Kent dışından yüzlerce karavan otel bölgeye kamp kurdu."
Gazetemiz Takvim'de çıkan bu haber, beni yaklaşık yüz yıl öncesine ve yine o tarihte yazılmış bir romana götürdü. Bedriye Hanım bahçe üzerindeki küçük odanın penceresinden bitişik komşunun tahta kaplamasına yumruğuyla heyecanlı heyecanlı vurarak haykırıyordu:
"Kardeşim Emine neredesin? Pencereye gel bak sana ne söyleyeceğim."
.....
Emine Hanım yavaşça penceresini açıp başını dışarı çıkararak:
- Oğlanı yeni uyuttum. Vurma öyle hızlı hızlı." "Haberin yok mu?"
...
- "Ne olmuş canım?
...
"Dünyaya kuyruklu yıldız çarpacakmış..."
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç" isimli romanı üstteki satırlarla başlar.
1910 yılında dünyaya bir kuyruklu yıldız (Halley) çarpacağı, dolayısıyla kıyamet yaşanacağı haberlerinin yoksul bir mahallede nasıl yankılandığını tasvir eder. O günlerin havasını, yaşanan paniği, İstanbul'un ilk sürekli kabare tiyatrosu Catacloum Beyoğlu'nda sahneye koyduğu "Pera-Halley Retour" isimli müzikal oyunla anlattı. Hem Hüseyin Rahmi hem de müzikal oyun, o korkuyu alaycı, mizahi bir dille anlatmıştı.
Panik ve korku sadece bizde değil, tüm dünyada yaşanıyordu. Kimilerine göre Halley yeryüzüne çarpacaktı, kimilerine göreyse kuyruğundaki zehirli gazlar atmosferi saracak dolayısıyla herkes boğulup ölecekti.
Kuyruklu yıldızın Batı dillerindeki karşılığı Yunanca "kuyruklu saç"tan geliyordu ve görünüm açısından da zaten asıl ilginç olan da bu kuyruğuydu. Ama kuyruklu saçı olan bu yıldızın kıyamet koparacağı bir kuyruklu yalan olmuştu artık.
O esnada Selanik'te sürgünde olan Sultan II. Abdülhamid de Halley'le yakından ilgilenmektedir. Özel Doktoru Atıf Hüseyin Bey, günlüklerinde hiç sevmediği Abdülhamid'i kıyamet kopacak diye korkutmaya çalıştığını anlatır.
Kıyamet kopmayınca, Sultan'ın "Ben size demiştim" dediğini de nakleder.
Kısacası Halley, yoksul ev kadınlarından padişahlara kadar herkesin gündemine girmiştir.
* * *
ASTROLOJİ VE ASTRONOMİ
Osmanlı'da yıldızlar, astroloji, astronomi iç içe geçmişti. Müneccim; necm yani yıldızdan türeyen bir sözcük olup, anlamı yıldızlarla ilgilenen kişidir.
Bugün için astrolog diyebiliriz. Müneccim, geleceği yıldızlara bakıp söyleyen kişidir. Müneccim "ilm-i nücum" yani yıldızlar bilimiyle uğraştığı için takvim de yapardı. Dolayısıyla hem bir astrolog hem de astronomdu diyebiliriz. Bir yanıyla hurufatla uğraşan bir hurafeci, bir yanıyla da ilim insanıydı.
Hurafeci dedik de Takiyüddin El Raşit gibi Müneccim Başı olup da Osmanlı'da ilk rasathaneyi kuran gerçek bilim insanlarını ayıralım. Çünkü hurafeci, bugün sadece olumsuz olarak kullanılmaktadır.
Halley, 76 yıl sonra yani 1986'da Dünya'nın yakınından geçince ülkemizde tekrar gündeme geldi. Ama bu kez farklı şekilde... İlhan İrem'in yazdığı Halley şarkısıyla Türkiye 1986'da Eurovision'a katıldı.
Grup Klips'in solisti de Candan Erçetin idi. Nereden, nereye...
"Bir müjde ver şu kalplere, hay halley ha-hay halley.."
* * *
TÖVBEKAR EDİYOR...
1910'daki kıyamet beklentisi bazılarını tövbekar ediyor, kimileri malını mülkünü bağışlıyordu. 76 yılda bir Dünya'ya yaklaşan Halley'in her gelişi, büyük olaylara işaret sayılmıştır. Örneğin, Osmanlı'nın Balkanlar'daki ilerlemesine karşı 1445'te yeni bir Haçlı Seferi başlatılmıştı. Ancak 1456'da Osmanlı Belgrad'ı kuşattı. Bu açıdan bakılınca Halley, Osmanlı için hayra ya da uğursuzluğa yorulabilir.
* * *
HIRİSTİYAN İNANCINDAKİ ÖNEMİ
Halley'in Hıristiyan inancında önemi Matta İncili'nde bahsedilir. "Müneccim Kralların Secdesi" olarak bilinen temada gökyüzünde parlayan yepyeni bir yıldız, Hz. İsa'nın doğumuyla ilişkilendirilir. Bu yıldızın peşine düşüp henüz bebek olan İsa'ya tapınmak üzere Kudüs'e, oradan da Beytüllahim'e giden üç müneccim kral vardır. Bu anlatı, pek çok ressam tarafından resmedilmiştir.
* * *
FATİN GÖKMEN YATIŞTIRDI
1910'daki paniği devrin âlimi Astronom Fatin (Gökmen) Bey kıyamet kopmayacağını söyleyerek yatıştırır.
Fatin Bey, devrin Maarif Nazırı Emrullah Efendi tarafından rasathaneyi tekrar kurmak için görevlendirilmiştir. Kandilli Rasathanesi'nin yerini seçen de Fatin Bey'dir.
TAYFUN ER