Ertesi sabah tüm rakip gazeteler, Çavuşoğlu-Kozanoğlu'nun mahkumiyetini manşet yaptı. Civaoğlu, birinci sayfadaki yazısında, Güneş'in herhangi bir holdingin organı olmadığını sadece okurlarına karşı sorumluluk taşıdığını vurguluyordu.
Çavuşoğlu ise Libya'dan yaptığı açıklamada, ortağının ve kendisinin kaçmadığını, döneceklerini söylüyordu.
Bu arada Güneş'teki yönetim kurulu değişikliğine de değinip "Döner dönmez yönetimi değiştireceğiz" demeyi de ihmal etmemişti.
28 Kasım Pazartesi günü, Ömer Çavuşoğlu'nun Türkiye'ye dönmesi ile birlikte fırtına başladı.
Çavuşoğlu, gazetenin yönetimini değiştireceğini açıkladı. Oysa aynı saatlerde, Güneş yönetim kadrosu Civaoğlu'nun başkanlığında toplanmış ve mahkum olan iş adamlarının yerine, yönetim kuruluna iki yeni üye seçmişti bile. Böylece Civaoğlu'nun baldızı Melda Aureli ve Esin Ertem, Kozanoğlu-Çavuşoğlu yerine yeni Yönetim Kurulu üyeleri oluyorlardı.
Aynı gün hala maaşlarını alamayan gazete çalışanları ise 'güç günler geçirdiklerini ama Güneş'in yaşaması için özveride bulunacaklarını' açıklıyorlardı.
İşte o gece Tercüman Gazetesi'nin sahibi Kemal Ilıcak, avukatları ile birlikte, yalısında, Ömer Çavuşoğlu ile buluştu. Eski çalışma arkadaşı Civaoğlu'nun son durumu üzerine bir toplantı yaptılar. Ilıcak'ın savunduğu fikir, 'Çavuşoğlu'nu sonuna kadar desteklemek ve Civaoğlu'nu devre dışı bırakmaktı.' Ama ne yazık ki (!) yasalar bunu engelliyordu. Çünkü Çavuşoğlu, Yönetim Kurulu'nun üstündeki Genel Kurulu toplasa bile, yasal olarak yeni seçilen yönetim kurulunu değiştiremeyecekti.
HÜRRİYET OLAYA EL ATTI
O gecenin bir başka ilginç yanı da Hürriyet Gazetesi'nin olaya karışmasıydı. Çavuşoğlu, Ilıcak ile yaptığı toplantıdan sonra Hürriyet Genel Müdürü Arda Gedik'i aramış ve yardım istemişti.
Kısaca "Gazetenin işletmesini üzerinize alın" diyordu. Bu Hürriyet için de bulunmaz bir fırsattı. Çünkü gazetenin dağıtımını, zaten onların sahip olduğu Hür Dağıtım şirketi yapıyordu ve bu yüzden Arda Gedik, Güneş'in yaşamasına büyük önem veriyordu. Gedik, telefonda Çavuşoğlun'a yardıma hazır olduklarını söyledi ve düşünmek için süre istedi.
Aradan bir gün geçmişti ki, Civaoğlu'nun hazırladığı yeni Yönetim Kurulu Ticaret Sicil Memurluğu'ndan onay aldı.
ARDA GEDİK'İN TEKLİFİ
Aynı günün akşamüzeri, Arda Gedik, Hürriyet binasındaki perdeleri sürekli kapalı duran odasında, Civaoğlu ile konuşmaktaydı. Tek bir masa lambasının aydınlattığı loş ışıkta, bir gazetenin ve yedi yüz çalışanının kaderini belirleyecek olan bir pazarlık başladı. Arda Gedik'in getirdiği öneri şuydu; Yönetim Kurulu yeniden seçilecek, bu kurulun üç üyesi Çavuşoğlu tarafından saptanacak ve bunlardan biri holdingin genel koordinatörü Aziz Gümüş olacaktı.
Diğer iki üye ise Civaoğlu tarafından önerilebilirdi! Ve bütün bunları kabul ederse Civaoğlu, gazetedeki tüm eski yetkilerine sahip olacaktı! Ama yönetim kurulundaki bu çoğunluk, Ömer Çavuşoğlu'nda olacağı için ilerde doğacak anlaşmazlıkları önlemek adına şöyle bir madde de koymuştu Gedik; "Yönetim Kurulunda yapılacak her türlü değişiklik için 'dörde bir' koşulunu getiriyordu." Yani bundan böyle Civaoğlu'nun ipleri bir anlamda Güneş Yönetim Kurulu'nun elinde olacaktı. Teklif aslında anlaşmazlıkları çözecek gibi görünüyordu. Ama yine de Civaoğlu düşünmek için izin istedi...
VAZGEÇMİYOR
Diğer yandan, Tercüman Gazetesi'nin sahibi Kemal Ilıcak, Çavuşoğlu ile görüşmelerini de kesmemişti. Ilıcak ondan, tavizde bulunmamasını istiyor, Civaoğlu'nun yönetimine son vermesi için Tercüman'ın desteğini öneriyordu. Civaoğlu, o geceyi düşünerek ve ne yapacağını planlayarak geçirdi. Ertesi sabah kendisini arayan bir gazeteciye, "Çavuşoğlu ve Kozanoğlu ile eski dostuz, bu dostluk hala bitmemiştir.
