Onu hepiniz tanıyorsunuz… Türk basınının açık ara en yozdilli köşe yazarı.
Malum çevreler kendisini bir demokrasi havarisi gibi göstermeye çalışsa da aslında sıradan bir kafatasçı.
Yoksulu, garibanı, dindarları, ezilenleri sevmez.
Hedef kitlesi Tayyip Erdoğan ve AK Parti nefretinin gözlerini kör ettiği Beyaz Türklerdir.
Onların ilkel duygularına hitap eden, buram buram ırkçılık kokan yazılarıyla milleti aşağılar durur.
Sokağa çıkma yasağından habersiz parkta oturan yaşlılara 'Angut' demekte sakınca görmez.
Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı ölüm ve vaka sayılarını 'gerçek dışı' ilan eder. "Elimde rakamlar var" diyerek felaket senaryoları yazar.
Yalan söylediği ortaya çıkınca özür dilemeye bile tenezzül etmez.
İşte bu arkadaş son günlerde kafayı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya takmış. Efendim neymiş.. Bakana güvenmiyormuş beyimiz!
Ama Canan Kaftancıoğlu dahil ne kadar iktidar karşıtı doktor-siyasetçi varsa hepsine güveniyormuş!
Karın ağrısının sebebi malum. Bakanın Korana sürecindeki performansıyla CHP dahil tüm partilerin seçmenlerinin güvenini kazandığını o da biliyor. İpe sapa gelmez yalan ve iftiralarla bir güven erozyonu yaratmaya çalışıyor.
Güven demişken… Siyasetçiler ve doktorlar kadar gazetecilerin de güvenilir olması gerekiyor değil mi?
Bu yozdilli arkadaş bir tarihte dönemin Genelkurmay Başkanına gazetecilik tabiriyle çakmıştı köşesinde.
Sonra anlaşıldı ki o yazı aslında gazeteci Burak Bilge'nin kitabından alınmış. Mağdur gazeteci "Yazıyı benim kitabımdan aynen kopyalamış. Üstelik bunu ilk kez de yapmıyor" dedi. Ama yozdilli her zamanki gibi üç maymunu oynadı. Unutuldu gitti bu skandal da.
Mevzu yozdilli olunca konu bitmiyor. En son ilginç bir istihbarat ulaştı elime. Meğer bu çok değerli köşe yazarımızın Bodrum'da bir evi varmış. Lafın gelişi ev diyorum, bildiğiniz saray yavrusu.
Kendileri sözde sarayı sevmez, mütevazı takılırlar ama yaşam standartları Hollywood starlarından geri değildir. Denize sıfır, 1 dönümlük arazi üzerine kurulu evin piyasa değeri 6-7 milyon dolar.
İddia o ki, bu evin üzerine kondurulduğu arsa aslında deniz kenarında değilmiş. Ama nasıl olduysa deniz kenarına doğru kaymış! Buna 'parsel kaydırma' deniliyormuş.
Yozdillinin arsası adete ayaklanmış ve aradaki yolu da aşarak denizin kenarına gelivermiş!
Hatta ismi lazım değil ünlü bir muhalif dizi oyuncusu için de aynı uygulama yapılmış. Arsası gerçekten deniz kenarında olan vatandaşların arsaları ise parsel parsel yana doğru kaymış!
Ne güzel Bodrum değil mi? Şimdi yeni Bodrum Paşamıza çağrım şudur. Bodrum'daki evinle ilgili bu iddialara cevabın nedir? Parsel kaydırma iddiaları doğru mu?
Sen ki, Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü'nde bile olmayan rakamlar açıklayıp hepimizin kafasını karıştırmayı başardın. Bu basit soru ve iddialara da tatmin edici bir cevap vereceğini ümit ediyorum.
Bilmiyorum, yanılıyor muyum?…