(Teklif Patriot alımıyla alakalı mı?)
Hem Patriot alımı hem de S-400'lerin teknik olarak F35 ve NATO savunma sistemlerine tehdit riski oluşturmadığının incelenmesini içeren bir teklif.
YAPICI ÇÖZÜM FORMÜLLERİ İLE GELİN
Amerikan tarafının, 'Hayır, biz bu konuda kesin kararlıyız. Hiçbir şekilde bunun çözüm olacağını düşünmüyoruz' şeklindeki peşin yaklaşımını da yapıcı ve doğru bulmuyoruz. Oturalım, konuşalım, bakalım. Gerçekten çözüm üretme imkânımız var mı yok mu, buna bakalım. Biz bu konuda tavrımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Yapıcı olmayan bir yaklaşımla gelmek yerine, bu konuyu makul bir zeminde konuşalım. Türkiye son tahlilde egemen bir ülke olarak bir karar verdi bu konuda. Biz tabi NATO ittifakının da bir parçası olarak burada ortaya çıkabilecek güvenlik risklerini minimize etmek için zaten birlikte çalışalım diyoruz. Baştan 'ceffelkalem' bunu hayır reddediyoruz, hiçbir şekilde bunu kabullenmiyoruz demek de doğru bir yaklaşım olmaz.
CUMHURBAŞKANIMIZIN MEVKİDAŞIYLA PAYLAŞACAĞI KONULAR VAR
(Erdoğan-Biden görüşmesiyle ilgili) Şu an kesin belirlenmiş bir tarih yok. Ama önümüzdeki günlerde bu görüşme eninde sonunda gerçekleşecektir.
(Biden yönetiminin Türkiye'ye tavrının soğuk olduğu yorumları) Türk-Amerikan ilişkilerinin önemini dikkate aldığınız zaman tabi ki Amerika gibi bir ülkenin Türkiye gibi bir ülkeyi göz ardı etmesi, yok sayması söz konusu bile olamaz. Bu görüşmede bu konular stratejik bir perspektifle ele alınacaktır. Cumhurbaşkanımız ilişkilerin stratejik çerçevede ele alınmasından yana. Mevkidaşına söyleyeceği ve onunla paylaşacağı önemli konular var. Tabi ki onu da dinleyecek ve ortak nasıl yol alabiliriz, ortak sınamalara ve meydan okumalara karşı nasıl hareket edebiliriz, bu konular üzerinde konuşacaklar. Ben olumsuz yorumlara çok katılmıyorum. Bunlar şu aşamada çok spekülatif yorumlar. Türkiye ile ABD arasında bir görüşme trafiği zaten başladı ve devam ediyor. Amerikan yönetiminin Biden'ın göreve geldiği tarihten bugüne birçok iç meseleyle uğraştığını göz ardı etmeyelim. Kovid meselesi hala devam ediyor, ABD'de 500 binden fazla insan öldü. Ekonomik sorunlar, sağlık sorunları var. Kongre basıldı. Biraz oradaki iç meselelerin yoğunluğunu da görmek lazım.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİN BOZULMASI İÇİN UĞRAŞANLAR VAR
Biden döneminde ihtilaflı konuların çözümü konusunda olumlu bir gündem olacak mı?
İkili ilişkilerimizin mahiyeti, küresel ve bölgesel sınamalar, Biden yönetiminin açıkladığı genel dış politika perspektifi ve bizim diplomasi ve müzakereye her zaman öncelik veren yaklaşımımız ikili ilişkilerin düzelmesi için bir fırsat niteliğinde. Bu 4 unsuru alt alta koyduğumuzda, sorunları müzakere yoluyla çözmemizin önünde bir engel olmadığını düşünüyorum. Bunları çözmek yerine kavga etmemizi, gerilim olmasını isteyen çevreler olabilir.
Birtakım yorumcular, analistler, çıkar çevreleri, lobiler bu ilişkilerin bozulması için çaba sarf ediyor da olabilir. Bunlar Washington'da olabilir, başka yerlerde de olabilir. Bu gerçeği görüyoruz. Ben Türkiye ve Amerika ikili ilişkilerinin önemi açısından bu sorunları çözebilecek yeteri kadar siyasi sermayemizin olduğunu düşünüyorum.
POZİTİF ZEMİN GELİŞTİRMEK HEM MÜMKÜN HEM GEREKLİ
"Yönetime gelen ekibin birçoğu Türkiye'yi tanıyor. Sayın Biden, Sayın Cumhurbaşkanımızı tanıyor, ülkemize 4 defa geldi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'ye geldi. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman ilişkilerin daha pozitif bir zeminde ilerlemesi için elimizde yeteri kadar neden var. Bu konuda iyi bir siyasi irade ve niyet ortaya konursa bunları çözebileceğimize ve başta Transatlantik İttifakını ve NATO İttifakını güçlendirecek bir ilişki modalitesi geliştirmenin mümkün olduğuna, hatta gerekli olduğuna inanıyorum.