Ama buruk bir şekle dönüşmüştür" diyerek kırgınlığını belirtiyor ama kapılarını da kapatmıyordu.
Bir gün sonra Civaoğlu yeni bir arayış için gazetenin çalışanlarından Sencer Güneşsoy, Bedri Koraman, Canan Barlas, Necati Doğru ile birlikte Ankara'ya uçtu. Ziraat Bankası Genel Müdürü Rahmi Önen'den bir randevu almıştı. Çünkü banka KozanoğluÇavuşoğlu şirketinin düştüğü dar boğaz nedeniyle Güneş'i bir anlamda rehin almıştı. Ankara'daki toplantı bir saatten fazla sürdü. Sonra kısa bir açıklama yaptı Genel Müdür Rahmi Önen. 'Civaoğlu ve arkadaşlarıyla sadece kahve içip tanışmışlardı.' Kısacası, Ciavoğlu'nun bu kredi arayışı bir kahveyle geçiştirilmişti. Böyle bir fon ayrılması asla söz konusu değildi.
Sıcak hafta sona ermiş, 2 Aralık Cuma günü gelmiş ama Güneş'in durumu kesin bir açıklığa kavuşmamıştı. Ömer Çavuşoğlu on gün sonra bir genel kurul toplantısı çağrısı yapıyor ve ardından Libya'ya uçuyordu.
Arda Gedik ise önerdiği protokolün imzalanmasından umudunu kesmemişti ve bu düşüncesini şu cümleler ile açıklıyordu. "Biz akılcı olacağına inandığımız bir öneri getirdik. Bununla birlikte mantıklı başka önerilere de açığız. Ancak akılcı gerekçelere dayanmadan önerimize karşı çıkan taraf kim olursa olsun Hürriyet'i karşısında bulacaktır!" Hürriyet'in aba altından gösterdiği sopaya rağmen Arda Gedik'in önerdiği anlaşma imzalanmadı. Civaoğlu öyle bir formül bulmuştu ki, basın çevrelerinin ağzı bir karış açık kalacaktı. Bu formül hem Güneş'in yaşamasını sağlamış hem de Babıali'yi yepyeni bir patronla tanıştırmıştı; Mehmet Ali Yılmaz'la.
Soru; "Sizce, en çabuk köşe dönülebilecek, en cazip iş alanı hangisidir?" Cevap; "Bence ticaret alanında yapılan her iş caziptir. Yeter ki yapılan iş iyi bilinsin. Türkiye'de henüz hiçbir alan dolu değil...
KURTULUŞUN ADI...
Bu soru ve yanıt, Güneş'teki fırtınadan beş ay önce yine aynı gazetede yayınlanmıştı tesadüfen. Soruyu soran Güneş'in ekonomi yazarı Şemsi Yücel, yanıtı veren ise 37 yaşındaki genç iş adamı Mehmet Ali Yılmaz'dı. Ama zaman geçmiş, Yılmaz hem Yücel'in, hem de gazetenin patronu olmuştu. Mehmet Ali Yılmaz, Güneş Gazetesi'nin en büyük iki hissesini, Çavuşoğlu ve Kozanoğlu'ndan satın almıştı! İnşaat sektörüne atıldığı yıllarda hiç parası olmadığı belirten ve on yıl gibi bir sürede Türkiye'nin en çok vergi veren üçüncü kişisi unvanını kazanan Yılmaz, KozanoğluÇavuşoğlu şirketinin düştüğü dar boğaz nedeniyle ödeyemediği 1.5 milyarı 'bastırınca' gazetenin yüzde 64 hissesini de almış oldu. Ve haliyle künyeye de adını 'İmtiyaz sahibi' olarak yazdırıverdi.
Böylece hem Güneş, hem Güneri Civaoğlu yönetimi, yollarına tam yetki ile devam edebilecekti...
17 Aralık 1983 günü devir teslim işlemleri yapıldı ve Güneri Civaoğlu eski ortaklarıyla dostane bir şekilde kucaklaşıp onlara veda etti, "Önemli olan elde olmayan nedenlerle doğan kırgınlıkların giderilmesi, dostlukların yenilenmesiydi" diyerek... Aynı dakikalarda yeni gazetesine ilk kez ayak basan Yılmaz, makine dairesinde iki koç kurban ederek yeni yatırımının gazete çalışanları için hayırlı olmasını diledi.
Güneş Gazetesi patron değişikliğinden sonra da uzun bir süre Civaoğlu'nun yönetiminde pırıltısını devam ettirdi. Ama gün gelecek Mehmet Ali Yılmaz ile Güneri Civaoğlu kendi yollarına gitmeyi tercih edeceklerdi. Ve Güneş bir kez daha yepyeni bir ismin tekeline geçecekti; Kıbrıs asıllı iş adamı Asil Nadir'in...
Sevgili okurlar, işte bu günkü Güneş'in, o günkü öyküsü böyle... Ama kim ne derse desin Güneş Gazetesi, basın hayatında bazı kuralları temelinden sarsan ve pek çok kuralı yenileriyle değiştiren, en önemlisi medya çalışanlarının aldıkları ücretleri birkaç misline katlayan önemli bir girişim olarak hatırlanacaktır. Ve üstelik Asil Nadir'in Türkiye çıkartmasında yine bir baş rol oynayacaktır ki, onu da zamanı geldiğinde anlatırız.