Harem yönetiminin gerçek manasını bulduğu tarihi 1453 olarak düşünebiliriz.
Yani, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi, Topkapı Sarayı'nın kurulması, Harem yönetiminin gelişme trendine işaret etmekte. Topkapı'da Harem ve Enderun beraberce gelişme göstermiştir.
Bu iki kuruluşu bir okul olarak görmeliyiz.
Osmanlı devlet sisteminin erkekleri Enderun'dan, Osmanlı okumuş-eğitilmiş kadınları haremden çıktı. Harem ağası Osmanlı Devleti'nde haremden sorumlu olan yüksek düzeydeki görevliye verilen isimdi. Kızlar ağası padişahtan sonra Osmanlı'nın 3. üst düzey görevlisiydi.
Cinsel işlevi yok edilmiş (hadım edilmiş) siyah ırktan olan erkek köleleri arasından seçilirdi. Padişahın huzuruna gerektiği zaman çekinmeden çıkabilme yetkisine sahipti. Kızlar ağası, padişahın huzurunda samur bir kürk giyerdi.
CARİYELERİN BOĞULMASI
Sarayın güvenliğini sağlayan Baltacıların kumandanlığını yapardı.
Padişahla sadrazam arasında ve padişahla Valide Sultan arasındaki haberleşmeyi sağlardı. Hareme yeni cariyelerin alınması, haremdeki nikah, sünnet düğünü ve doğum törenlerinin düzenlenmesi hep Kızlar ağasının sorumluluğu altındaydı.
Haremde büyük bir suç işleyen cariyelerin bir çuval içine sokularak Topkapı Sarayı'nın hemen önünde Haliç'in sularına atılarak boğdurulması görevini de Kızlar ağası üstlenirdi.
Kızlar ağası her zaman siyah ırktan bir erkekti.
Osmanlı sarayında her zaman yüzlerce siyah köle görev yapardı.
Bu siyah kölelerin cinsel işlevleri ergenliğe ulaşmadan önce yok edilmiş oluyordu.
Osmanlılar bir erkeğin hadım edilmesini İslam dinine aykırı kabul ettikleri için kendileri bu köleleri hadım etmezlerdi ama önceden hadım edilmiş köleleri satın almakta bir sakınca görmezlerdi. Hadım edilmiş siyah köleler Mısır ve Sudan'dan Hıristiyan veya Yahudi köle tüccarları tarafından İstanbul'a getirilip pazarlanırlar, bazen de saraya hediye olarak sunulurlardı. Bazı siyah köleler kendileri için daha yüksek imkanlar bulmak amacıyla kendi istekleri veya ailelerinin istekleri üzerine hadım edilip köle olurlardı.
CİNSEL İLİŞKİ YASAK
Hadım edilmiş siyah kölelerin Osmanlı sarayında yaygın şekilde görev almalarının birçok nedeni vardı: Öncelikle kadınlarla cinsel ilişki kuramamaları sebebiyle haremde görev yapmalarında bir sakınca görülmüyordu. Ayrıca erken yaşta hadım edilmiş oldukları için daha yumuşak bir kişiliğe sahip olduklarına inanılıyordu. Hiçbir zaman çocukları olmayacağı için ve hiç akrabaları da olmadığı için padişah ve saraya olan sadakatlerinden kuşku duyulmuyordu. Hareme gelen bu siyah köleler en aşağı rütbede hizmete başlarlardı. Sonra sırasıyla acemi ağası, nöbet kalfası, ortanca, hasıllı, on ikinci hasıllı, yaylabaşı gulamı, yeni saray baş kapı gulamı olurlar ve en başarılı olanları Kızlar ağası olarak atanırdı. Görevden alındıkları takdirde Mısır'a gönderilerek onlara ömür boyu bir maaş bağlanırdı.
Saray içinde, bir müesese olarak, Ocak (Eğitim vermek üzere) kuruldu. Zenci çocuklarına, Enderun'da olduğu gibi eğitim, disiplin verildi. Hadım edilen çocuklar eğitim dışında cariyelerle rahatlıkla arkadaşlık edebilirlerdi.
Eğitimini tamamlayan zenci çocukları, şehzadelere, sultanlara, valide sultanların emrine girerdi.
