Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) tarafından yayımlanan ve gelen baskılar sonrası ESCWA Genel Sekreteri Rima Halef'in istifasıyla geri çekilen rapor, İsrail'i, insanlığa karşı suç işlemek, tüm Filistinlilere yönelik ırk ayrımcılığı yapmak ve uluslararası hukuka aykırı politikalar uygulamak ile itham ediyor.
Komisyon tarafından bilimsel araştırmalar kullanılarak hazırlanan raporda, İsrail'in, Filistin halkına karşı uyguladığı sistematik "ırk ayrımcılığı"nın delillerle ispatlandığı, bu uygulamalara açık ve net bir şekilde tüm ayrıntıları ile yer verildiği ifade ediliyor.
İSRAİL, FİLİSTİN HALKININ PARÇALANMASINI BİR YÖNTEM OLARAK KULLANIYOR
İsrail'in, Filistin halkının parçalanmasını, ırkçı politikalarını uygularken en temel yöntem olarak kullandığının altı çizilen raporda, Filistinlilerin yaşadığı bölgelere bağlı olarak, ırkçı politikaların uygulanmasında farklılıkların olduğu belirtiliyor. Rapora göre İsrail, bu farklı yöntemlerle, ırkçı politikalarının uluslararası alanda bilinmesini engellemeyi amaçlıyor.
Raporda, İsrail'in, yürüttüğü parçalama politikasıyla Filistinliler üzerindeki ırk hakimiyetini istikrara kavuşturmak ve Filistin halkının birleşik ve etkili bir direniş kurma iradesini ve kapasitesini zayıflatmak amacında olduğu vurgulanıyor.
TEL AVİV YÖNETİMİ, ARAP VATANDAŞLARININ MAL SAHİBİ OLMASINI ENGELLİYOR
Komisyonun araştırmasına göre, İsrail kanunlarının ırkçı yönünü ispatlayan delillerden biri de toprak politikası. İsrail'in uluslararası alanda tanınmış topraklarının yüzde 93'ü Yahudilere ait; bu toprakları, Yahudi olmayanlar kullanamıyor veya satın alamıyor.
İsrail'in 8,5 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1 milyon 700 binini 1948'deki savaş ve sonrasında yaşanan işgale rağmen yurtlarında kalarak İsrail vatandaşı olan Müslüman, Hristiyan, Dürzi gibi farklı din ve mezheplerden Araplar oluşturuyor. Sahip oldukları mevcut mal varlığı dışında Tel Aviv yönetimi, söz konusu Arap vatandaşlarının mal sahibi olmasını engelliyor.
İsrail devletinin kanunlarının ana temasında ırkçı politikanın yer aldığının vurgulandığı rapor, şu başlıklar altında özetleniyor:
İSRAİL'İN BİR YAHUDİ DEVLETİ OLMASINI SÜRDÜREN POLİTİKA: "DEMOGRAFİ MÜHENDİSLİĞİ"
İsrail, kanunların kendisine verdiği yetki ile "demografi mühendisliği" yapmakta, bu şekilde İsrail'in Yahudi devleti özelliğini korumakta ve sağlamlaştırmaktadır.
Bunun en bilinen örneği, hangi ülkeden olduklarına bakılmaksızın dünyadaki Yahudilere İsrail'e girme ve İsrail vatandaşlığı hakkı veren yasadır. Bununla beraber, aslen Filistin-İsrail topraklarından olduğunu belgeleyen Filistinlilere ise bu haklar verilmemektedir.
İSRAİL'DE YAHUDİLER İLE YAHUDİ OLMAYAN VATANDAŞLAR AYNI HAKLARA SAHİP DEĞİL
İsrail vatandaşı 1 milyon 700 bin Filistinliyi kapsayan özel medeni kanun, İsrail'in ırk ayrımcılığı yaptığının en önemli delilleri arasında yer almaktadır. İsrail kanunları, vatandaşlık ile ırkları birbirinden ayırmaktadır. İsrail kanunlarında bulunan "ulusal haklar" sadece Yahudiler için geçerlidir.
