'Bedelini başkasının ödediği ucuz kahramanlık'

Yeni Akit yazarı Latif Erdoğan, bugünkü köşesinde çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :21 Şubat 2015 , 00:00 Güncelleme Tarihi :21 Şubat 2015 , 10:46
’Bedelini başkasının ödediği ucuz kahramanlık’
Latif Erdoğan Yeni Akit'teki bugünkü köşeşinde çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı. Cemaate yakın olduğu dönemlerde yaşadığı bir anıyı anlatan Erdoğan, cemaatin gençleri nasıl kullandığını gözler önüne serdi. Latif Erdoğan köşesinde, 90'lı yıllarda Zaman Gazetesi'nde Mehmet Kafkas mahlası ile yazı yazan ama gerçekte kim olduğu bilinmeyen bir yazarın, deşifre olmaması için başka insanların nasıl harcandığını anlattı.

İşte o köşe yazısı...

Doksanlı yılların başıydı. Zaman Gazetesinde, Mehmet Kafkas takma adıyla yeni bir kalem zuhur etmiş, yakın tarihimizle ilgili ilginç, çarpıcı yazılar yazıyordu. Bilgiler yeni ve arşive dayalıydı. Sanırım bazı makaleleri Sızıntı dergisinde de yayınlanmıştı. Özellikle, resmi tarihin örtbas etmeye çalıştığı bazı konuların böylesine cesurca ve belgeleriyle deşifresi hepimizin hoşuna gidiyor, hepimizi heyecanlandırıyordu. Çok geçmeden beklenen oldu, savcılık Mehmet Kafkas hakkında soruşturma başlattı, konu mahkemeye intikal etti.

Mutat görüşmelerimizden birini yapmak üzere Gülen'in kaldığı yere gittim. Görüşme öncesi, orada bulunan bazı arkadaşlar, bana, Mehmet Kafkas diyerek bir genci tanıttılar. Söz konusu genci biraz daha yakından tanımak için, nispeten tenha başka bir odaya geçtik. Yakın tarih üzerine biraz sohbet ettikten sonra kendisine de bazı sorular sordum. Gencin, kem küm edişinden hatta yüzüme boş gözlerle bakışından konuyu anladım, bir şey demeden odadan çıktım.

Yemek sonrası sohbette çay içilirken, Gülen, aynı genci oradakilere Mehmet Kafkas kardeşimiz, diye tanıttı. Herkes başını gence çevirip hayranlıkla seyre koyulmuşken, ben, hemen yanında bulunduğum Gülen'in duyacağı hafif bir sesle, Yakup Kadri'nin 'Zoraki Diplomat'ından mülhem, zoraki Mehmet Kafkas, diye fısıldadım. Gülen, tedirginleşerek, bana eliyle susmamı işaret etti. Odasına geçerken yanına çağırdı. 'Asıl Mehmet Kafkas, resmi bir arkadaş, mahkeme onun hakkında dört seneye yakın ceza verdi, deşifre olmasın diye böyle bir tedbir düşündük' diyerek konuyu izah etti.

Meğer, lise mezunu bu fakir genç, yurt dışında bir üniversitede okutulmak, yurt dışı bursu verilmek, sonra da iş garantisi sağlanmak gibi vaatlerle Mehmet Kafkas olmaya ikna edilmiş. Mahkemeye de bu genç çıkarılmış. Daha inandırıcı olsun diye de, Mehmet Kafkas diye ifşa edilmesine karar verilmiş. İçimin nasıl ezildiğini hâlâ unutamıyorum.

Gülen, zaaf derecesinde tecessüse meyyal bir insandır. Cemaat yapılanmasında da onun bu zaafı en üst seviyede karşılık bulmuştur. Kimin tecessüsü güçlü ise, o kişi Gülen'e sadakati ölçüsünde olmak kaydıyla ve aktardığı bilgilerin değeri baz alınmak şartıyla Gülen'e en yakın olma şansına da sahiptir. Maalesef, Cemaati kendi içinde deforme eden en büyük illet de budur. Üst kademede çalışanların her biri birbirinin kurdudur. Gülen'in gözüne girmek isteyen müptezellerin kendilerine rakip gördükleri kişileri en alçak iftira ve yalanlarla Gülen'e gammazlamaları ve istedikleri neticeleri bu yolla elde etmeleri sayısı oldukça kabarık sıradan olaylar cümlesindendir. Onlara bu fırsatı veren, onları böylesi kirli yollara teşvik eden de elbette Gülen'in bizzat kendisidir.

Gülen'in bütün deneme ve teşebbüslerini boşa çıkarmış ve onun bu zaafına asla, hiç bir zaman ve hiçbir kimse hakkında alet olmamış bir insan olmanın güven ve huzuru içinde ifade ediyorum ki, maalesef, abiliklerine güvendiğimiz en zirvedeki kişiler de dahil Gülen'in bu noktada kullanmadığı has kadro üyesi yok gibidir. İçlerinden aksini savunacak biri çıkarsa, dediklerimi somut delilleriyle ispat etmeye de her zaman hazırım..

Gülen, elde ettiği istihbarat bilgilerini elinde bir güç olarak bulundurur. Bu bilgileri, gerektiğinde partikül olarak başkalarıyla paylaşsa da bütününü asla kimseyle paylaşmaz. Herkesi kendine rakip görme paranoyasını da hesap edecek olursak bunda da haksız sayılmaz. Muhabbetimizin güçlü olduğu dönemlerden birinde bana yaptığı özel tavsiyelerden biri de şudur: Sadece senin bildiğin, başkasıyla paylaşmadığın mutlaka bazı bilgiler olsun..

Arap baharı denilen süreçte, sosyal medyanın gücü görülünce, Cemaat çalışmaları açısından, bu gücün ayrı bir ünite halinde ele alınması kararlaştırıldı. Türkiye'de ve diğer ülkelerde sosyal medyaya aktif katılımı koordine edecek elemanlar tayin edildi.

Özellikle dershane krizinden sonra sosyal medyanın kullanımı hizmette öncelik kazandı. Buna paralel olarak da o konudaki aktif elemanlar önem sırasına göre öne çıkarıldı. Fakat işin aslan payı Fuat Avni'ye aitti. Fuat Avni elbette Gülen'den başkası değildi ve yukarıda bazısını aktardığım gerekçelerden dolayı zaten başkası da olamazdı.

Fuat Avni'nin kimliğini açıkladığımda, işin gizemi kalktı, kimyası da bozuldu. Fuat Avni, kendini ele veren pek çok yanlışa imza attı. Şimdilerde, Emre Uslu gibi elemanların yaptıkları gizli yazışmalar deşifre olmaya başladı. İnanıyorum ki, daha pek çok elemana ait belgeler de deşifre olacak; sonuçta Fuat Avni'nin Gülen olduğu bu belgelerle netlik kazanacak.

Bu finale çok yaklaşıldığında, belki Emre Uslu, belki de inandırıcı olacağını sandıkları bir başka namzet, Fuat Avni olduğunu ilan ederlerse, şaşırmam. Zoraki Fuat Avni, der güler geçerim. Bir farkla ki, Mehmet Kafkas olmayı kabullenen o gencin, belki zaruret kaynaklı haklı gerekçeleri vardı, bilemiyorum. Fakat diğerlerinin kelepir ihtirasından başka gerekçeleri olacağını hiç sanmıyorum.

Gerçek Mehmet Kafkas ve gerçek Fuat Avni'ye gelince, ikisinin de ortak paydası, bedelini başkasının ödediği ucuz kahramanlık..

KÖŞE YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN