24 Haziran sonrası medyada ve özellikle de muhalif medyada ortaya konan yalan haberler tartışma konusu oldu.
BirGün gazetesi yazarı Ümit Alan bugünkü köşesinde konuyu ele alarak yaptıkları yalan haberleri ifşa etti.
Ümit Alan "Umutsuzluk gazeteciliği' diye bir şey mi var?" başlıklı yazısında "Gazeteci hakikati alır, insanların önüne koyar. Sonrasında kim nasıl yorumlarsa yorumlasın" ifadelerini kullandı.
İşte o yazı:
Türkiye'de sistem değişikliğinden ötürü önemli gelişmeler oluyor. Bu değişiklikler yoruma da uzman görüşüne de, eleştiriye de açık. Dolayısıyla gazeteciliğin konusu.
Ancak masa başında hızla üretilen bazı haberler, hem hakikati eğip büküyor hem de seçim sonrası -doğal olarak- artan umutsuzluğu derinleştiriyor.
Bu haftaki Köşe Vuruşu'nda örnekler üzerinden giderek "gazetecinin işi hakikatle oynayıp umutsuzluk saçmak mı?" sorusuna bir cevap aramak istiyorum.
CUMHURİYET'İN "DEVLET TİYATROLARI KAPATILDI" YALANI
Yazısında Cumhuriyet'in "Devlet Tiyatroları kapatılıyor" yalanına da değinen alan şu ifadeleri kullandı; "Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişi nedeniyle bakanlıklar da Cumhurbaşkanlığı'na bağlanıyor. Bu durum bir sürpriz değil. Bunun referandumu Nisan 2017'de yapıldı. Dolayısıyla kurumların kanunları da değişiyor. İşte bu tarz bir değişiklik, Cumhuriyet gazetesinin internet versiyonundaki haberine "Devlet Tiyatroları Kapatıldı" diye yansıdı. Bunun üzerine kurum bir açıklama göndererek kapatılma durumu olmadığını söyledi. Açıklama sayfaya kondu ancak haberin başlığı bir süre aynı kaldı. Sosyal medyadaki tepkiler üzerine "İlk kararnamayle sanata darbe: Devlet Tiyatroları Lağvedildi" şeklinde değişti. (bu başlık da tartışılır) Gelgelelim, gazetenin habere yönlendiren tweeti değişmemişti "Devlet Tiyatroları Kapatıldı" şeklinde dolaşımına devam ediyordu. Bu yazı yazıldığı sırada halen böyleydi. Devlet Tiyatroları'nın özerkliğinin olmaması bir haber ve eleştiri konusudur, Cumhurbaşkanlığı'na devredilmesi bir haber konusudur ama bunların hiçbiri Devlet Tiyatroları'nın kapatıldığını göstermez. Bunu bir köşe yazarı böyle yorumlayıp tercüme edebilir, bunu bir mizahçı bu şekilde yorumlayarak hicvedebilir ama bir gazeteci yapamaz. Gazeteci hakikati alır, insanların önüne koyar. Sonrasında kim nasıl yorumlarsa yorumlasın.
FETÖ'YE ÇANAK TUTAN SPUTNİK'İN SOLOTÜRK YALANI
Ümit Alan köşesinde, FETÖ'nün yalanlarını manşete taşımasıyla bilinen ve Türkçe editasyonu FETÖ'cülerin hakimiyetinde olan Rusya'nın haber ajansı Sputnik'in yalanlarına da yer verdi. Kendi yazdığı gazetenin de yalan haberlerine değinen Alan şöyle devam etti;
Türk Hava Kuvvetleri'nin SOLOTÜRK isimli akrobasi ekibinin gösteri uçuşlarının Muharrem İnce ile karşılaştıktan sonra iptal edildiği haberi geldi. Teyit.org'un tespitine göre bu haberi gazetemiz BirGün, Diken, T24, Artı Gerçek, Sözcü ve Sputnik yayımlamış. Oysa haber doğru değildi. Çünkü uçuşların iptali kararı, 18 Mayıs'ta alınmış Muharrem İnce ve SOLOTÜRK ekibi 19 Mayıs'ta karşılaşmıştı. Anlaşılan bir Twitter kullanıcısı herkesi yalanına ortak etmişti. Bu haberin yalan çıkması tek başına kendisini ilgilendirmiyor. Öncesindeki gerçek habere de zarar veriyor. Bunun yalan olduğunu öğrenen bir okurun diğer habere karşı da mesafesi değişiyor. Dolayısıyla dikkatsizce ya da daha fazla tık umuduyla yapılan gazetecilik kendi kendine çelme takmış oluyor.
"EKSİK HABER" SORUNU
Yine seçim sonrasının popüler haberlerinden biriydi "artık hakim olmak için hukuk fakültesi bitirmeye gerek yok" haberi. Hemen hemen bütün bağımsız medyada yer almış olmalı. Bu habere "nasıl olur ya, bu ne saçmalık?" diye tepki verdiğimi hatırlıyorum. Ancak kendisi de bir hukukçu olan Sedef Erken'in kamuya açık tweetlerini okuyunca işin rengi değişti. Erken, konuyu şöyle açıyordu: "konu idare mahkemeleriyle ilgili, örneğin bir vergi mahkemesi hakimi maliye bölümünde gerekli hukuk dersini alıyor, ayrıca sınava girecek. bunun eleştirilebilir yönü yok mu, elbette var, örn maddeyi okuyunca ilahiyat mezununun hakim atanabileceği gibi bir sonuç da çıkartılabilir, belli ki bazı düzeltmeler yapılması gerekiyor.(…) idare mahkemelerinde hukuk fakültesi mezunu olmayan hakimler pek çok ülkede var ve sistem sırf bu yüzden aksamıyor ama bunlar dikkatle uygulanması gereken konular." Benim buradan anladığım eleştirilecek yönleri olmakla beraber, bu durum dünyada karşılaşılan bir örnek. Bu uygulamaya karşı hukukçu var mıdır? Olabilir. Ancak doğru haber, okura tüm bu görüşleri birlikte vererek oluşur. Haberi sadece "ilahiyat mezunları hakim olacak" diye verirseniz, sadece umutsuzluğu derinleştirmekle kalırsInız.