EKONOMİNİN DEMOKRATİKLEŞMESİ VE 15 TEMMUZ DESTANI
Türkiye ekonomisinin yüzde 75'ine hakim, 15 yıl öncesine göre 3,5 katı katma değer üreten, 2022 sonu 250 milyar dolarlık ihracat hacmine koşan Türk reel sektörünün küresel başarılarıyla özgüveni çeliklenmiş Türk halkı, gencinden yaşlısına, toplumun her kesiminden, güçlendirdikleri demokrasinin Avrasya'nın tek dönüşüm ümidi olduğunun gerçeği ile, sokağa indiler ve milli iradenin tartışılmaz gücüyle, inançla, tankları ve uçakları durdurdular. Dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir destana, demokrasiyi sahiplenme mücadelesine imza attılar.
15 Temmuz'daki darbe girişimini bertaraf eden toplumsal birlik ve beraberliğin, Türk halkını tankın önüne yatıran, üstüne çıkaran; ağır silahlara, helikopter ve savaş uçaklarına meydan okutan cesaret, özgüven ve motivasyonun önemli sac ayaklarından birisini 'ekonominin demokratikleşmesi' oluşturmaktadır. Son 20 yılda girişimciliğin önünü tıkayan, ticareti, üretimi eziyetleştiren bürokrasi azaltılmış; gerçek bir piyasa ekonomisi yapısının kurumsallaşmasına yönelik önemli adımlar atılmıştır. Ekonomi yönetiminde iş dünyasına bakış açısında önemli bir zihinsel dönüşüm gözlemlenmiştir.
Daha da önemlisi, Türk iş dünyasının uluslararası diplomaside 'yumuşak güç' olarak etkinliğini arttırmak adına, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) gibi kuruluşlar yeniden yapılandırılmış, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) etkinliğini attırılmış; iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşlarının dünya ölçeğinde etkin bir kurumsal iletişim ağı oluşturmalarına destek olunmuştur. Bu devrimsel dönüşüm, Türkiye'yi 250 milyar dolarlık mal ihracatı ve 50 milyar doların üzerinde hizmet ihracatı hacmine taşıyan başarının özüdür.
16 Temmuz sabahı, Türkiye milli iradenin tüm süreçlere hakim olduğu, bugün ve gelecekte içeriden ve dışarıdan kimsenin artık Türkiye'nin geleceğine, kaderine müdahale etmeye cesaret edemeyeceği bir döneme uyandı. Ve Türk halkının bu destansı mücadelesini, demokrasisine sahip çıkma başarısını perçinlemek ve kurumsallaştırmak adına, 16 Nisan 2017'de sandığa gittik ve Türk demokrasisine tarihi bir eşik atlatacak bir referanduma imza attık.
HEDEF 'YÜKSEK KATMA DEĞER'E VE YÜKSEK İHRACATA DAYALI EKONOMİ
16 Nisan Referandumu ile hayat bulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokrasinin üç temel saç ayağı yürütme, yasama ve yargıda 21. Yüzyıl'a yaraşır bir zihinsel dönüşümün önünü açtı. Bu dönüşüm, kurumsal yönetim ilkelerine dayalı yeni bir iş yapma kültürünü Türkiye'nin dokusuna, genetiğine yerleştirecek. Çözüm odaklı, performansa dayalı, hesap verilebilirliğin öne çıktığı, Türkiye'yi yüksek katma değeri odaklayacak bir kodlamadan söz ediyoruz.
Öyle ki, demokrasi ve ekonomi alanındaki kalite artışı, siyaset ve iş dünyasının birbirini desteklediği, 'sürdürülebilirliğe' ve 'şeffaflığa' odaklı bir yönetim anlayışının da önünü açacak. Yeni Türkiye'nin hükümet modeli, bürokrasiye, kamu yönetiminin iş yapma biçimine öyle bir 'devrimsel' bakış açısı kazandıracak ki, Türkiye ekonomisinin hızlanmasını sağlayacak reformların önü açılmış olacak.
Yüksek katma değerli üretime, teknoloji ve ar-ge'ye, inovasyona, dünyanın en uzak noktalarına ihracat hamlesine odaklı yeni ekonomik modelinden, yatırım ortamının güçlendirilmesine, 16 Nisan referandumunun önünü açtığı yeni Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye ekonomisini 'pro-dinamik' bir yapıya da kavuşturacak. Türkiye kendi doğal ve finansal öz kaynaklarını daha etkin kullanacak bir karar alma sürecini artık yakalamış durumda.
