AİHM’İN DEMİRTAŞ KARARI VE YALANLAR

Eklenme Tarih 30 Ocak 2021

Türkiye'de herkesin uzman olduğu iki ana konu siyaset ve futboldur.

Son dönemde buna hukuk da eklendi.

Televizyonlarda hukukçu kimliği ile konuşanlar da dahil herkes 1 aydır AİHM'in HDP eski eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararı konuşuyor.

Büyük bir bölümü de "AİHM, Türkiye'yi suçlu buldu, Demirtaş derhal serbest bırakılmalı" diyor.

Hatta işi "Hele bir bırakmayın da Avrupa size neler edecek" boyutuna taşıyanlar da var.

Demirtaş'ın bir grup gazeteciye yolladığı mektuptan sonra bu koro sesini biraz daha yükseltti.

Onlara göre Demirtaş masum ve bir an önce serbest bırakılmalı. En önemli dayanakları da meşhur AİHM kararı…

Oysa AİHM kararı onların düşündüğü gibi Demirtaş'ı aklamıyor. Tersine birçok konuda (11) Türkiye'yi haklı buluyor. AİHM, hak ihlali tespitinde bulunduğu iki konuda ise kendi içtihatları ile çelişiyor. Hukukçu bir dostum AİHM kararını satır satır okuyarak bir analiz yapmış. Okuyunca AİHM'in kesinlikle hukuki değil siyasi bir karar verdiğini görecek ve 1 aydır nasıl sizi nasıl kandırmaya çalıştıklarını daha iyi anlayacaksınız.

Haydi başlayalım…

-AİHM, başvurucunun (Demirtaş) milletvekili dokunulmazlığı olmasına rağmen tutuklandığına dair şikayetlerini 'açıktan dayanaktan yoksun' olması nedeniyle kabul edilemez buluyor.

-Başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşamadığı ve tutukluluk kararına etkili bir şekilde itiraz edemediği şikayetini de kabul edilemez olarak değerlendiriyor.

-Başvurucunun 'kuvvetli suç şüphesi olmaksızın tutuklandığı' iddiası AİHM tarafından esastan incelenmiş ve ihlal bulunmadığına karar verilmiş. Başvurucunun suç işlediğine dair makul şüphenin eksikliği iddiası konusunda ihlal olmadığına hükmetmiş ve 'makul şüphenin olduğunu' tespit etmiş.

-Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair şikayetini ise incelemeye dahi gerek bulmamış. Başvurucunun AİHM'e başvuru hakkının Türkiye tarafından engellendiğine ilişkin iddiası incelenmiş ve Türkiye'nin sözleşmeden kaynaklı yükümlülükleri yerine getirdiği belirtilerek bu iddia da dikkate alınmamış.

-Başvurucunun polis gözetiminde tutulmasının ve tutuklanmasının hukuki olmadığına ilişkin şikayeti de kabul edilemez bulunmuş. Başvurucunun yargılama öncesi tutukluluğunun iç hukuka uygun olmadığı hakkındaki şikayeti kabul edilmemiş.

-AİHM, Anayasa Mahkemesinin hızlı bir yargısal denetim yapmadığı iddiasının da yerinde olmadığına hükmetmiş.

Bütün bunlar şu anlama geliyor… AİHM kararı Türkiye'yi Avrupa İhsan Hakları Sözleşmesinin temel ilkeleri açısından haklı görüyor. Ve yapılan uygulamaları meşru kabul ediyor.

Peki bu gürültü neden kopuyor diyorsunuz değil mi?

AİHM kararında sadece iki konuda ihlal tespit ediliyor. Birincisi, başvurucunun uzun ve yetersiz gerekçe ile tutukluluğunun devamı sözleşmeye aykırı bulunuyor. İkincisi başvurucunun tutuklu bulunmasının siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlama amacı güttüğü ve tutukluğun devamında siyasi bir amaç olduğu tespiti yapılıyor.

Ancak AİHM bu iki ihlal iddiasında da kendisiyle çelişiyor. Çünkü kararın içerisinde başvurucunun yargılama öncesinde tutuklanmasını makul ve meşru bulan AİHM'in bizzat kendisi. Yani aynı kararda önce "yapılan hukuka uygun" deniliyor, sonra yetersiz gerekçe iddiasında bulunuluyor!

AİHM, uzun tutukluluk iddiasında ise başvurucunun başka bir dosyadan ceza aldığı ve hakkında çok sayıda dava olduğu, bu davalarda çok yüksek miktarlarda cezalar istendiği olgularını göz ardı ediyor.

AİHM olağan içtihatlarında başvurucuların taleplerini değerlendirirken sadece başvuru konusu ve dosyası üzerinden değil başvurucunun ilgili devletle ilişkisini bütün boyutları üzerinden, ayrıca hakkındaki bütün soruşturma ve kovuşturmalar üzerinden kararlar veriyor. Demirtaş kararında ise başvuru dosyasında yer almasına rağmen başvurucu hakkında çeşitli aşamalarda bulunan ve birinde ceza verilmiş olan 21 adet davayı yok sayıyor. Bu AİHM içtihatlarıyla çelişiyor.

AİHM'in tutukluluğun devamında hukuki değil siyasi amaç güdüldüğü yönündeki iddiası da dayanaktan yoksun. Bu iddia Türkiye'nin ayrılıkçı terör ve şiddete karşı ya da ayrılıkçı faaliyetlere yönelik önlem almasını hukuk görüntüsü altında engelleme çabası anlamı taşıyor.

Sonuç olarak… AİHM'in Demirtaş kararında Türkiye hukuki olarak 11 konuda haklı bulunuyor. Ancak AİHM işi niyeyse siyasi değerlendirmeye götürüyor ve iki konuda haksız, kendi içtihatlarıyla çelişen tespitlerle Türkiye'yi ihlalle suçluyor.

Mesele bundan ibaret…