Necip Fazıl Kısakürek'in meşhur sözüdür… Yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirirsen, hem yolunu kaybedersin hem de dostlarını…
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun an itibariye içinde bulunduğu durum tam olarak budur.
"Dostlarımızla iktidar olacağız" demesinin üzerinden 10 gün geçmeden eski yol arkadaşı Muharrem İnce'yi karşısında buldu.
Sadece İnce olsa yine iyi. CHP içinde geçmişte Deniz Baykal ve Önder Sav ile yakın siyaset yapan, tabanda karşılığı olan birçok isim genel merkeze isyan bayrağını açmış durumda.
Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir muhalefet bloğu şekillendirmeye çalışan Kılıçdaroğlu, kendi partisinde baş gösteren bölünme emarelerini kaygıyla izler hale geldi.
CHP eski Milletvekili Metin Lütfi Baydar mevcut durum için "CHP'nin Fetret Dönemi" benzetmesi yapıyor.
İnce'nin kendisine yakın gazeteciler üzerinden yaptığı eleştirilere bakılırsa, partinin fetret dönemine hızlı bir giriş yaptığını söylemek bile mümkün.
Peki neden bu duruma gelindi? İktidarı sık sık CHP'yi karıştırmakla suçlayan, hatta bu iş MİT'in görevlendirildiğini bile iddia eden Kılıçdaroğlu bir anlamda ektiklerini biçiyor.
Sen kurultayda karşına rakip çıkmasına bile izin vermezsen..
Genel başkanlık seçimini basit bir güven oylamasına dönüştürürsen…
Parti Meclisi seçimlerinde 'cambaza bak' oyunlarıyla kendi MYK'nı bile çizdirirsen…
CHP'nin tek başına iktidar olma iddiasından vazgeçtiğini subliminal Abdullah Gül- Ali Babacan mesajı ile duyurursan..
Olağanüstü kurultay için imza veren delegeleri tasfiye edersen…
Z kuşağı güzellemeleri yapıp, sonra da kendi partinin gençleri dururken Saadet Partisi Gençlik Kolları Başkanını milletvekili seçtirirsen…
HDP'nin desteği ile kazandığın belediyelerde kendi partililerin "Bizi işe almıyorlar" diye feryat ederse..
Partinin teşkilatlarını "CHP kapatılsın, vakıf olsun" diyenlere emanet edersen.
O bardak taşar… Bugüne kadar taşmadığına şükretsin Kılıçdaroğlu…
İyi bile dayandı CHP tabanı…
Görünen o ki, mesele artık sadece İnce'nin siyasi kariyer hesabı değil. CHP'liler avuçlarının içinden kayıp gittiğini gördükleri partilerine sahip çıkmaya çalışıyor.
Aslında bu mücadeleyi başka bir partide değil CHP içinde yapmak istiyorlar. Ancak bu pek mümkün görünmüyor. Çünkü CHP artık eski CHP değil.
İnce yeni bir parti mi kuracak, yoksa DSP'nin başına mı geçecek henüz belli değil. Perşembe günü İstanbul'da yapacağı görüşmeler önemli.
Daha önce 15 Eylül'de kurulacağı açıklanan partinin açılışı için birdenbire Ocak ayı dile getirilmeye başlandı! Demek ki o cenahta da kafalar karışık.
Siyasette 24 saat bile çok uzun bir süre. Bir bakmışsınız Söğütözü'nden İnce'ye bir zeytin dalı uzatıvermişler.
O sebeple büyük resmi görmek için CHP'nin önümüzdeki hafta açıklanacak yeni MYK'sını beklemek lazım.
Kemal Bey, İnce'yi partide istemeyen Y-CHP'lilerin ağırlıkta olduğu bir MYK kurursa bölünme süreci hızlanır.
Bu İnce'ye verilmiş bir 'güle güle git' mesajı anlamı taşır.
Ya da küçük bir ihtimal de olsa, İnce'yi de memnun edecek bir parti yönetimi oluşturur.
Savaş baltaları da 'şimdilik' kaydıyla yeniden toprağa gömülür.
Tabi bir sonraki krize kadar…