MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP Grup Toplantısı'nda önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları:
TÜRKİYE'NİN YAŞADIĞI AFETLER
Felaketler 2020 yılında adeta otomatiğe bağlamış ülkemizi etkisi altına almıştır. Elazığ'da 6,8 büyüklüğündeki deprem milletimizi derin bir üzüntüye sevk etmiştir. 41 vatandaşımız depremde hayatını kaybetmiş, 1600 vatandaşımız da yaralanmıştır. Türk milleti depremzedelere sahip çıkmıştır, devletin tüm imkanları seferber edilerek darda ve zorda kalanlara el uzatılmıştır. 4-5 Şubat'ta iki gün boyunca Van Bahçesaray karayoluna 2 çığ düşmüştür. 41 kardeşimiz şehit olmuş, 84 kardeşimiz de yaralanmıştır. Deprem oldu, çığ düştü derken Sabiha Gökçen Havalimanı'nda bir yolcu uçağı maalesef kaza kırıma uğramış 3 kişi yaşamını yitirmiş 180 kişi de yaralanmıştır. Türk milleti felaketlere teslim olmamıştır. Direne direne bugünlere gelmiştir. Allah'ın izniyle kötü günler geçecektir. Karamsarlık iman dolu gönüllere yakışmayacaktır.
"ZÜBÜKZADELER"
Özellikle 1999 Gölcük depremi ile Elazığ depremini karşılaştırıp siyasi fırsatçılık yapan küçük ve güdük bir azınlık gözümüzden kaçmamıştır. 1999 depreminde devletin çöktüğünü, bugün ayakta olduğunu söyleyen zavallılar ile toplanan deprem yardımlarıyla memur maaşlarının ödendiğini söylenmiştir. Bunlar zübükzadelerdir. Bilinmelidir ki ne Türk devleti 1999'da çöktü, 2020 zaafa uğradı. Çöken binalardır, utanmaz müteahhitlerdir. Devlet aynıdır, fıtrat ayındır, duruş aynıdır. 1999 Marmara depremi ile 2020 Elazığ depremini teraziye koyup tartıya çıkarmak ayıp, ahlaksızlık değil midir? Depremin küçüğü büyüğü olabilir ama acının azı çoğu olmaz.
MHP'nin olduğu yerde Türk devleti çökmez, çökemez. Varsayalım devlet çöktü, ya Söğüt olur ya Oğuz neslini sürdürürüz. Depremler arasında siyasi kıyas yapmak, birlik ve kardeşlik duygusuna hançer sallamaktır. Gölcük bizimdir, Elazığ bizimdir. 1999'daki acı neyse 2020'deki acı odur. Biz alınganlık yapmıyoruz, sadece 3-5 çürük yumurtaya ayna tutuyoruz. Hiç kimse karanlığa saklanıp taş atmasın. Dün de bugün de Türk devleti muktedirdir. Münafıklar, gıybet ustaları tezgahlarını başka yere açsınlar.
Ünlü ünsüz bazı soytarıların paylaşımları hezimettir. Milli kederde buluşamayan, milli haysiyete nasıl sahip çıkacaktır? Acıları dindirmek için insan üstü gayretle mücadele sürerken, devlet ve millet düşmanlarının tedavüle girmesi tuzaktır. Bunlar zehir yılanlarıdır. Elazığ'ın Türk mü Kürt mü olduğunu sorgulayan, Malatya'da bazı köylerin Alevi olduğunu söyleyenler amacına ulaşamayacaktır. Türk milleti diridir.
İDLİB SALDIRILARI
Türk milleti doğal afetlerle mücadele ederken, İdlib'de de saldırla mücadele etmiştir. 3 Şubat 2020'de Serakib yakınlarından kahramanlarımıza adice, alçakça ateş açılmıştır. Zalimler kana doymamış, şiddete ara vermemiştir. Acılarımız henüz tazeyken, dün İdlib'de milli vicdanı kederlendiren şehit haberleri gelmiştir.
Havaalanı inşaatında çalışan askerlerimize cani Esad güçleri canice saldırmıştır. Artık buna tahammül edecek halimiz kalmamıştır. Misliyle karşılık verilse de yüreğimizdeki ateş katil Esad defolup gidene kadar soğumayacaktır. Türk milletinin sabrını sınamaya çalışanlar ağır bedeller ödemiştir. Bundan sonra da ödemeye devam edecektir. Esad katildir, suçludur. Rusya iyi niyetli değildir. Hükümetin Rusya ile ilişkileri gözden geçirmesi samimi dileğimizdir.
Ne Astana, ne Soçi, ne de diplomatik temaslardan sonuç çıkmamıştır. Gücün silahın günü, gün vahşetin günüdür. Zalimler kendi aralarında nüfuz alanları oluştururken, küçük ölçekli savaşların fitilini tutuşturmuşlardır. Ortadoğu güç bloklarının acımasız mücadelelerine sahnedir. Suriye Rusya'nın fiili sömürgesi haline gelmiştir. Şehitlerimizin vebali buna ortam açan Rusya'nın omuzlarındadır. Bu gerçekle yüzleşmek şarttır. Siyasi ve diplomatik temaslar aldatmadır. Esad tahtından indirilmeden Türkiye'ye huzur gelmeyecektir. Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yer ve yeksan etmelidir. Yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad. Katiller döktükleri kanların hesabını vermelidir.
FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI
Kılıçdaroğlu, bugün FETÖ'nün siyasi ayağını açıklayacakmış. Bir boy aynasına baksa ayağını da görecek, boyunu da görecektir. FETÖ'nün siyasi ayağına gündeme getiren hep biz olduk. Dedik ki 15 Temmuz başarılı olsaydı, Yurtta Sulh Konseyi'nin siyasi ayağı kim olacaktı? Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kimler olacaktı? Kılıçdaroğlu görev alacak mıydı? Bizim çaycıyla, çorbacıyla işimiz yoktur. Bunları konuşanlar oyun içindedir. FETÖ'nün Cumhurbaşkanı, Başbakanı kimlerdir?
Sayın İlker Başbuğ bir televizyonda yaptığı açıklamalarla malum iddialarda bulunmuştur. MHP 2009'da ne söylemişse bugün de arkasındadır. Sayın İlker Başbuğ, yanlış bir yerde iz sürmektedir. Bugün eski uygulamaya dönülse, Sincan ve Silivri'deki darbecilere tekrar yargılanma imkanı sunulsa neler doğabileceğini düşünen var mıdır? Sivil mahkemelerin verdiği kararların ihlali nasıl bir gelişmeye kapı aralayacaktır? Bunu FETÖ'ye bağlamak aşırı ve zorlama bir yorum değil midir? Bunu tırmandırmak kime hizmet edecektir? 26'ncı Genelkurmayı FETÖ'cülerle gerekli mücadeleyi yapmış mıdır?"