Döviz kurları, uluslararası ticaretten yatırım kararlarına, faiz oranlarından ekonomik büyümeye kadar birçok konuda etkili olan belirleyici faktörlerden biridir. Özellikle Amerikan Doları ve Euro, dünya ekonomilerinin can damarları arasında yer alırken, bu para birimlerinin Türk Lirası karşısındaki değeri, ülkemizdeki ekonomik durumu yakından etkiliyor. Bu sebeple, dolar ve euro kuru günlük yaşamın bir parçası haline geldi.
ABD ve Çin gibi dünyanın en büyük iki ekonomisinin, Pasifik Okyanusu'nun iki yakasında yer almasının neden olduğu ekonomik belirsizlikler, döviz kurlarının dalgalı seyretmesine neden oluyor.
ABD'de açıklanan verilere göre enflasyonla mücadelede ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artışına yönelebileceği spekülasyonları dolaşırken, Çin'de deflasyon süreci ve büyük gayrimenkul oyuncularının temerrüde düşme riski, risk algısını artırıyor.
Geçtiğimiz hafta perşembe ve cuma günlerinde açıklanan ABD Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) verileri, enflasyonla mücadelenin hala devam edebileceğini gösterdi. Ayrıca, ülkede gerçekleştirilen tahvil ihraçlarının fiyatlamaları da yakından izlendi.
Perşembe günkü tahvil ihraçlarında ABD'nin 30 yıllık tahvil faizleri ortalama yüzde 4,19 olarak gerçekleşti. Ancak enflasyon verileri sonrasında bu faiz oranı yüzde 4,26'ya yükseldi.
Uzmanlar, tahvil piyasalarındaki satış baskısının Fed'in yıl sonuna kadar bir faiz artışı ihtimalini artırdığını belirtiyor. Bu da risk algısını yükseltiyor.
Para piyasalarındaki fiyatlamalarda, gelecek ayki toplantıda politika faizinin yüzde 90 oranında sabit bırakılmasının öngörüldüğü ifade ediliyor. Ancak kasım toplantısında 25 baz puanlık bir faiz artışının yüzde 40 ihtimal dahilinde olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, bu endişelerin dolar endeksini 7 Temmuz'dan bu yana en yüksek olan 103 seviyesine taşıdığını ve dolar endeksindeki hareketliliğin emtia fiyatlarına da yansıdığını vurguluyor.
