CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, son zamanlarda peş peşe imza attığı gaflarla, yalanlarla ve iftiralarla gündemden düşmüyor.
"Çamur at izi kalsın" gibi son derece etikten yoksun bir politika izleyen Kılıçdaroğlu, "Erdoğan Katar Emiri Temim'in önünde para için eğildi" yalanında olduğu yandaş basını da arkasına alarak hükümeti asılsız iddialarla yıpratma çabası içine giriyor.
İftiraları kısa zamanda ifşa olan CHP lideri, özür dilemek, hesap vermek veya düzeltme yapmak gibi bir zahmete de girişmiyor.
"YALANCILIĞI TESCİL EDİLMİŞ BİR ADAM..."
Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, bugünkü köşesinde konuya ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Kekeç'in yazısından dikkat çeken ifadeler şöyle:
CHP'liler kusura bakmasın... Partilerinin başına gelmiş en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Sadece CHP'nin mi?
Ülkenin başına gelmiş en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Bugüne kadar girdiği bütün seçimleri "açık ara" farkla kaybetmiş...
Hiçbir iddiasını kanıtlayamamış...
Hiçbir sözünde durmamış...
Üstelik "yalan"ı seriye bağlamış ve yalancılığı tescil edilmiş bir adam...
Hangi delege tercihinin, hangi seçmen talebinin, hangi taban baskısının ortaya çıkardığını bilmediğimiz bu adam CHP'de genel bakanlık yapıyor ve ne yazık ki hiçbir itirazla karşılaşmıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a attığı iftiradan sonra özür dilemesini bekledik.
Gelmedi.
Hadi işi vardı diyelim...
Parti sözcüsü Faik Öztrak'tan bekledik.
Ondan da gelmedi.
Kemal Bey bunu alışkanlık haline getirdi: İftira at, üstüne yat...
Şaşırıyor muyuz? Hayır... "Bu üslup, üslup değil... Bu kadar da olmaz Kemal Bey..." diyor muyuz? Hayır... Seni ahlaka nezahete, vicdana davet ediyor muyuz? Hayır...
Çünkü sen busun...
Düzeyin, ahlakın, nezahetin bu...
Bazen kendini tutamayıp, töre ilişkilerinin egemen olduğu topluluklarda "cinayet sebebi" olabilecek ve üstelik bir hanımefendiye söylenmemesi gereken çirkin sözler de sarf ediyorsun. ("Önüne yatıyor, hayır altına yatıyor" polemiğinden bahsediyorum.)
Hakikaten şaşırmıyoruz.
***
Bir gazeteci "siyaset acemisi" olduğunu söylüyordu. Esasında tertemiz bir adammışsın. Karşındaki kişilerin (muarızlarının) ettiğin sözü köpürteceklerini hesap edemediğin için, siyaset acemisiymişsin.
Hayır, ne öylesin, ne böylesin...
Neler söylediğini bilecek, sözün nereye çekileceğini hesap edecek, ettiğin lafın bağlamı dışında da anlaşılabileceğini düşünecek bir adamsın...
Sende "acemilik" vehmeden arkadaş nereden bilsin bunu.
En azından KARAR gazetesi okuyacak ve orada gördüğü fotoğraf üzerine siyaset bina edecek kurnazlıkta bir adamsın.
Siyasetçi, öncelikle "siyaset üretir", yeni ve farklı şeyler söyler, hazıra konmaz, toplumun önüne yeni hedefler koyar, toplumun ufkunu açar...
Küfür ve iftira, bir "siyaset yordamı ve biçimi" değildir...
Gelecek kuşaklar, Kemal Kılıçdaroğlu'nu tapelerden, eli kanlı FETÖ'nün temin ettiği kirli içeriklerden ve içinde "angus sığırı", "Silkeleyin ağacı belki Recep düşer", "Ananı a... a...", "haramzade", "kalpazan", "hırsız katil" ifadelerinin geçtiği seviyesiz konuşmalardan hatırlayacak ve hiç de hayırla yad etmeyecek.