Acemilik, kalfalık, ustalık gelişmesi gösterirler, son olarak Harem ağası ünvanı alırlardı. Osmanlı'da son dönemlerde Kızlar ağası, harem ağalarının biraz daha önüne çıkmışlardı. Baltacıları, vakıfların yönetimini, dış hizmette bulunan bazı memurların kızlar ağalarına bağlanması daha güçlü olmalarını sağlamıştı. Saray içinin ve haremin baş yöneticisi konumundaki kızlar ağaları, işlerini emrine aldıkları harem ağalarına gördürmeye de başlamışlardı.
PADİŞAHA HİZMET MAKAMI
Haremdekilerin yükselebileceği en yüksek makam padişahın hizmetini görme makamıdır ki buna hünkar kalfalığı veya ustalar, gedikli cariyeler adı verilirdi.
Bunlar padişahın günlük işleriyle uğraşırlardı. Bu hünkar kalfalarının da kendi aralarında işlerine göre rütbeleri vardı. Çok önemli süreçlerden geçen ve sultana sunulacak olan cariye; seramoniyle hazırlanıyor, çekici kokular sürünüyor ve hamamda özel olarak yıkanıyordu. Sultanın karşısına çıkmaya artık hazır olan cariye, Hünkar Sofası'nda sultana gösteriliyordu. Belli bir hiyerarşik düzen içinde geçen Harem yaşamında bir cariyerinin değeri, sultana erkek çocuk vermesiyle ölçülüyordu. Bundan sonra yaşamı şekillenen cariye, sultana bir erkek çocuk doğurursa "İkbal" veya "Kadınefendi" olarak adlandırılıyor ve kendisine ayrılan özel bir odaya geçiyordu.
Veliaht annesi ise "Haseki" ismini alarak, "sultanın ilk kadını" sıfatıyla Valide Sultan'dan sonra en güçlü otoriteye sahip oluyordu. Sultanın annesi Valide Sultan ise Harem'in en ayrıcalıklı sınıfına mensuptu. Padişahların haremdeki diğer aile fertleri ise şöyle:
SULTANLAR
Osmanlıların ilk devirlerinde, padişah kızlarına Selçuklular'da olduğu gibi, "Hatun" deniliyordu. Fatih devrinden sonra sultan denildi. Osmanlı padişahları kızlarına daha çok Ayşe, Hadice, Fatma, Esma, Emine gibi isimler veriyorlardı. Erkek evlada sultan tabiri isimden önce söylendiği halde, kızlarda, isimden sonra söyleniyordu. Ayşe Sultan, Fatma Sultan gibi. Sultan tabiri yalnız olarak söylendiğinde de kız evlat anlaşılmaktaydı. Sultanlar doğar doğmaz kendisine bir daire ayrılır, emrine dadı, sütnine, kalfa ve cariyeler verilirdi. Çocuğun eğitimiyle kendi anneleri, dadı ve kalfaları uğraşırdı. Sultanlar okuma çağına gelince, derse merasimle başlarlardı. Ekseriyetle merasimlere padişah da katılır ve "Besmele"yi bizzat kendisi çektirirdi. Bundan sonra hususi hocalar tarafından okutulurlardı. Sultanların Kur'an-ı Kerim'i doğru okumaları hususunda titizlikle durulurdu. Sultanlara Kur'an-ı Kerim'den sonra lüzumlu din ve dünya bilgileri de öğretilirdi.
ŞEHZADELER
Osmanlı hanedanının erkek çocuklarına şehzade denirdi. 5-6 yaşına geldiklerinde kendilerine hoca tayin edilerek törenle derse başlarlardı. İlk dersi şeyhülislam verirdi. Sonra hususi hocalar okuturdu.
HAZiNEDARLAR
Padişahın hususi ve şahsi hizmetlerini gören kadınlara hazinedar denir. Bunların reislerine Hazinedar Usta veya Baş Hazinedar denilmekteydi. Haremdeki hizmetçi statüsündeki kadınların başları da bu kimselerdir. Sade ve zarif giyinirlerdi. Padişah haremde olduğu sürece bunlarda Hünkar Dairesinde bulunurlardı. Baş Hazinedar, padişahın yanında oturabilir, odaya girip çıkabilirdi. Resmi günlerde kendilerine has olan altın kordonla mühr-i hümayunu boyunlarına takarlardı, bütün cariyelere kumanda ettiklerini ve Kurban bayramlarında adına kurban olduklarını burada belirtirlerdi. Padişahların en yakınları olması sebebiyle yeni bir padişahın gelmesiyle kendisine en yakın olanları yeniden seçer, eski hazinedarlar çırağ edilirler veya eski saraya gönderilirlerdi.
