Demiryolcuların aile reisi sayılan TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman sağolsun, Savaş Kaptanı'na torpil yapıp hem VIP'te seyahatimi sağladı hem de ara sıra makinistlerin bulunduğu kokpite girmeme izin çıkardı. Sizi teknik bilgi, rakam ziyanlığı, ticari formasyon, yolcu sayısı gibi komplike bilgilerle bunaltacak değilim. Aksine uzay çağına yaraşır, yüksek hızlı, konforlu ve üst düzey güvenli bir tren yolculuğunun zihnimdeki izdüşümlerini paylaşacağım sadece. Daha önce Eskişehir-
Ankara hızlı trenini yazmıştım amenna. Lakin Konya hattı sadece hızlı değil 'yüksek hızlı'. Saatte 250 kilometre ortalama hız yapmak ne demek düşünün hele. Uçakların pistten havalanmak için eriştiği sürate eşit hemen hemen.
Notlarına bakınca
Yol boyu şöyle notlar almışım:
İlk izlenimim sanki trene değil bir Cruse gemisi ya da Jumbo Jet uçağına binmiş gibi hissetmek.
Tertemiz, ışıl ışıl bir ortam. Tuvaletler işin en önemli göstergesi ya, işte oralar da evlerimizdeki gibi modern ve tertemiz. Dahili anons sisteminden duyuyoruz. 'Seyahatimiz 1 saat 50 dakika sürecektir' diyor ve milimetrik sapma olmadan varıyoruz Konya'ya.
Trenin içini anlatmaya devam edersem; koltuklar olağanüstü rahat. En iri kıyım yolcunun bile keyifle oturup kurulabileceği boyutta. Kalkar kalkmaz genç servis elemanları seyyar tezgâhlarıyla vagonları turlayıp atıştırmalık yiyecek içecek maddeleri sunuyor. Ardından yine genç güzel kızlarımız kulaklık dağıtıyor tüm yolculara. Çünkü önünüzdeki koltuğun art bölümüne monte edilmiş monitörlerde 2 çeşit film izlemek ya da çeşitli kanallardan müzik dinlemek mümkün.
Trenin orta bölümünde ise mütevazı bir bar kısmı var. Orada bar taburelerinde oturup hem içeceğini yudumla hem sohbetini kur.
Makinist hüzünleri
Makinistlerin en çok üzüldüğü raylar üzerine küme küme konmuş kuşlara çarpma olayı.
Kaçınılmaz olarak pek çok güvercin, keklik, tarla kuşu, çayır bülbülü, kerkenez telefatı oluyor yolda. "Lokomotifin altında kalanlara göz görmüyor gönül bir nebze katlanıyor ama cama yapışıp kanlar sıçradığında çok çok üzülüyoruz" diyor genç bir makinist. Soruyorum - Bunu önlemenin yolu yok mu?
- Deneme seferleri sırasında çok daha fazlaydı bu durum. Genel müdürlüğümüzü durumdan haberdar ettik. Onlar yüksek hızlı treni kullanan bazı batı ülkelerine ve Japonya'ya yazıp çare sordular.
- Cevap ne geldi?
- Çok ilginç bir cevap geldi abi...
- Neymiş o?
- Merak etmeyin kısa zaman sonra kuşlar durumu anlayacak ve kendilerini koruyacak.
- A aaaa!..
- Aynen de öyle oldu abi. Kuş beyinli der hafife alırız ama kuşlar bir zaman sonra gerçekten de anladı durumu ve daha treni 5 kilometre uzaktan gören gözcüleri hemen alçalıp öterek haber veriyor kuş kümesine, havanıyorlar.
- 24 saat çarpıp durduklarımız ne peki?
- Onlar kümelerinden ayrı uçan, gözcüsü habercisi olmayan tek tük kuşlar.
- Büyükbaş hayvana çarptığınız oluyor mu? Yaban domuzu, sığır türünden...
- Onlar hatta giremez çünkü yol boyunca çok sağlam tel örgülerimiz var. Ayrıca yol devriye ekiplerimiz güzergah güvenliği için 24 saat ring yapar. Önemli olan sürü geçişi olmaması. Şakasını
da yapıyorlar
Bir ara gülümseyerek diyorlar ki:
- Yalnız öküzler bizden şikayetçiymiş Savaş Abi.
- Allah Allah niyeymiş o?
- Eskiden 'öküz trene bakar gibi' denirdi ya, biz bu kadar hızlı geçince bakacak bir şey bulamıyorlar. Ha ha haa…
Ufacık bir coysitik koca treni hareket ettiriyor, kumanda ediyor ama makinistlerin deneyimi, uyanıklığı olmasa o süper teknoloji işe yaramaz.
Kombine bilet alanlar tüm sene boyunca sabah akşam trenle yolculuk yapsa, sefer başına 1-2 liraya geliyor bu yolculuk.