümüz gece bize göz kırpan yıldızlarımız vardı. Ama mutluyduk!
NE KADAR OLDU
Kütahya'da bir vatandaş 16 yıldır içtiği sigarayı bırakmak için kafasına kafes yapalı 5 yıl oldu.
FIKRA
Karadeniz'de bir köyde köyün içerisinden bir taksi şoförü arabasıyla geçerken horozun birini ezmiştir.
Düşünceli adammış neticede..
Anında arabasını durdurur, geriye doğru yürürken köylünün birine rastlar ve başından geçeni anlatır.
Horozun sahibine ücretini ödemek istediğini söyler. Köylü adama şöyle bir bakar:
- Ha bunu bilse bilse bizum köyin muhtari Temel bilur. Adam vakit geçirmeden muhtarlığın yolunu tutar.
Temel'e horozu gösterir:
- Horozun sahibi kimse parasını ödeyeceğim, tanıyor musunuz muhtar bey? Temel adama şöyle bir bakar ve cevabı verir:
- Ha bu bizum köyin değildur, bizum köyde yassi horoz yoktir da uşagum!