Kanunlar ile sağlanan bu haklar, İsrail vatandaşı olmayan ancak İsrail-Filistin'de yaşayan Yahudiler için de geçerliyken, Yahudi olmayan İsrail vatandaşları ise "ulusal haklar"dan yararlanamamaktadır.
KUDÜS'TE YAŞAYAN FİLİSTİNLİLER
Kudüs'te yaşayan yaklaşık 300 bin Filistinli içinse özel kanunlar bulunmaktadır. Bu yasalar yoluyla İsrail, "demografik denge" politikası yürüterek Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin evlerini yıkmakta veya Filistinlileri yaşadıkları bölgeyi terk etmeye zorlamaktadır.
Bu kişiler, İsrail'in işgal ettiği topraklarda yaşamalarına rağmen, İsrail vatandaşlığı alma hakkına sahip değildir ve haklarını aramaya yetkileri de yoktur.
4 MİLYON 600 BİN FİLİSTİNLİ, ASKERİ KANUNLAR İLE YÖNETİLİYOR
Rapora göre; 2 milyon 700 bini Batı Şeria'da, 1 milyon 900 bini Gazze Şeridi'nde olmak üzere toplam 4 milyon 600 bin Filistinli için İsrail askeri kanunları uygulanmaktadır.
Bu kişilere, her türlü "insanlık dışı muamele" yapılmakta ve bu uygulama rutin bir şekilde sürdürülmektedir. İşgal altındaki bu topraklarda yaşayan 350 bin Yahudi ise İsrail medeni yasalarına tabidir.
Komisyonda bulunan araştırmacılar, raporun adaletli olması için İsrail ve destekçilerinin, ırkçı uygulamalar olmadığını iddia ettikleri argümanları da inceledi, ancak tüm bu argümanların, hiçbir araştırmaya dayanmadığı ve herhangi bir delil ortaya koymadığı belirlendi.
Raporun son bölümünde, uluslararası topluma, BM ajanslarına ve BM üyesi devletlere, ırk ayrımcılığı yapan bir devlete yaptırım uygulamak ve bu durumu önlemek konusundaki sorumlulukları hatırlatılıyor. Sivil toplum kuruluşları ve bireylere de açık bir şekilde ırk ayrımcılığı yapan ve uluslararası hukuku ihlal eden İsrail'e her alanda baskı uygulamanın ahlaki ve siyasi görev olduğu ifade ediliyor.
Raporu hazırlayan komisyonda, BM'nin Filistin'deki eski İnsan Hakları Özel Raportörü Richard Falk ve Illionis Üniversitesi'nden siyaset bilimi profesörü Virginia Tilley de yer alıyor.
RAPORUN YAYIMLANMA SÜRECİ VE SONRASINDA YAŞANANLAR
Merkezi Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta bulunan BM'ye bağlı ESCWA, geçen hafta çarşamba günü yayımladığı rapor ile İsrail'i, Filistinlilere karşı sistematik "ırk ayrımcılığı" yapmakla suçladı.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, İsrail'i ırkçılıkla suçlayan bu raporun derhal geri çekilmesini istedi.
ESCWA Genel Sekreteri Rima Halef, Guterres'in, İsrail'i ırkçılıkla suçlayan raporu geri çekmesini istemesi üzerine geçen cuma günü istifa ettiğini açıkladı.
BM, ESCWA Genel Sekreteri Halef'in istifasının kabul edildiğini duyururken, ABD ve İsrail'in BM elçileri de Halef'in istifa kararından memnuniyet duyduklarını belirtti.
Hamas ve İslami Cihad, BM Genel Sekreteri Guterres'in, İsrail'i ırkçılıkla suçlayan raporun geri çekilmesi yönündeki talebiyle ilgili "tarafgirlik ve İsrail'i cesaretlendirecek bir karar" değerlendirmesinde bulundu.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, istifa eden ESCWA Genel Sekreteri Rima Halef'e "Filistin Yüksek Nişanı" verme kararı aldı.