Gezi olaylarında Taksim Dayanışma Platformu isminde bir oluşum duyar olduk. Gezi Parkı olayları ile ilgili yönlendirmeyi bunlar (Ayşe Mücella Yapıcı, avukat Şerafettin Can Atalay ve şu an ismini hatırlayamadığım bir kısım sendikacılar ve STK yetkilileri) yapıyorlardı. Güvenlik şube yöneticileri olarak bizimle müzakereleri bu grup yapıyordu. Beyoğlu- Taksim bölgesinde HDP'liler tarafından yapılan ve çoğunluğuna da müdahale ettiğimiz toplumsal olayların müzakereleri esnasında tanıdığım Kavala da vardı. Grup ve liderlerinin yanında durur fakat çok diyaloğa girmezdi. Müzakere ettiğimiz şahısların tıkandığı durumlarda sanki onların danıştığı akıl hocası olarak devreye girerdi. Biz daha çok Yapıcı ile eylemlere son verilmesi hususunda müzakerelerimizi yapardık. Daha sonra gösteriler ülkenin diğer illerine yansıdı.
DENİZ YOLUYLA BEŞİKTAŞ'A GEÇTİK
Gezi eylemlerinin ilk başladığı günlerde etrafa zarar veren ve polise taş atarak direnen göstericilerden gözaltına aldıklarımız oluyordu. Fakat İstanbul Adliyesi'nden bu şahıslarla ilgili gözaltı kararı verilmiyordu. 1 Haziran 2013'te yaklaşık 2-2.5 saat içinde tüm birimler olarak Taksim Meydanı'ndan çekildik. Aynı gün Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne ciddi saldırı başladı. Burada tedbir alan polis kuvvetlerine takviye için Dolmabahçe istikametinden gönderilen TOMA'ların ve Çevik Kuvvet araçlarının lastikleri çivili düzeneklerle ve yolun kapatılması sureti ile engellendiğinden İl Emniyet Müdür Yardımcısı C.S.'in talimatı ile Deniz Şube Müdürlüğü'nün ayarladığı gemilerle Çevik Kuvvet unsurlarını da alarak Balat'tan Başbakanlık Çalışma Ofisi'nin önündeki iskeleye çıktık.
EYLEMCİ PROFİLİ DEĞİŞTİ
Gezi Parkı olaylarından 4-5 ay önce Emek Sineması'nın yıkılmasına karşı yapılan protestolar ile kürtaj gibi güncel konularla ilgili yapılan protesto ve yürüyüşlerdeki katılımcıların profillerinin değiştiğini hissettim. Daha çok toplum tarafından tanınan sanatçılar ve sivil toplum örgütü temsilcileri katılır olmuştu. Bu protestoların giderek tansiyonu ve söylemleri artar olmuştu. 27 Mayıs 2013'te Taksim Yayalaştırma Projesi'ni yapan inşaat firmasının Gezi Parkı'nın Divan Oteli'ne bakan ağaçlara müdahale etmesi üzerine 4-5 aydan beri Beyoğlu'nda protestolara katılan STK ve sanatçıların olduğu gruplar bu durumu Gezi Parkı'nda toplanarak protesto etmeye başladı.
29 Mayıs 2013'te çadır yakma konusu gerçekleşince ben Gezi Parkı'na gittim. Gruplara müdahale etmeye başladık. 31 Mayıs'ta yayalaştırma projesinin yürütmesinin durdurulduğu haberi kamuoyuna yansıması üzerine protestolar ve alana girme çalışmaları iyice arttı. Sosyal medya üzerinden ve Zello denen program üzerinden devamlı polisin direncini ve müdahalesini kırmaya yönelik aktiviteler ve eylem tarzları geliştiriyorlardı. Bu tarz eylemleri yapanların ortalama 12 bin ile 16 bin kişi arasında olduğunu biliyorum.
DURAN ADAM SİNSİCE PLANLANMIŞ BİR EYLEM
Tanık üst düzey emniyet amiri Taksim Anıtı'nda ve Atatürk Kültür Merkezi'ne (AKM) legal ve illegal örgütlerin pankart, afişlerini çokça asmaya başladıkları zaman sabah vakti müdahale ederek Taksim Meydanı'na girdiklerini anlatarak şöyle konuştu: "Piyano çalan adam ve duran adam eylemleri de bu dönemde oldu. Bu tür eylemler daha önce ülkemizde karşılaşılan eylemlerden değildir. Alan hakimiyetini elde tutmaya yönelik çok sinsice planlanmış eylemlerdi." (SABAH)