Bakış açısı

Eklenme Tarihi 21 Ocak 2011
Son dönemde bilmem farkında mısınız ama yazılarımda sık sık 'bakış açısı' mevzusunu ortaya koyuyorum. Çünkü bakış açınızı değiştirdiğiniz an hayatınız değişiyor.
Mutlu olmak ya da olmamak tamamen sizin elinizde! Güçlü hissetmek veya hissetmemek de. Kendinize başarılı demek de dememek de...
Aynı olayı yaşayan iki kişi mevcut duruma farklı pencerelerden bakarak yorum yapabilir. Bu yüzden biri doğrudur demek yanlış olur. İnsanların farklı olduklarını kabul edersek, fikirlerine saygı duyarız. Kimse kimseyi yargılamaz. Hasetlik, kıskançlık olmaz. Güllük gülistanlık bir yaşam olur.
Mevlana ne demiş; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." Kendimizi olduğumuz gibi kabul edersek, kendi öz değerimizi bilirsek, içimizden başlayan saygı diğer insanlar için de geçerli olur. Herkesi olduğu gibi kabul ederiz. Ve hayat kolaylaşır.
Elbette ekonomik şartlar ve stresli anlar bizleri olumsuz etkiliyor; ancak hayatı zorlaştıran asıl bizleriz, bunu unutmayalım.
Şu an ben bu yazıyı yazarken annem geçenlerde gittiği 'Eyvah Eyvah 2' filminde en etkilendiği sahneyi anlatıyor. Filmdeki en komik veya en sürpriz sahneler aklınıza gelmesin. Annem filmin en çok son sahnesini beğenmiş. Çok etkilenmiş. Eve gelene kadar o sahne üzerine düşünmüş.
Hani esas çocuk ile esas kız evleniyor ya, düğünlerinde bir anda yağmur bastırıyor.
Yağmur boşaldığında düğündeki insanların ilk tepkilerinde suratları asılıyor. Birkaç saniye tereddütle kalıyorlar. Ama sonra?
Hepsi birden gülerek göbek atmaya devam ediyor. Ve mutlu son!
Şimdi bir de tam tersini düşünün. "Uff yağmur yağdı, o kadar süslendik, üstümüz başımız ıslandı da" diyebilirlerdi. Keyifleri kaçabilirdi. Düğünden erken ayrılanlar olabilirdi. En çok üzülen de hayatının en mutlu gününü doyasıya yaşaması gereken gelin olabilirdi. Ama öyle olmadı.
Annem de yol boyunca bunu düşünmüş.
Belki de kendi hayatında yarattığı gereksiz kuruntuları anımsamıştır; belki babamı ve biz kızlarını gözünün önüne getirmiştir. Kim bilir?
Sadece, zihindeki küçük bir manevrayla, yüzümüze tebessüm de yerleştirebiliriz, suratımızı bir karış asabiliriz de. Ve tabii ki, gülümsemek bulaşıcıdır. Siz gülümserseniz karşınızdaki de gülümser.
Bakın, 'Muhteşem Yüzyıl' dizisine; Hürrem Süleyman'ın yanında hep güler yüzlü, cilveli. Sultan'ın Haseki'si Mahidevran ise hep mutsuz ve asık suratlı. Kocası padişah; hala ona laf sokuyor. Siz erkek olsanız kimi yanınızda isterdiniz?
Aynı şekilde, sizi mutlu kılan insanlarla mı bir arada olmak istersiniz yoksa kötü enerjileriyle çevrelerini olumsuz etkiyenlerle mi? Enerjisi yüksek insanlarla mı çalışmak istersiniz yoksa pasif insanlarla mı?
Eh bu soruların yanıtını biliyorsanız, hemen kendinizde uygulayınız.
Güne gülümseyerek uyanın. Gün boyunca yaşadıklarınızı objektif bir bakış açısıyla ele alın. İyi niyetinizi ve olumlu hislerinizi etrafınıza yayın.
Ve lütfen kitlendiğiniz konularda, kötü hissettiğiniz mevzularda bakış açınızı değiştirmeyi deneyin. Ve tabii ki sevgiyle kalın...

* * *
Olduğun gibi görün
Sevgide güneş gibi ol Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol Hataları örtmede gece gibi ol Tevazuda toprak gibi ol Öfkede ölü gibi ol Her ne olursan ol Ya olduğun gibi görün Ya göründüğün gibi ol...
Mevlana