AK Parti kurulduğu günden bu yana siyasi hayatının en çetin günlerinden birini yaşıyor.
Geçmişte hakkında kapatma davası da açıldı, muhtıra da verildi.
Bu tehditler Başbakan'ın güçlü liderliği ve milletin sağduyusu ile aşıldı.
Eski Türkiye ile mücadele etmek suretiyle, Yeni Türkiye'yi inşa ettik.
Ama bir de baktık ki, bizler yeni Türkiye'yi inşa ederken birileri askeri vesayetten boşalan yere, 'Cemaat vesayeti'ni inşa etmiş.
Biz Ergenekon'u tasfiye ederken, onlar arkadan dolaşıp 'Paralel devlet'lerini kurmuş.
O gün nasıl ki askeri vesayete karşı mücadele ettiysek, bugün de cemaat vesayetine karşı mücadele ediyoruz.
Bizim karşı olduğumuz Ahmet'in ya da Mehmet'in vesayeti değil, doğrudan vesayetçi yapıya karşıyız. Ha askerin vesayeti olmuş, ha cemaat vesayeti...
Fark etmez.
Durduğumuz yer sağlam.
Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta var.
17 Aralık kalkışmasının meydana getirdiği travmadan kaynaklı bir savrulma yaşanıyor.
Neredeyse askeri vesayetin geriletilmesi yanlıştı, Ergenekon operasyonları da gayri meşruydu denilecek.
Ergenekon operasyonu adı altında Gülen hareketi kendi hesaplaşmasını yapıp, ele geçirecekleri kurumlara, operasyon yapmış, haksız-hukuksuz uygulamalara imza atmış olabilirler.
Bu geçmişi askeri darbelerle dolu olan bir ülkede bizim askeri vesayet ve Ergenekon'la mücadelemizin yanlış olduğu anlamına gelmez.
Peki bu bize bir mükellefiyet yükler mi?
Yükler.
Eğer bir takım hukuksuzluklar yapıldıysa, cemaat ele geçirmek istediği yerlere, Ergenekon bayrağını sallamak suretiyle sızdıysa bunu tasfiye etmek görevimiz olmalı.
O nedenle diyorum ki, geçmişte askeri vesayete karşı mücadele verdik şimdi de cemaat vesayetine karşı mücadele edeceğiz.
Yaşanan mağduriyetler ne olacak?
Üretilen deliller, tapelere sonradan eklenen suç unsuru konuşmalar, birbiriyle bağlantılı olmayan kişilerden teşekkül ettirilen örgütsel yapılar...
Bu durumda yapılacak olan Meclis'te bir komisyon kurmak ve bu işin gerçek fotoğrafını çekmek olmalı.
Meclis Araştırma Komisyonu Ergenekon'la mücadele kılıfı altında haksızlık, hukuksuzluk yapıldığını, mağduriyetler yaşandığı tespit ederse, siyaset buna duyarsız kalamaz.
7 Şubat MİT operasyonu ve 17 Aralık kalkışması ile AK Partililer ilk kez bu sorunu içlerinde hissetmeye başladı. Bu bir sorgulama başlattı. Şimdi yapılacak olan bu işin gerçek bir fotoğrafını çekip, bunun üzerinden bir çözüm mekanizması geliştirmek olmalı.
Ayrıca AK Parti'nin varlığının ortadan kaldırılmaya, Cumhurbaşkanlığı seçiminin engellenmeye çalışıldığı bir sırada AK Parti'nin yeni hamlelere ve yeni paydaşlara ihtiyacı var.
2013 yılında üst üste operasyona maruz kalan AK Parti'nin 2014'te bir çıkış planının olması lazım.
Bu neden toplumsal barışı yeniden inşa planı olmasın.
'Def gibi gerildiğimiz' bir aşamada yeni bir kucaklaşma neden yaşanmasın?
Hem Ergenekon sanıklarının, hem çözüm sürecinin yararlanabileceği bir formülün geliştirilmesi zor değil.
Birileri buna genel af diyebilir.
Ya da bir kısım hukukçunun üzerinde çalıştığı gibi, kademeli bir denetimli serbestlik getirilebilir.
Bizim buradan güçlenerek çıkmamız lazım.
2014'te siyasetin en önemli gündem maddesi bu olmalı.
Bu arada Başbakan Erdoğan, 'Paralel devlete' karşı mücadele startını verdi.
Son zamanlarda kararlı tavrı ve ketum tutumu dikkat çekiyor.
Bazı şeylerin bilinmesini istemiyor.
Öyle ki, AK Parti'nin geniş katılımlı toplantılarında bu yönde değerlendirmeler yapmaktan kaçınıyor. 'Her şeyi biliyoruz' diyor.
Paralel İstihbarat tarafından çalışma ofisine dahi böcekler yerleştirilen Başbakan'ın susarak, operasyon yapması en doğrusu.
Yerin kulağı var.
Bu arada yakın bir zamanda Başbakan'ın ofisine böcek koyanlar açıklanırsa şaşırmayın.
Ama seyreyleyin gümbürtüyü.
Başbakan'da söyledi, çok yaklaştık diye...