"TRAJİK HALİNİ TÜM TÜRKİYE GÖRDÜ"
Sabah Gazetesi yazarı Salih Tuna da bugünkü köşesinde Kılıçdaroğlu ve kronik muhaliflerin içinde bulunduğu durumun röntgenini çıkardı.
Tuna'nın yazısı şöyle:
Sinsi bozguncular fasılasız "çalışmanın" karşılığını sadece sosyal medyada değil (az veya çok) arazide de almaya başladılar.
Sağda solda işittiğimiz lakırdılardan belli.
Anlaşılan, "Türkiye ne hale geldi" zokasını kimi "endişeli muhafazakârlara" da afiyetle yedirmişler.
O kadar ki, AK Partilileri "züht ve takva" üzerinden eleştiriyorlar; nerdeyse "bir lokma bir hırka" üzerinden.
Hey Allah'ım ya!..
AK Partililer şaşaa ve debdebe içinde yüzüyor da Faik Öztrak'lar veya AVM'ler sahibi İmamoğlu (haşa) Ebu Zerr mi sanki?
Kaldı ki, AK Partili tüm zenginlerin toplam serveti, CHP'li zenginlerin yüzde 10'una tekabül etmez.
Nispet noktan yoksa eleştirinin de kıymeti olmaz.
Bir yanda AK Parti'nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakı var diğer yanda CHP'nin başı çektiği (gizli ve ezik paydaşları dahil) Millet İttifakı.
Neyi kimle nasıl kıyas ediyorsun, her şeyden evvel buna dikkat edecek, karıştırmayacaksın.
Sağdan yaklaşan kimi sinsiler de AK Parti'yi "din ve ahlak" üzerinden sorguluyorlar.
Gelgelelim, sapıklığı mahkûm ettiği için linç edilen Diyanet'e Erdoğan ve AK Parti sahip çıkarken bu muhteremler ağzını açmadılar. Hatta, "Şimdi sırası mı?" diyenler bile oldu.
İçlerinde daha "sofistike" eleştiri yöneltenler de var.
Bencillikten, dünyevileşmekten, cep telefonundan yüzünü kaldırmayan gençlerden, deizmin yaygınlaşmasından şekvacı oluyorlar.
Sanki dersin tüm bunların müsebbibi AK Parti?
Bu muhteremlere bakacak olursanız modernizmi AK Parti, dijital medyayı ve akıllı telefonları da Erdoğan icat etti.
Hayır yani, fikirde, sanatta, edebiyatta ne ürettiniz de AK Parti engel oldu?
Vaktiyle "Allah yürü ya kulum" deyince dört nala koşmuştunuz. Ne zaman ki mevki ve makamlarınızı kaybettiniz sıkı muhalif kesildiniz, tüm numaranız bu!..
Merak etmeyin, yalnız değilsiniz.
Elan aktif görevde öyleleri var ki, konumlarını kaybettikleri an sizden hiç aşağı kalmazlar.
Bir de seviyeden dem vurarak AK Parti'yi yerden yere vuran aklı evveller var.
Bunlara bakacak olursanız, AK Partililer entelektüel sefalet içinde, CHP'liler zehir mübarekler.
Bilmeyen de Mine Kırıkkanat'ı Rosa Luxemburg, Yılmaz Özdil'i Sokrates sanır.
Liyakat kelimesini de dillerinden düşürmüyorlar.
Genel Başkanları Kılıçdaroğlu'nun Kapalı Maraş sorusu karşısındaki trajik halini tüm Türkiye gördü.
Şahsen içim acıdı...
Keşke Kovid-19 "mikrobunun" iflahını kesmenin ne kadar basit olduğunu anlatırken olduğu gibi hep komik olmayı başarabilse. Daha düne kadar "diktatör" dediği Sayın Erdoğan'a (fırıldak marifeti bir algı fotoğrafı üzerinden) "Eğildi" diyecek kadar acıklı durumlara düşmese.