Arınç'tan önemli açıklamalar

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu sonrası önemli açıklamalarda bulundu

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :30 Haziran 2014 , 00:00 Güncelleme Tarihi :30 Haziran 2014 , 22:23
Arınç’tan önemli açıklamalar

İÇİNDEKİLER

Başbakan Yardımcısı Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina'da toplanan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir basın toplantısı düzenledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yer alan tasarının muhalefetin engellemeleri nedeniyle bu Tasarı üzerinde bir sonuca ulaşılamadığını kaydeden Arınç, tasarının tamamlanmasının ardından Genel Kurul'a çıkacağını kaydetti.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen kanun tasarısının ardından, Çarşamba günü İçişleri Komisyonu'nda görüşülecek olan Terörün Sonlandırılması ve Toplumsal Bütünleşmenin Sağlanmasıyla İlgili Kanun tasarısının da TBMM Genel Kurulu'na getirileceğini belirtti.

Arınç, Meclis'in bu yoğunluğu nedeniyle 20 Temmuz'a kadar çalışacağını ve bunun ardından tatile girmesini AK Parti grubu olarak istediklerini kaydetti.

Bakanlar Kurulu'nda, AB Bakanı Mevlüd Çavuşoğlu'nun da Türkiye'nin AB üyeliği müzakereleri hakkında bir sunum yaptığını kaydeden Arınç, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun da HES'lerle ilgili kapsamlı bir sunum yaptığını anlattı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ise Irak ve Suriye'de yaşanan durumla ilgili olarak bilgi verdiği kaydeden Arınç, Başbakan ile bakanların bu konuyla ilgili görüşlerini belirttiklerini anlattı.

"RAMAZAN İÇERİSİNDE YAKIN BİR ZAMANDA YURTTAŞLARIMIZA KAVUŞACAĞIZ"
Musul'da alıkonulan Türk vatandaşlarıyla ilgili olarak olumlu bir gelişme olmadığını kaydeden Arınç, "Bizim şuanda söyleyebileceğimiz şey, bulundukları yerdir. Bunların şuanda sağlıklarının yerinde olduğunu, ihtiyaçlarının karşılandığını ve henüz kucaklaşma saatinin gelmediğini söyleyebilirim. Şunda bu yurttaşlarımızla ilgili olarak sadece konsolosluk görevlilerimiz değil, biliyorsunuz 30 civarında da şoförümüz alı konulmakta. Çalışmalar çok kapsamlı olarak devam ediyor. Bir an evvel salıverilmeleri ve Türkiye'ye dönmeleri konusunda elimizdeki bütün imkanları kullanıyoruz. Yine umut ediyorum ki Ramazan içerisinde yakın bir zamanda yurttaşlarımıza kavuşacağız" dedi.

Kerkük'ün IKBY'ne bağlanmasıyla ilgili tartışmalar ile bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına ilişkin gelişmeleri değerlendiren Arınç, Irak'ın her bölgesinde çatışma ve çatışma olduğunu belirtti. Türkiye'nin hem oradaki soydaşların menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda, hem de Irak'ın bölünmemesi ve toprak bütünlüğünün devam etmesi yönünde görüş bildirdiğini anlatan Arınç, "Siyasi egemenlik noktasın da Irak'ta yaşayan çok dinli, çok mezhepli bugünkü toplumu teşkil eden bütün fertlerin ve toplukların kendilerini temsil edebilecekleri, bir demokratik ortam içerisinde yaşamalarını arzu ediyoruz" diye konuştu.

"BİZ KERKÜK'ÜN BU STATÜSÜNÜN AYNI ŞEKİLDE DEVAM ETMESİNİ ÇOK DAHA İYİ GÖRÜYORUZ"
Fiili durumun anlattığından farklı olabileceğini kaydeden Arınç şu ifadeleri kullandı:

