Doğal afetlerden daha büyük felaket! Depremde bile yalana sarılıp prim peşine düştüler

Ege Denizi'nde merkez üssü İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında meydana gelen depremde 114 vatandaşımızı kaybettik. Acıdan, afetten beslenen muhalefet, depremi bile fırsat bilip çeşitli yalanlarla prim yapma peşine düştü. Gazeteci Nedim Şener, bugünkü köşesinde deprem yalanlarını ve gerçekleri kaleme aldı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :04 Kasım 2020 , 09:28 Güncelleme Tarihi :04 Kasım 2020 , 09:31
Doğal afetlerden daha büyük felaket! Depremde bile yalana sarılıp prim peşine düştüler

İşte Nedim Şener'in dikkat çeken o yazısı:

İzmir'deki depremin hemen ardından gencecik bir insan, sohbet ederken depremin büyüklüğünün 7.0 olduğunu ancak hükümetin "afet bölgesi ilan etmemek için" rakamı düşük gösterdiğini ve bu yüzden AFAD'ın büyüklüğü 6.6 olarak açıkladığını söyleyince, geçmiş yıllara gittim.

En büyüğü 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli olmak üzere sonraki tüm büyük depremlerde aynı şeyleri duymuştum. Anladım ki aynı şeyler bugün de söyleniyor, daha kötüsü gelecekte de söylenecek.

Peşinden her felaket sonrası yaşanan, acının yükünü paylaşıp hafifletmek yerine küçük siyasi hesaplarla söylenmiş yalanlar art arda gelmeye başladı.

1- KAN MERKEZİ YIKILDI!

Daha ilk anda, CHP'li Gürsel Tekin'in tweet'i onu takip edenleri şok ediciydi.

Bayraklı'daki Kızılay Kan Merkezi'nin yıkıldığını şöyle yazmıştı:

"İzmir'de yaşanan deprem sonucunda Bayraklı'da Kaymakamlık binası ve Kızılay Kan Merkezi yıkıldı, Adalet Sarayı duvarları çatladığı için boşaltıldı. Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet, vatandaşın canını nasıl koruyacak? Çok acil adımlar atmamız lazım."

Kızılay Kan Merkezi'nin yıkılması sadece bina güvenliği açısından değil, depremde yaralanan ve kan ihtiyacı olanlar için de sarsıcı bir iddiaydı.

Kızılay Başkanı Kerem Kınık, kısa süre sonra şu cevabı verdi:

"Gürsel Bey, Kan Merkezi'miz ayakta ve vatandaşımıza hizmet vermektedir."

Kan ihtiyacının en çok olduğu zamanda Kızılay'ın binasının ayakta olduğunu bilmek elbette rahatlatıcıydı.




2- BELGESİZ ÇADIR VERMİYORLAR!

Derken, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke'nin şu açıklaması dikkat çekti:

"AFAD çadırlarını kullanabilmeniz için evinizin hasarlı olduğunu belgelemeniz gerekiyor. Belediyelerimizin çadırları ise ihtiyaç sahibi olduğunu belirten herkes kullanabilir."

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, ona şu cevabı verdi:

"Yalan söylüyor demeyelim yanlış biliyor diyelim.

AFAD 1040 çadır kurdu. 268'i boş, ihtiyacı olan istediği gibi gelip kalır. Lütfen sessiz olun, arkadaşlarımız enkazın altında canları pahasına çalışıyor."

Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Mehmet Güllüoğlu, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

"Aaah ah enkazlarla mı uğraşalım, bu tür haberlerle mi bilmiyorum. Ne olur yük olmayın, yardımcı olun. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin de dahil olduğu koordinasyon ile ve eşit şartlarda yardım ulaştırıyoruz. Hiçbir binaya hasarlı olduğuna dair henüz belge verilmedi."

Gerçekten de yalnız hükümet değil yerel yöneticiler, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, Balıkesir, Manisa başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar elbirliği içinde görevlerini yaptı, yapıyor.

3- MÜZİK ÇALDILAR!

Bu yetmezmiş gibi, FETÖ'cü hesaplar sosyal medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deprem bölgesine gidişi sırasındaki görüntülerin üzerine müzik koyup yayınladı. Kısa süre sonra bunun bir kurgu ve yalan olduğu ortaya çıktı ama CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, basın açıklamasında, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, bebekler enkaz altındayken müzik çaldırıyor" deyiverdi.

Arama-kurtarma ekipleri gece gündüz uğraşıp 107 insanı enkazın altından kurtarırken, siyaset yalanla meşgul oluyordu.

İlk andan itibaren hep şunu söylüyorum: Neden, neden bu yalanlara ihtiyaç duyuluyor, hep birlikte yaşananlardan ders çıkarıp dayanışmak varken neden yalan afetine sarılıyorlar anlamıyorum.

Bu yalanlarla toplumsal fay hatlarını daha da büyüttüklerini görmüyorlar mı acaba?

GÜLLÜOĞLU: DESTEK İÇİN BÜYÜKLÜĞÜN 6 YA DA 7 OLMASI FARK ETMEZ

BAŞTA yazdığım konuya tekrar dönüyorum: Ekonomik yardım yapmamak için mi devlet 7 olan depremin büyüklüğünü 6.6 olarak mı açıkladı? Büyüklüğün 7 olması ekonomik yardım için kriter mi?

Bu soruyu, muhatabı AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu'na sordum. İzmir'de görevinin yoğunluğu arasında birkaç dakika konuştum.

Net olarak söylediği şey şuydu: Depremin büyüklüğünün 6.6 ya da 7.0 olması hiçbir şeyin kriteri değil. Ağır hasar varsa, can kaybı varsa, ilgili yönetmelikler gereği 'Genel Hayatı Etkililik Kararı' alınır. Nitekim bu kararı da aldık. Buna göre de tüm tedbir ve yardımlar yapılıyor, yapılacak da.



YÖNETMELİK NE DİYOR?

Gerçekten de yönetmeliğe baktığınızda, "olmuş veya olması muhtemel afetlerin o yerin genel hayatına etkili olup olmadığı" en önemli kriter. Deprem, sel, çığ benzeri her afette yönetmeliğe göre;

a) Afet sebebiyle ölü veya ağır yaralıların bulunması,

b) Tarım ürünlerinden en az üçte birinin (l/3'ünün) zarar görmüş olması,

c) Büyük ve küçükbaş hayvanın telef olması,

d) O yerde kışların çok şiddetli ve inşaat mevsiminin kısa süreli olması,

e) O yerdeki kamu tesislerinin (yol, su, elektrik, kanalizasyon vs) kullanılamayacak veya çalışamayacak derecede hasar görmüş olması,

f) Ulaşım imkânlarının çok sınırlı olması gibi kriterlerin varlığı halinde de İmar ve İskan Bakanlığı tarafından afet, genel hayata etkili sayılarak, "Genel Hayatı Etkililik Kararı" alınıyor, yardım ve destek sağlanarak ekonomik zararlar telafi edilmeye çalışılıyor.

Gerisi laf, gerisi yalan. Ekonomik zararın çaresi var belki ama maalesef kaybettiğimiz canların ve tabii yalanın çaresi yok.

Yani yalan doğal afetlerden daha büyük felakettir.