KETHüDA KADIN
Haremin teşrifatçısıdır. Yani haremdeki düğünlerde ve bayramlarda yapılan bütün merasimleri o tertipler ve yer gösterir. Gümüş bir asa taşıması onun görevini belirtir. Padişah dairesindeki eşyaları mühürlemek için yanında mühr-i hümayun bulundurur.
CAŞNiGiR USTA
Sofra hizmetlerini gören ustalara verilen addır. Emri altında çalışan cariyeler ve kalfalar vardır. Sultana ve şehzadeye hazırlanan yemeklerin zehirli olup olmadıklarını kontrol etmek için yemeği ilk olarak bunlar tadardı.
ÇAMAŞIR USTA
Saray çamaşır ve yatak takımlarına bakan kişiler için bu tabir kullanılırdı.
iBRiKTAR USTA
Önceleri şehir suyu olmadığı için leğen ve ibrik takımlarına bakan, padişahın elini yüzünü yıkamasına, ona havlu tutulmasına ve abdest almasına yardımcı olanlara ibriktar ve reislerine ibriktar usta denilirdi.
KAHVECi USTA
Haremde kahve işleriyle meşgul olan kişilere verilen addır. Padişah kahvecilerinin alametleri ve göğsüne taktıkları nişanları vardı.
KiLERCi USTA
Padişahın kilerine ve kiler takımlarına bakan kalfaların reislerine denilirdi. Kilerci usta, çaşnigar usta ile padişah yemek yerken hizmet ederdi.
KUTUCU USTA
Padişahın, ailesindeki kadınların hamamlarda yıkanmalarına yardımcı olan ustalara denilmektedir.
KüLHANCI USTA
Harem içerisinde bulunan hamamların yakılmasını ve temizlenmesini üstlenen kalfalara verilen addır.
KATiBE USTA
Haremin disiplinini sağlayan amire Katibe veya Katibe Usta denilir. Bunların sayısı beştir. Haremin eskilerinden ve gözü açıklarından seçilirlerdi.
* * *
HAREMİN PATRONU
Osmanlı'nın hem idare edildiği hem de padişahın evi özelliğinde bulunan haremde yaşantının detaylarını, Prof. Dr. İlber Ortaylı (Timaş Yayınları'ndan çıkan 'Son İmparatorluk Osmanlı' kitabında, Osmanlı'nın yüzyıllara ulaşan başarılı yönetiminin arka planı net biçimde ortaya konulmaktadır.) güzel Türkçesi ve yorumlarıyla şöyle vermektedir: Haremde padişahın annesi valide sultan, padişahın hanımı, hasekiler, şehzadeler, padişah kızları, ustalar, kalfalar ve cariyeler bulunur. Padişah haremin efendisi, padişahın annesi Valide Sultan ise haremin reisi konumundadır. Valide Sultan emrinde ayrı memurlar var. Darüssaade Ağası'nın kendi teşkilatı var. Mekke ve Medine vakıflarına bakıyor. Hazinedar Usta da Valide Sultan'a bağlı bir memur. Kadınların arasından seçiliyor. Haremde ilim konusunda çok özel eğitimler verildiği bir gerçek. Muhasebe işlerini öğrenen kadınlar da var. Harem kadını, yan gel yat devril takımı değil. Çoğunun okuması, yazması, memuriyeti iyi. Harem kadınları 1850'lerde Topkapı Sarayı'nın memurlarıydı.
* * *
YARIN:
1- Prof. Dr. Halil İnalcık Harem'i anlatıyor...
2- 'Osmanlı Kul' sistemi nedir?
3- Cariyelere neden tarçın verilir?
4- Osmanlı kadınının en önemli özelliği?
5- Harem örgütü nedir?
6- Cariyelerin maaşı ne kadar?