"Bu parçalanma olmasın, silahlar birbirlerine yöneltilmesin, birbirlerinin kanını dökmesinler, bugüne yapılan yanlışlıklar ve bu yanlışlıklara destek olan dış mihraklar artık Irak'tan elini çeksin ve burada kaynaşmış, birbiriyle bütünleşmiş bir toplum olarak yollarına devam etsinler. Bu temenniden ibaret bir konu değildir. Şüphesiz Netanyahu'nun ne söylediğini biliyoruz. Evet o bunu söylemiştir. Çünkü İsrail açısından çevresindeki ülkelerin veya devletlerin, ne kadar küçülmüş, ne kadar çoğalmış İsrail kendini o kadar güvende hissedecektir. Ayrıca başka ilgi ve irtibatları da olabilir. Ama Netanyahu bütün İsrail halkının düşüncesini ifade eden bir şeyi söylememiştir. Bugün açıklamalara bakarsanız bir çok siyasi parti "bunun İsrail ile ne alakası var, niçin böyle beyanda bulunuyorsun' diye hükümeti topa tutmuşlardı. Ancak şüphesiz Netanyahu hükümetini temsil ediyor, hükümet düşüncesi olarak ifade ediyor. Bunu da kendi şartları içinde açıklayacak noktadadır. Bununun böyle söylemiş olması Irak'ta bunun böyle gerçekleşeceği anlamına gelmez. Şüphesiz Irak'ta bir devlet var, onun Anayasası var, bu federal yapı içesinde de belli bölgelerde kümelenmiş, kendi meclislerini, kendi valiliklerini temsil eden unsurlar da var. Bizim sadece Kerkük'le ilgili değil sıkıntımız. Çünkü Kerkük'te Irak'ı temsil eden bütün siyasi unsurlar birlikte yaşamaktadır. Kerkük'te elbette Türkmen de vardır, Kürtlerde vardır, Şii olsun Sunni olsun, inanç mezhebi olarak kendilerini ortaya koyanlar da vardır. Biz Kerkük'ün bu statüsünün aynı şekilde devam etmesini, geleceği bakımından çok daha iyi görüyoruz. Ancak Kerkük konusunda da Barzani olsun bir başkası olsun farklı söylemlerde bulunabiliyorlar. Bildiğiniz gibi oranın başbakanı Neçrivan Barzani Türkiye'ye gelmişti. Gelen heyetin içerisinde Kerkük Valisi de bulunmaktaydı. Yüne üst düzey yetkililer vardı. Türkiye'nin tezleri kendilerine hatırlatılmış, bunlar da Türkiye'nin tezleri konusunda hiçbir endişe duymamaları konusunda ifade etmişlerdi. Bugünlerde herkes bir şeyler söylüyor olabilir. Bize düşen hükümet olarak bunların her birinin değerlendirmesini yapmak ve Türkiye'nin çıkarlarına uygun olan sonuçları elde etmek için çalışmaktır."

"BİR İHTİMAL, BİR ÜMİT"
Cumhurbaşkanı aday sayısının 2'ye çıktığını, yarın da AK Parti'nin adayının açıklanacağını hatırlatan Arınç, "Tabii matematik olarak muhtemelen başka adaylar da çıkabilir ama bunun reel politik içerisinde herhalde çok fazla geçerli olmayacağını düşünüyoruz. Bir ihtimal, bir ümit, "CHP içinde madem ki 21 milletvekili imza vermemiştir, onlar başka bir adaya gösterebilir mi?' şeklindeydi. Ancak o 21'in kafasından geçenler farklı olunca herhalde bir aday üzerinde anlaşamıyor görünüyor. Bu bakımdan 3 adaylı bir cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gideceğimizi düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlı olsun" şeklinde konuştu.

Çözüm süreciyle ilgili getirilen eleştirilerin sorulması ve yasanın kapsamıyla ilgili ip ucu istenmesi üzerine Arınç, "İp ucu vermeye gerek kalmadı çünkü tasarı Meclis'e sevk edildi. Bütün gazetelerimiz, televizyonlarımızda, 6-7 maddede, zannediyorum bu tasarı üzerinde herkes bilgi sahibi oldu. Hatta tartışmalar yapıldı. Bu konu üzerinde herkes düşüncelerini ifade etti. Eleştiriler olacaktır. CHP açısından bir eleştiri olmamasını temenni ederim. Çünkü geçtiğimiz günde, bir televizyon programına çıkmıştım, orada bu tasarı üzerinde belki CHP'nin destek olabileceğini düşündüğümü söyledim. Onun da kaynağı Sayın Kılıçdaroğlu'ydu. Bildiğiniz gibi Sayın Kılıçdaroğlu daha bu tasarı görüşülmemiş ve Meclis'e sevk edilmemişken, Diyarbakır'da katıldığı bir çalıştayda, "artık bu çözüm sürecinin yasal bir zemine oturması gerekir' diye ifade etti. Bu, çok cesaret verici bir şey ve çok doğru bir şey ama ben o günkü televizyon kanalında, Cuma günüydü zannediyorum, Diyarbakır'da söylediğini, Ankara'da inkar edecekse geçmişte bazı uygulamalarını bildiğimiz için diyecek bir şeyimiz yok ama koskoca anamuhalefet lideri Diyarbakır'da bunu söylüyorken, Ankara'da da arkasında durması gerekir diye söyledim. İşte yasal zemin bu. Yasal zemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde. Onun görüşmelerinin de mutlaka bu seçim döneminde yapılması gerekiyor" diye konuştu.