Bu nedenle, yerli-milli enerji, savunma, ulaştırma, lojistik, bilim ve teknoloji imkanlarına dayalı 'Yeni Türkiye' için, yoğun bir çalışma sürecine, sürdürülebilir bir 'yeşil kalkınma devrimi'ne odaklanmış durumdayız. Bu süreç, ekonomi alanında, 'üretim ve istihdam' dostu, imalat sanayi ve tarımda Türkiye'nin küresel tedarik zincirindeki ağırlığını perçinleyecek yeni bir büyüme modelinin de hayata geçirilmesini de hızlandırmış durumda.
Temel hedef, 2023-2030 dönemi için Türkiye ekonomisinin küresel milli gelir ve küresel ticaretteki payını yüzde 1,5'e çıkarmak yönünde şekillenecek. Bu hedefi gerçekleştirmek adına, yerli imkan, kaynak ve beceriye dayalı, verimli bir ekonomik yapıyı oluşturacak bir dönüşümü büyük ölçüde tamamlama aşamasındayız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu yönüyle, Türkiye'yi 2023, 2053, 2071 hedeflerine taşıyacak güçlü bir iradeyi, güçlü bir motivasyonu da sürdürülebilir kılacak.
BAĞIŞ: "FİNANSAL SPEKÜLASYONLARA 15 TEMMUZ SÜRECİNDE VE SONRASINDA SWAP HAREKETLERİ GÖSTERİLEBİLİR"
Ekonomist Akademisyen Dr. Bilal Bağış:
İki tarafın nakit akışlarının el değiştirmesi olarak tanımlanan swap sözleşmeleri, bir tür takas veya değiş-tokuş sözleşmeleridir. Diğer türev araçlardan farklı olarak, çift yönlü vadeli bir değiş-tokuş işlemidir. Söz konusu vade için, belli bir faiz oranı ödemesi barındırır. Vade sonunda cayma hakkı yoktur; işlem tersine çevrilerek, paralar ait oldukları tarafa döner.
Türkiye'de finansal istikrarsızlığı getiren temel unsurlardan biri de swap gibi bu tür farklı finansal enstrümanlar aracılığıyla kurlar üzerinde yapılan spekülasyonlardır. Son dönemin BDDK yasaklarını da getiren bu tür finansal operasyonlar ise daha çok yurtdışı piyasalarda gerçekleşir.
Şekil 1: 2016 Ocak, 2022 Mayıs arası bilanço dışı işlemlerden elde edilen swaplar / Kaynak: BDDK
Bu finansal spekülasyonlara birer örnek olarak 15 Temmuz sürecinde, hatta sonrasında 2018 ve 2019'daki kur saldırıları sırasındaki swap hareketleri gösterilebilir (Şekil 1 ve Şekil 2). Örneğin, yurt dışı yerleşiklerin net swap pozisyonları 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen hain darbe girişiminin hemen ardından hızla artarak 10 milyar dolar seviyesinden 2017 sonunda 60 milyar dolar seviyesine kadar yükselmişti. Benzer hareketliği, 2018'den sonra sıklaşan kur şokları ve artan volatilite sırasındaki spekülatif hareketlerde de görmek mümkün.
Bu tür spekülatif pozisyonlarda, söz konusu yabancı yatırımcılar, TL'nin değerinin düşüşüne oynamakta, TL'yi 'short'lamakta (açığa satma) ve TL'nin değer kaybetmesi için manipülasyon yapmaktadırlar. Başkasından, bir faiz karşılığı daha fazla TL ödünç alınarak, döviz ile takas edilmeye çalışılmakta ve beklenen (veya zorlanan) kur artışlarından (TL değer kaybı) avantajlı çıkmaya çalışılmaktadır."
Şekil 2: 2016 Ocak, 2022 Mayıs arası bankacılık sistemi toplam swap verileri / Kaynak: TCMB
Finansal piyasalardaki bu tür spekülatif hareketlilik veya oynaklıklar, örneğin Londra'daki ya da yurtdışındaki başka yabancı yatırımcıların Türkiye'deki hisse senedi ya da tahvil piyasası yatırımlarını; Türkiye'deki TL cinsi yatırımlara karşılık gelen hisse senetleri ve borsa, tahvil piyasaları ve de arz-talep dengesizliği üzerinden döviz kurunu da olumsuz etkiler.
Burada bahsedilen, açığa satmak ya da 'short'lamak ise bir para birimini (örneğin TL'yi), elinizde yokken, başkasından borç alıp; ardından bir başka para birimi ile (örneğin dolar) değiş-tokuş etmek (swap) olarak tanımlanabilir. Yani, 'TL satıp, dolar almak' için öncelikle TL cinsinden borçlanma yapılır.