AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya: Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz

Son dakika haberi... LGBT lobisinin sığınağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye tarafından feshedildi. A Haber'de konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, "Farklı polemiklerin gündeme gelmesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin yerine farklı bir sözleşmenin gelmesi zorunlu olmuştur. Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz." ifadelerini kullandı.

Giriş Tarihi :20 Mart 2021 , 22:12 Güncelleme Tarihi :20 Mart 2021 , 23:54
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya: Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz

İÇİNDEKİLER

Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedildi.
Karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince alındı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN FESHİ A HABER'DE KONUŞULDU
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi meselesi A Haber ekranlarında konuşuldu. A Haber'e konuk olan Sabah Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan, Avukat Pınar Hacıbektaşoğlu, Avukat Öznur Kızılkaya Uslu ve Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Dr. Fatma Aksal ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya çarpıcı açıklamalarda bulundu.

ANKARA SÖZLEŞMESİ GELİYOR
A Haber'de konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, "Farklı polemiklerin gündeme gelmesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin yerine farklı bir sözleşmenin gelmesi zorunlu olmuştur. Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz." ifadelerini kullandı.

Kaya'nın açıklamaları şu şekilde:
AK Parti kurulduğu günden bu yana politikalarının merkezine kadın oturtan siyasi bir hareket. Kadınlar AK Parti'nin merkezinde oldu. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hayatın her alanında kadınlarımızın önü açıldı. AK Parti'nin iktidara geldiği ilk yıllardan yüzde 4,4'ten yüzde 17'lere çıktı. Üniversitelerimizde çok sayıda kadın akademisyen mevcut. Kadınların güçlendirilmesi için çalışmış bir partiyiz. Bizim mottomuz, Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye.

İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzalanırken, Kadına karşı şiddetle mücadele için imzalanmış bir sözleşme. Son yıllarda sözleşme üzerinden farklı lobilerin yapıldığını gördük. Muhalefetin sahiplendiği bir sözleşme değildi. Ancak bu sene temmuz ayından itibaren, tamamen muhalefet etmek amacıyla kampanya yürüttüler.

"ANKARA SÖZLEŞMESİ HAZIRLIYORUZ"

CHP'li Özgür Özel'i Cumhurbaşkanımızı hedef alan sözlerinden dolayı kınıyorum. Bugün geldiğimiz noktada İstanbul Sözleşmesi'nin kutuplaşmaya yol açtığını görüyoruz. Bu ayrışma kutuplaşma bizi; 'İstanbul Sözleşmesi olmasa da olur. Aslolan hukuktur' noktasına getirdi. Farklı polemiklerin gündeme gelmesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin yerine farklı bir sözleşmenin gelmesi zorunlu olmuştur. Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz.

"BİZİM DERDİMİZ AİLEYİ, KADINI VE TOPLUMUN HER BİR FERDİNİ KORUMAK"
İnşallah yeni bir çalışmayı toplumun bütün kesimleriyle bir araya gelerek yapmayı planlıyoruz. Özellikle muhalefetin konuyu çok yanlış boyuta çektiğini görüyoruz. Muhalefet kadınları istismar etti. Biz kadınlarımızı koruyucu reformları hayata geçiriyoruz. Değerlerimizi önceleyen yeni bir mutabakat üzerinde çalışıyoruz. AK Parti her zaman ailenin yanında oldu. Bizim derdimiz aileyi, kadını ve toplumun her bir ferdini korumak. Şiddet asla meşrulaşmayacak.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, BÜTÜNÜYLE KADINI VE AİLEYİ KORUMADI"
Hukukçu Avukat Pınar Hacıbektaşoğlu: İstanbul Sözleşmesi, bütünüyle kadını ve aileyi korumadı.

Pınar Hacıbektaşoğlu, "2012 yılında biz bu sözleşmeyi imzaladık. 2012 yılına kadar aile kurumu pirüpak mıydı? Boşanma davaları hiç mi yoktu? 2012'den sonra cinayetler azaldı mı? Boşanmalar azaldı mı? Hayır. Peki, o halde İstanbul Sözleşmesi bütünüyle kadını korudu mu veya aileyi? O da hayır. Bunun nedeni bize sunulan sözleşmede bunu kendi DNA'mıza göre uyarladık mı, uyarlamadık mı? Sözleşmenin uygulana alanını belirleyen 6284'ün uygulanmasıyla ilgili oturup burada bir hata yapıyoruz. O hata da şu; Bugün 400'e yakın kadın öldürüldü diyoruz geçen sene itibarıyla! 400 kadının 300'ünün ölüm nedenlerine baktığımızda, ya evliliğin boşanma süreci ya boşanmadan önceki hali, ya boşanma anı ya da boşanmadan sonraki hali." şeklinde konuştu.

Tek taraflı düşünenlere eleştiri getiren Hacıbektaşoğlu, "Biz bir türlübu feminist gruplara, derneklere ve CHP'nin Meclis'teki o katı çözümden ziyade iktidarı kadın cinayetleri üzerinden "müsebbibi sensin" gayreti nedeniyle hiç bunu konuşmaya bile cesaret edemedik." mesajını verdi.

"HAYATİ BİR MESELEYDİ"
Sabah Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan:
Öncelikle bu mesele gerçekten hayati bir meseleydi. Karşı tepkilerin gelmesi şaşırtıcı değil. Her önemli adımda böyle tepkilerle karşılaşabiliriz. Fakat şunu da belirtelim, bu karşı tepkilerin en çok geldiği cenah, Pınar Gültekin cinayetinde CHP'li bir vekilin babayı arayıp şikayetini geri çekmesini istemesi, bu tür rezaletlere imza atan bir partinin ne kadar samimi olduğunu izleyicilerimizin takdirine bırakıyorum.

İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında İstanbul'da imzalandı. O yüzden İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi eksen alıyor. Sözleşme 2012 yılında yürürlüğe girdi, 2014'ten itibaren özellikle 6284 nolu kanun çerçevesinde uygulanmaya başlandı. Sözleşme içeriğine baktığımız zaman benim iki temel itirazım var.

Birincisi; sözleşme şiddeti şöyle tanımlıyor: Fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet. Ve bu 4 başlıkta öyle bir muğlak tanım yapıyor ki. Her şey şiddet kapsamına alınabilir. Hatta siz, şiddete uğrama ihtimaliniz olsa da bu kanun çerçevesinde devleti göreve çağırıyorsunuz. Örneğin, eşler arası kavgada erkek sesini yükseltti. Kadının polisi arayıp eşini en az 3 ya da 6 ay evden aldırma hakkı var.

"İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" diyen, bunu slogan haline getiren feminist dernekler var, CHP gibi partiler var. İstanbul Sözleşmesi yaşaıyorsa, size bazı rakamlar vereyim.

VERİLERLE AÇIKLADI
Mesela sözleşme 2014'te yürürlüğe girdi. 2014'te 294 kadın cinayeti, 2015'te 303, 2016'da 3028, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 kadın cinayeti gerçekleşti. İstanbul Sözleşme Yaşatır deyip biz konuyu bırakacaksak, bu iş bu kadar basitse, kadınları korumak eğer sadece bu sözleşmedeki imzamızdan ibaretse, neden bu cinayetler her yıl artarak devam ediyor. "İstanbul Sözleşmesi Öldürür" sloganı da var. Bu da doğru değil. Bu sözleşmeden imzamızı çekmemiz, inşallah bizim gerçekten sağ duyulu bir şekilde, kendi özgün değerlerimizi referans alarak ama aynı zamanda zayıf konuma düşürülmüş kadını ve çocuğu koruyan o devlet baba rolünü de daha farklı bir şekilde üstlenmesine yol açacaktır. Çünkü kadın cinayetlerinin ekonomik, sosyolojik ve daha farklı boyutları var. Bunu sadece İstanbul Sözleşmesi'ne bağlayamazsınız.

"İLK ÖNCE KADINLARI GÜÇLENDİRMELİYİZ"
Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon Başkanı Dr. Fatma Aksal: Başta anayasamız olmak üzere kadının güçlendirilmesine yönelik birçok yasal ve idari düzenlemeler yaptık. 2004 yılında anayasamıza "Kadın-erkek eşit haklara sahiptir ve devlet bu hakların hayata geçirilmesinden mükelleftir" diye bir madde eklettik. 2010 yılında da anayasamıza "Kadınlara pozitif ayrımcılık" getirdik.

2011 yılında İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladık ve 2012'de hayata geçirdik. 2009 yılında da TBMM'de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nu kurduk. Kadın haklarının korunması ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması alanında çalışıyor. Biz ilk önce kadını güçlendirmeliyiz. Dünya nüfusunun, ülke nüfusunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Biz siyasetten ekonomiye hayatımızın her alanına kadınları katmazsak hedeflerimize ulaşmamız mümkün değil. İlk önce kadınları güçlendirmeliyiz. Kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini durdurmak zorundayız.

"DİYARBAKIR ANNELERİ'Nİ ANMADAN GEÇEMEYECEĞİM"
Kadına karşı şiddetten bahsederken Diyarbakır Anneleri'ni anmadan geçemeyeceğim. Bir anneyi evladından ayırmaktan daha büyük bir şiddet olamaz. Meclis'teki çalışmalarımıza gelince de, hiçkimsenin şüphesi olmasın; bugüne kadar kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerine yönelik yaptığımız kazanımları kaybetmeyeceğiz. Bunu çok daha ileriye taşıyacağız. Bizim kadına karşı şiddeti önlemek için Avrupa Konseyi'ne söz vermemize gerek. Biz ülke olarak bir şiddetin önlenmesi için gerekli iradeye sahibiz, kanunları ve yönetmelikleri yapacak güce de sahibiz.

TÜRKİYE NEDEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLDİ
İstanbul Sözleşmesi'nin LGBT ideolojisi savunuculuğuna indirgenmesinin; LGBT'nin bazı kesimler tarafından meşru evrensel hukuk normu şeklinde dayatılmasının önüne geçmek.

Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek.

LGBT ideolojisi üzerinden inşa edilmek istenilen diplomatik ve siyasi baskıyı engellemek.

Kadın hakları meselesini LGBT odaklı tartışmaların tahakkümünden kurtarmak.

Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan kısımlarının, Türkiye'nin kadına şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesini engellemek ve LGBT'yi işaret eden ifadeler sebebiyle rahatsızlık duyan kesimlerin kadına yönelik şiddete karşı desteğinin konsolide edilmesine olanak sağlamak.

Bir devlet politikası olan kadına şiddet ile mücadelede iç hukuka dayalı uygulamaların iyileşmesine odaklanmak için gerekli olan zihinsel paradigma değişikliğinin önünde engel olan cinsel yönelim unsurunu ortadan kaldırmak.

Reform paketleri içerisinde kadına şiddet ile mücadele ve kadın haklarının iyileştirilmesi ile ilgili bölümlerin ön plana çıkarılması.

Türkiye'nin sözleşmeyi feshetmesi sonrası aile yapısını dikkate alan yeni bir model üzerinde çalışması bekleniyor.