"SEKRETARYA İŞİNİ KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI YAPACAKTIR"
Tasarının ilk maddelerinin Bakanlar Kurulu'nun terörün sonlandırılması neler yapacağını ve adeta yol haritası çizdiğinin altını çizen Arınç, "Yoksa bu genel anlamın içerisinde şunu şu gün, bunu bu saatte yapacak diye bir kayıt yok. Bakanlar Kurulu bu kanunla, bir çerçeve kanunu getirerek kendi üzerinde bir görev yükleniyor ve yetki istiyor. Diyor ki, "bu konudaki sekretarya işini Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yapacaktır ve bu konuda karar almaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu kişilere, kurumlara kuruluşlara yetki verdiğinde onlar bu görevleri yapacaklardır, bu görevleri yaparken de kendileri hiçbir adli idari, idari ve yargısal sorumluluk altında olmayacaklardır' diyor. Çok açık ifadelerle maddeler çok sarih yazılmış, 5-6 alt madde halinde, yani dağa çıkışların önlenmesi, dağdan çıkışların özendirilmesi, dönenlerin rehabilitasyonu ve Türkiye'de barışın, huzurun, güvenliğin tekrar yerli yerince oturulabilmesi için hangi tedbirler alınacak, esasen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bunun için kurulmuştu, bunlar yasal zemin üzerinde birer birer somut hale gelecek" ifadelerini kullandı.

Söz konusu tasarıya, TBMM'de komisyonlarda ve Genel Kurul'da ekleme çıkarma ve değişiklikler yapılabileceğini kaydeden Arınç, "Artık bundan sonra yasal çerçevenin de belli olmasında elbette Türkiye için büyük zaruret bulunmaktadır. MHP'nin alışılagelmiş, her zaman söyledikleri sözlerin dışında yeni bir eleştiri getirdiğini görmüyorum çok da ciddiye alınacak şekilde ama onun dışında CHP'den de "bakacağız, göreceğiz. Belki katkı sağlayabiliriz' diye düşünceler var. Diğer paydaş diyebileceğimiz Parlamento içerisinde HDP'de olumlu baktığını görmekteyiz. Demek ki Genel Kurul'dan büyük bir uzlaşıyla kanun çıkmış olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

"BÜTÜN DÜNYANIN BİLDİĞİ BİR İSİM OLACAKTIR"
AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile kendisinin üçlü bir zirve yapıp yapmadığının sorulması ve Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması halinde başbakanın kim olacağının sorulması üzerine Arınç şu ifadeleri kullandı:

"Buna "evet' desen bir türlü, "hayır' desen bir türlü. Öyle bir soru soruyorsun ki, geçtiğimiz daha önceki dönemdeki görüşmelerimizdeki sorularınıza cevaplardan farklı bir şey söylemeyeyim ama cumhurbaşkanı adayının tespit edilmesi veya yarın da ilan edilecek olması konusunda hakikaten tüm istişareler başarıyla ve samimiyetle yürütüldü. Bir karar verildi. O kararı ilanı, yarın inşallah bu saatlerde, bütün dünyanın bildiği bir isim olacaktır. Bundan sonraki gelişmeler zaman içerisinde herhalde önümüze gelecek. Yine bu konudaki çalışmalar, istişareler devam edecek. Çünkü önümüzde nereden baksanız 2 aya yakın zaman var. Sayın Başbakanımız da "başbakanlık ve partinin geleceği konusunda cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra daha çok duracağız' şeklinde konuştular. Bizce de doğru olan budur. İnşallah o günü rahatlıkla, suhuletle hepimiz bekleyeceğiz.

Bizim görüşmelerimize gelince, ben ikili görüşmeler yaptığımızı ifade etmiştim. Üçüncü bir görüşme yapılıp yapılmadığı konusunda üzülerek sorunuza cevap veremeyeceğim. Çünkü altından başka alt sualler çıkacaktır, tartışmalar başlayacaktır. Buna gerek yok. Yarın inşallah en büyük kısmını hep beraber dinlemiş ve görmüş olacağız"