İki oğlu ve damadı 15 Temmuz'da şehit olan 94 yaşındaki Muzaffer Gülşen: Ruhum, kalbim onların mezarında

İki oğlu ve damadı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde darbecilerin F-16’dan attığı bomba ile şehit olan 94 yaşındaki Muzaffer Gülşen: Karanlık gün aklımdan hiç çıkmıyor. Ruhum kalbim onların mezarlarında, evde otursam da aklım onlarda.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :14 Temmuz 2020 , 07:39 Güncelleme Tarihi :14 Temmuz 2020 , 07:39
İki oğlu ve damadı 15 Temmuz’da şehit olan 94 yaşındaki Muzaffer Gülşen: Ruhum, kalbim onların mezarında

İÇİNDEKİLER

Ankara'da 15 Temmuz gecesi darbe girişimine karşı koymak için Kızılcahamam'dan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne giden Mehmet Gülşen, kardeşi Hakan Gülşen ile enişteleri Lütfi Gülşen, F-16 savaş uçağından atılan bombayla şehit oldu. İki oğlunu ve oğlu gibi sevdiğini damadını şehit veren 94 yaşındaki Muzeffer Gülşen evlatlarının mezarını sık sık ziyaret ederek gözyaşı döküyor. Muzaffer Nine, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilçelerine geleceğini her öğrendiğinde çocuklarına hazırlık yaptırıyor. Evlatlarının şehadetinden bu yana devletin en üst kademesinden ziyaretçilerin gelip halini hatırını sorduğunu, kendisini hiç yalnız bırakmadığını söyleyen Muzaffer Nine, "Allah devletimizden razı olsun. Ama benim bir diyeceğim var, Cumhurbaşkanımız gelirse ona söylerim. Ondan başkasına da söylemem" dedi.



"Karanlık gün aklımdan hiç çıkmıyor" diyen Muzaffer nine, o geceyi şöyle anlattı:

'ANA EVLATLARIN ÖLMÜŞ' DEDİLER
O gece Lütfi bana, "Sen yat, ben biraz televizyon izleyeceğim" dedi. Bir süre sonra kalktım baktım ki ışıklar açık kızım evin içinde dolanıyor. "Ne oldu" diye sordum. "Ana Lütfi gitti" dedi. Lütfi gider de Mehmet gitmez mi, Hakan gitmez mi?

Ama ben evde sandım. Hakan güvenlik görevlisiydi, "Uyuyordur" diye düşündüm. Aramayın Hakanımı güzelce uyusun yavrum dedim. Uykudan uyanacak diye kıyamadım, meğer evladım gitmiş. Akşam da kara kara haberleri duydum. Lütfi acaba nerede diyorduk. O gece akşam benim torunlarım geldi köye. "Ne oluyor ki?" dedim, evlatlarımın öldüğünü hiç konduramadım. Oğlum Nizami , "Ana yaraları çok ağır" dedi. "Yaralıyken gelinir mi" diye cevap verdim. "Ana evlatların ölmüş" dedi. Kara günü öyle gördüm. Ertesi gün cenazeleriyle geldiler, kefene koyana kadar gördüm. Hakan'ımın yüzünden öptüm ama hemen çektiler beni, Mehmet'imi hiç göstermediler.



Ruhum kalbim onların mezarlarında, evde otursam da aklım hep onlarda. Fotoğraflarına bakarak geçiyor günlerim. Hakan, "Annem cennet senin ayağının altında mı" derdi. Allah bir daha yaşatmasın o kara günü. Bazen "Ben ana değilim besbelli, buna dayanılmaz. Ben nasıl dayanıyorum" diye düşünüyorum. "Ne çabuk dünyanızı tükettiniz de gittiniz" derim bazen. Başka yerlerden gelenler yavrularımın mezarını ziyaret ediyor. Bakanlar geliyor, beni ziyaret ediyor. İsimlerini okuduğu okullara verdiler. Hakanımın fotoğrafını okuluna asmışlar.

YEMEĞE GİDECEZ SANDIM ŞEHİT OLMAYA GİDİYORMUŞ
Şehit Lütfi Gülşen'in eşi Menzile Gülşen de şunları söyledi: Her bayramda her 15 Temmuz'da acılar tazeleniyor. Bahçeli bir evimiz var, orada bahçe işleriyle ilgileniyordu. Eşim o gece bayramlıklarını giydi, tıraş oldu. Herhalde yemeğe falan gideceğiz diye düşündüm. Ama şehit olmaya gidecekmiş ben nereden bileyim? En son 5'i 20 geçe konuştuk, Külliye'nin önündelerdi. 6'yı 20 geçe şehit oldular. Sabah namazını kılmışlar, oradan çıkınca vuruldular. Saatlerce aradık, bulamadık. Acılarımız dinmedi ama bununla yaşamayı öğrendik. İyi ki devletimiz var, devletimize bir şey olsa ne olacaktı? O hainlerin savunmalarını okuyorum. Onları bizden alan bombayı atan hain, mahkemede "Ben onların ekmeğini yedim, yap dediler yaptım, görevimdi pişman değilim" diyor.


SABAH