SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 15 Ocak 2011

Al guççüğüm bağlama senin!

Kıvırcık Ali'yi yapımına önderlik edip, maddi manevi büyük katkı koyduğu cemevinden ebediyen istirahat edeceği kabrine emanet ettik. Az ama öz yaşayan, çok üreten bu gerçek halk ozanı dualar, alkışlar, zılgıtlarla uğurlandı. Şimdi o taze mezara bir kır çiçeği koyma kabilinden üç beş satırla anmak, hatırasını sevgiyle kucaklamak istiyorum izninizle.
Yıl 2004...
Yapış yapış bir Temmuz sıcağı sinmiş geceye.
İçinde ispirto sindirilmiş üstüpü parçaları yanan bidonlar bile gece kadar sıcak değil belki de. Telaşlı adamlar ne yaptığı bilen ustaların titizliği içinde az sonra başlayacak canlı yayına hazırlıyorlar sokak stüdyosunu. 10 dakika sonra yönetmen "son sayacak", A Takımı başlayacak. "Bir değişik açılış yapalım" dedim yönetmenime. Jenerik bittikten sonra seyirci ilk beni görüp, ilk benim sesimi işitmesin.
Konuk, bağlamayla uzun hava çalıp söylesin, bıçak gibi başlasın program. Öyle de yaptık. Sesinde mağrur haykırışların tılsımını taşıyan o usta yorumcu, tezenesini tellere değdirip, dilini yakıcı sözcüklere döndürmeğe başladı: "Acılar içinde kaldım, maziye baktım ağladım/ hayat bir akşam güneşi/ battıkça baktım ağladım/ tutuştu gönül çerağım..."

Sussam da dinlesem keşke

Ve daha o lahza stüdyoda her kim varsa onların duygu omurgalarından kavrayıp sarstı herkesi. Herkesi olduğu yere mıhlayan bu hırpalayıcı güzellikte ses, Ali'den geliyordu yüreğimize. Kıvırcık Ali'den... İlk kez, kendi programında misafir kalmak, hiç konuşmadan dinlemek dinlemek dinlemek istedim bu usta adamı. Dakikalar ilerledikçe fakslar, telefonlar, teknik ekipten, rejiden, ana kumandadan bile istekler geliyordu art arda: "Ali şu türküyü de okusun"
Saatler ilerledi, pek çok ezgi, anı, muhabbet uçuştu çevremizde ve final...
Sonrasında terk edemedik birbirimizi.
Toplaştık, Ali'yi de yanımıza katıp "çorba içelim" bahanesiyle çaldık Kıvırcık Ali'yi. İstedik ki, hep birlikte daha içten daha yakın, sıcak sohbetler de kuralım. Belleğimin ihanet payını saklı tutarak anlatacağım şimdi size o sohbet anlarını.
İçinde, erken yitirilmiş muhteşem bir değerin, özlü bir sanatçının nereden nasıl geldiğinden tutun, hayatın ona, onun hayata neler ettiğinin sırları var, arz ederim!..

Ustalar ve turnalar

- Ben küçüktüm siz Tokat Turhal'a gelmiştiniz Savaş Abi.
Milliyet Gazetesi için "anarşi raporu" diye yazı dizisi hazırlıyordunuz. En büyük abime de sormuştunuz yolda. "Ne olacak bu memleketin hali" diye.
- Her şeyi hatırlıyorsan söyle bakalım ilk ne zaman bağlama koydun kucağına?
- Onun hikayesi hüzünlüdür abi.
Ben doğduğumda babam öleli 40 gün olmuş. 9 kardeşin en ufağıymışım ben. Dedem demiş ki, "Eyvah ki gitti Ali, bak geri geldi Ali". Yani babamın adını takmışlar bana. Sazı iyi çalarmış babam. Ben sesimi soluğumu, türkü tutkumu ondan almışım zaten. Köye, ilçeye gelen ozanları dinlerdim en çok. Dedikleri, söyledikleri ne varsa beller ben de uydur kaydır bir şeyler mırıldanırdım kendi kendime.
Anam Gülbahar hissetmiş bu sevdamı. Bir gün "guccü"üh diye seslerdi beni çünkü. Baktım elinde bir saz durmakta. "Bu sana babandan yadigar. Al bundan böyle sen çal guccüğüm" dedi tutuşturdu sazı elime.
- Ustaların kimdi peki?
- Önce Ozan Mahmut Kaya.
Sadık Körpeci Dede. Ta 1983'de büyük abim Sadık beni taşıdı İstanbul'a. Arif Sağ'ın okuluna kaydettirdi ama bir süre sonra parasını ödeyemez oldum ayrıldım kurstan. İlkokuldan sonrasını okutmayan yoksulluk saz dersime de mani oldu anlayacağın.
Kasımpaşa'da Güngör Saz Evi'nde usta işi bağlama yapılırdı. Orada çalışmağa başladım. Konfeksiyon atölyelerinde başka ıvır zıvır işlerde de çalıştım ama sazı hiç bırakmadım elimden. Düğün salonları, kenar semt gazinoları diye diye piştim biraz.
- (gülerek) Benim gibi senin de başında saç azalmış. Neren kıvırcık senin Ali?
- Öyle deme abi uzundu kıvır kıvırdı eskiden aaah!..

Almanlar da şaştı
- Nasıl bum dedin de patladın birden bire?
- Askere gidip geldim. Ne birikimim varsa harcayıp üç kaset yaptım ama çoğaltıp süremedim piyasaya. İbrahim Akkaya, Mustafa Yılmaz bir de ben. 3 arkadaş birleştik, Grup Turnaları'ı kurduk. 'Türküler Kimliğimiz' diye çıkardığımız kasette 'Turnalar' diye bir türkü vardı. Ben yazmıştım onu. Çok tuttu şükür ki. Herhalde bende istikbal gördüler, 'Gül tükendi ben tükendim' solo kasetini yaptırdılar bana.
- Önlenemez yükseliş böyle başladı yani?
- Estağfurullah Abi. Musa Eroğlu hocamın, Edip abinin (Akbayram) can kardeşim Güler Duman'ın çok desteğini gördüm.
- Almanya sana vize vermediydi de olay çıkmıştı...
- Sorma abi. Vize derdi çıktı, konser var yetişemeyeceğim.
Oradakiler bir duydu, telefon yağmuruna tuttu konsolosluğu.
Alman şaşırdı bastı mühürü verdi vizeyi gittim.
- Ben hepsini severim ama Isırgan Otu ayrı...
Yürek bırakmıyorsun valla kardeş.
- Eksik olmayasın.
Türkülerin, türkülerimizin hepsi güzel Anadolu ozan yatağı, türkü pınarı abi.
Veyseller, Ali İzzetler, Karacaoğlanlar, Mahzuniler,
Ali Ekber Çiçekler biliyorsun.