Çelebi, dünyada hem doğal kaynaklar hem de balık popülasyonları üzerinde tahribatlar meydana geldiğini, bu olumsuzluğun telafisinde balıklandırmanın önemli bir argüman olduğunu söyledi.
Dünyada, özellikle Avrupa'da doğal kaynakların ileri derecede kirlenmesi nedeniyle balıklandırma faaliyetlerinin yıllardır devam ettiğini bildiren Çelebi, Türkiye'de de 1970'li yıllardan bu yana bu yönde çalışma yapıldığını belirtti.
Çelebi, son 10 yılda doğaya 100 milyona yakın balık bıraktıklarını belirterek, "Bu dönemde 50 milyon civarında sazan, 5 milyona yakın Mersin balığı, 250 bin civarında kalkan balığı, 25 milyon civarında da alabalıkla doğal kaynaklarımız balıklandırıldı. Ayrıca küçük miktarlarda pek çok türde de balık doğal yaşama bırakıldı. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bu rakam çok büyük değil. Bunun nedeni Türkiye'nin diğer ülkelere göre görece daha sağlıklı kaynaklara sahip olması."
Çelebi, son yıllarda nehirler üzerinde kurulan barajların yeni habitatlar oluşturduğunu, bunun da yeni su ürünleri üretim sahaları anlamına geldiğini dile getirerek, gelecek yıllarda balıklandırmanın bakanlığın faaliyetlerinde daha geniş yer tutacağını belirtti.
YANLIŞ YAPMA ŞANSI YOK
Balıklandırma yapılırken doğal çeşitliliğin korunmasına önem gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Çelebi, suya bırakılan bir türün alandaki diğer su ürünlerine olumsuz etkisinin sonradan anlaşılması halinde bundan dönüşün mümkün olamayacağına dikkati çekti.
Bu nedenle balıklandırma yaparken "ince eleyip sık dokuduklarını" ifade eden Çelebi, bilim insanları ile uzun süreli müzakereler sonunda çalışmalarını hayata geçirdiklerini söyledi.
Çelebi, balıklandırmanın nesli tükenmekte olan türler üzerinde olumlu etkisi bulunduğunu, yok olma aşamasındaki Mersin balığının yapılan faaliyetlerle popülasyonunun arttığını kaydetti.