Yargıtay, 15 Temmuz'un kritik ismi Adem Huduti'ye verilen cezayı az buldu

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Malatya'daki Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi davasında "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçuna yardımdan 15 yıl hapis cezası verilen dönemin 2. Ordu Komutanı orgeneral Adem Huduti ile ilgili hükmün bozulmasını istedi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :20 Mart 2019 , 12:04 Güncelleme Tarihi :20 Mart 2019 , 13:32
Yargıtay, 15 Temmuz’un kritik ismi Adem Huduti’ye verilen cezayı az buldu

İÇİNDEKİLER

Başsavcılığın tebliğnamesinde, Huduti'nin müşterek fail olarak "Anayasayı ihlal" suçundan cezalandırılması talep edildi. Tebliğnamede, sanığın askeri nizama ilişkin kanuni mevzuat ve bulunduğu konum gereği anayasal düzeni korumak hususunda garantörlük yükümlülüğünün bulunduğu, olayda sanığın bu yükümlülüğünü bilerek ve isteyerek yerine getirmemesi şeklinde gerçekleşen ihmali hareketi sonucu diğer sanıkların suça konu vahim eylemleri gerçekleştirdikleri belirtildi.

15 YIL HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILMIŞTI
Malatya'daki darbe girişimine ilişkin davada, 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Adem Huduti hakkındaki karar, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince yapılan inceleme sonucu hukuka uygun bulundu.

Bu karara yapılan itiraz üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına geldi. Başsavcılık tarafından hazırlanan tebliğname, davanın temyiz incelemesini yapacak Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderildi.

Başsavcılığın tebliğnamesinde, sanık Adem Huduti hakkında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım etmek" suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelendiği belirtildi.

Suç tarihinde 2. Ordu Komutanı olan sanığın, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan "Sıkıyönetim Mesaj Emri"nde "2.Ordu Komutanlığı görevine devam" şeklinde tekrar görevlendirildiği, "Sıkıyönetim Mesaj Emri" sanıklar Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş, Bahadır Erdemli ve Eyüp Kök tarafından kendisine iletildiğinde mesajın kanunsuz olduğunu anlamasına rağmen ordu komutanı olarak darbeninin önlenmesine yönelik herhangi bir emir ve talimat vermediği aktarıldı.

ETKİSİZ HALE GETİRİLMESİ YÖNÜNDE BİR EMİR VE TALİMAT VERMEDİ
Darbe teşebbüsü eylemi içinde aktif olarak bulunan albay Bahadır Erdemli'nin sanığın makam odasına girerek "Başımıza geçerseniz mutlu oluruz" demesi üzerine sanığın, "Oğlum ben ordu komutanıyım, zaten başınızdayım, siz kimden emir alıyorsunuz?" demekten başka bu şahsın etkisiz hale getirilmesi yönünde bir emir ve talimat vermediği belirtilen tebliğnamede, şu ifadelere yer verildi:

"Sanığın emir subayı binbaşı Sedat Kaya'nın darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan kişileri öldürmeyi teklif etmesine rağmen şahısların etkisiz hale getirilmesi için emir ve talimat vermediği, darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan 2 tuğgeneral ve 1 albayın sanığın odasına silahlı girmeye çalışmaları üzerine emir subayı Sedat Kaya tarafından silahlarının alındığı, bu aşamada darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan bu kişilerin kolaylıkla etkisiz hale getirilme imkanı bulunmasına rağmen sanığın yine bu kişileri etkisiz hale getirmeye yönelik emir ve talimat vermeyerek, bu kişilerin eylemlerini devam ettirmelerini sağladığı, Malatya Valisinin 2. Ordu bölgesinde bir sorun olup olmadığını sormasına rağmen darbe teşebbüsü içinde olduğu anlaşılan kişilerin ismini bildirmeyerek ufak sorunlar olduğunu söyleyip basit bir problem varmış gibi göstermiştir."

DARBE KARŞITI BİLDİRİYİ ZAMANINDA YAYINLAMADI
Tebliğnamede, suç tarihinde Van Jandarma Asayiş Komutanı olan İsmail Metin Temel'in sanıkla telefonla görüşerek, "Komutanım hiyerarşiyi bozmayalım, darbe karşıtı bildiri yayınlayalım" dediği, sanığın bunu telefonda kabul etmesine rağmen zamanında bu bildiriyi yayınlamadığı belirtilerek, şu tespitler yapıldı:

"Darbeye teşebbüs eylemine katılan sanıkların darbe teşebbüsüne yönelik eylemlerinin icrası sırasında onları engellemeye yönelik herhangi bir
emir vermediği gibi bu yönde herhangi bir eylemde de bulunmadığı, ordu içerisinde darbe karşıtı pek çok rütbeli ve rütbesiz asker olmasına rağmen sanığın bu askerler yanında yer almayarak ve darbe teşebbüsünde aktif rol alan sanıkların etkisiz hale getirilmesi için herhangi bir emir vermeyerek ve eylemde bulunmayarak ihmali hareketler ile darbe girişiminin sürdürülmesine neden olduğu anlaşılmıştır."

Tüm bu hususlar ışığında somut olayda, sanık Adem Huduti'nin olay tarihinde Malatya 2. Ordu Komutanı olarak görev yaptığı hatırlatılan tebliğnamede, askeri nizama ilişkin kanuni mevzuat ve bulunduğu konum gereği sanığın birincil görevinin anayasal düzeni korumak olduğu ve bu hususta özel bir hukuki yükümlülük altında bulunduğu vurgulandı.

Tebliğnamede, şunlar kaydedildi:
"Bu yönüyle anayasal düzeni korumak hususunda garantörlük yükümlülüğünün bulunduğu, somut olayda sanığın bu yükümlülüğünü bilerek ve
isteyerek yerine getirmemesi şeklinde gerçekleşen ihmali hareketi sonucu diğer sanıkların suça konu vahim eylemleri gerçekleştirdikleri, bu nedenle sanığın müşterek fail olarak Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesi gereğince 'Anayasayı ihlal' suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı olduğundan ve bu nedenle müdafi ile katılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı vekili ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz talepleri yerinde görüldüğünden hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 302/1. maddesi uyarınca bozulması, kamu adına talep ve mütalaa olunur."

HUDUTİ, SUÇA YARDIM MAHİYETİNDE HAREKETLERDE BULUNDU
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince açıklanan gerekçeli kararda, dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin darbeye teşebbüs eylemine katılan sanıkları engellemeyerek suça yardım mahiyetinde hareketlerde bulunduğu belirtilmişti.

Kararda, "Adem Huduti, FETÖ/PDY üyesi olmamasına rağmen darbe teşebbüsünde aktif rol oynayanların etkisiz hale getirilmesi için zamanında etkin karar vermediği, karargahtaki darbe teşebbüsü eylemindeki sürecin uzamasına neden olduğu, böylelikle darbeye teşebbüs eylemine katılan sanıkların eylemlerinin icrası sırasında onları engellemeyerek suça yardım mahiyetinde hareketlerde bulunduğu kanaatine varılmıştır." tespiti yapılmıştı.