BÖYLE BİR PAZARLIK SÖZKONUSU DEĞİL
(Türkiye'nin, ABD'nin Suriye'de YPG ile ilişkisini kesmesi halinde S-400 tavrını değiştirme sinyali verdiği iddiaları) Böyle bir pazarlık söz konusu değil. Bizim böyle bir pazarlık gibi bir hesabımız, böyle bir pazarlığımız yok. Bunlar birbiriyle ilgili ama son tahlilde kendi tahtında yönetilmesi gereken konular. Özellikle ABD'nin PYD-YPG'ye verdiği destek bizim ulusal güvenliğimize doğrudan tehdit teşkil eden bir konu. Biz Obama döneminden beri bu politikanın yanlış olduğunu söyledik. Sonuçlarını da görüyoruz. Suriye ihtilafının çözümüne de bir katkı sağlamadı. 2013'ten beri devam eden bu politika ne Suriye'deki savaşı tam anlamıyla sona erdirebildi ne Amerika'nın iddia ettiği gibi oradaki Rus ve İran askeri varlığını ortadan kaldırabildi. Suriye hala çok kırılgan bir durumda. Suriye krizi hala derinleşerek devam ediyor. Sorun ortadan kalkmış değil. Mülteci krizi aynen devam ediyor. Ülkedeki kaos ortamı hala sürüyor. Batılı ülkelerin angajmanı da sadece PYD-YPG üzerinden oraya müdahale etmeye indirgenmiş durumda.
BİDEN YÖNETİMİ YPG POLİTİKASINI GÖZDEN GEÇİRMELİ
Hâlbuki Suriye'nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği düşünüldüğü zaman, orada bütün terör ve benzeri unsurların sonlandırılması, Suriye'de demokratik, şeffaf, meşruiyeti olan bir yönetimin kurulması öncelikli konular ise o zaman herhalde bunu Amerika ve Avrupa ülkeleri, sadece PYD-YPG'ye destek vererek yapamazlar. DEAŞ'a karşı biz o bölgede en yoğun savaşı veren ülkeyiz. Biz hep şunu söyledik, 'terör örgütleri arasında ayrım yapmak olmaz'. DEAŞ neyse PKK odur, PKK neyse YPG odur. Dolayısıyla bunlara karşı tutarlı, ortak bir mücadele verilmediği müddetçe Suriye toprakları terör üreten topraklar olmaya devam eder. Bu bugün DEAŞ'tır, yarın El Kaide'dir, bugün YPG'dir, öbür gün PKK'dır. YPG konusunda, Amerika'nın yanlış politikasında ısrar etmesi, Suriye meselesine çözüm getirmediği gibi ikili ilişkilerimizi de daha fazla germekte ve zarar vermekte. Biden yönetiminin bu politikayı artık ciddi bir şekilde gözden geçirmesi gerekir.
DİLE GETİRDİĞİMİZ HUSUSLARIN DOĞRULUĞU TEYİT EDİLDİ
(ABD'nin Kaşıkçı raporuyla ilgili) Sayın Kaşıkçı'nın böyle hunharca katledilmesi korkunç bir olaydı. Bizim o zaman dile getirdiğimiz hususlar, açıkladığımız belgelerin, verdiğimiz bilgilerin doğru olduğu bir kez daha teyit edilmiş oldu. Bu tür hadiselerin yaşanmaması büyük önem arz ediyor. Bundan sonra da umarız böyle şeyler yaşanmaz. Suud yönetimi uzun vadede buna nasıl tepki verir, göreceğiz. Ama dünyanın neresinde olursa olsun ister gazeteci, ister insan hakları savunucusu veya bir başkasının bu şekilde hunharca katledilmesi kabul edilemez. Bu tür cinayetlerin bir daha yaşanmaması için hepimiz elimizden geleni yapmak zorundayız.
AB LİDERLERİ MART AYININ İLK YARISINDA GELİYOR
(Türkiye-AB ilişkileri) Mart ayının ilk yarısında AB'den üst düzey bir ziyaret bekliyoruz. Şu an planlaması yapılıyor. Gündemi üzerinde de çalışıyoruz. Öncelikli olarak Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir enerji kazandırmak gerekiyor. Türkiye'nin AB içinde olması, AB'nin Türkiye ile yakın çalışması hem Türkiye hem AB açısından yarar sağlayacak bir ilişki olacaktır.
Geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanımızın Brüksel ziyaretinde belirlenen bir yol haritası var. Onun ana başlıkları hala önemini muhafaza ediyor. Göç anlaşmasının yenilenmesi, Gümrük Birliğinin güncellenmesi, vize serbestiyetinin hayata geçirilmesi ve yeni fasılların açılması. Bütün bu başlıklarda mesafe alabiliriz. Bu konularda mesafe almak için teknik düzeyde çalışmalar devam ediyor. Özellikle göç anlaşması 18 Mart'ta beşinci yılına girecek. 5 yıl önceki şartlarla bugünün şartları aynı olmadığı için burada bir güncellemenin yapılması isabetli olur diye düşünüyoruz.
LİBYA'NIN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
(Libya'daki yeni hükümet süreci ve bu ekiple temas hakkında) Geçen yıla göre Libya'da çatışmaların durmuş olması son derece kıymetli. Müzakere ve diplomasi yoluyla şu anda yeni bir hükümetin kurulması sürecine girilmesi önemli. Biz bu süreci destekliyoruz. Umarım Meclis'ten de onay alır ve bu geçici hükümet güvenoyu almak suretiyle hemen çalışmalarına başlar. Bütün Libyalı meşru aktörlerin bir araya gelerek bu süreci birlikte yürütmeleri bizi memnun etmiştir. Biz bu süreçte Libya'nın, bütün siyasi aktörlerin meşru oldukları müddetçe yanında olmaya devam edeceğiz. Zaten hem Dibeybe hem Menfi olmak üzere yeni hükümet temsilcileri de Türkiye ile ilişkilerini güçlendirerek devam edeceklerini açıkladılar. İlk seçildikleri andan itibaren hem Dibeybe hem Menfi ile temaslarımız oldu. Cumhurbaşkanımızın görüşmeleri oldu. Telefonla da arayarak tebrik etti. Birtakım ziyaretler de oldu. Bundan sonra da olmaya devam edecek.