KİRLİ GÖRÜNMEMEK İÇİN KİRLİ TEKNOLOJİLERİ BAŞKA ÜLKELERE KAYDIRDILAR
Üçüncü hesap ise o ülkede yaşayan insanlar ne kadar karbondioksit salınmasına neden oluyor? Şeklinde yapılan bir ölçümleme. Şu anda üçüncü dünya ülkelerinde AB, ABD ve Japonya için çok büyük üretim yapılıyor. Bunlar özellikle kirli görünmemek için kirli teknolojileri başka ülkelere kaydırdılar. Sonra da o ülkelere sen neden kirli metotlarla kirli üretim yapıyorsun diyerek parmak sallıyorlar. Yeşil mutabakat denen konu tam da buna dayanıyor işte. AB'deki tüketiciler de AB'nin politika olarak yaptığı bu davranışı fark ettiler. Vatandaşlar devletler üzerinde baskı kurarak AB'ne ithal eden her şeyin aynı zamanda karbondioksit salmaması gerektiği maddesini Yeşil Mutabakatın içine koydular" ifadelerini kullandı.
DÜNYAYI HANGİ ÜLKELER KİRLETTİ?
1800'lerin sonundan bu yana karbon salınımının bu seviyeye geleceğinin bilindiğine dikkat çeken Kurnaz, "Kömür, petrol, doğal gaz yaktığımızda atmosferin ısınacağını biliyorduk. Ve bunu bile bile yaptık. Bunu bile bile yapan ülkelerin başında ise AB ülkeleri ve ABD geliyor." ifadelerini kullandı.
TEDBİRLER ALINMIYOR
Karbon salınımının neden olduğu küresel ısınma gerçeğinin etkileri ile mücadele eden dünyamızda alınan önlemleri değerlendiren Kurnaz, açıklamasında şunları kaydetti:
Şu anda dünya neredeyse önlem almamışçasına devam ediyor. Eğer bir takım önlemler alınmış olsaydı bunları günlük hayatımızda da yaşıyor olurduk. Son 10 senemize baktığımızda bile her şeyi daha fazla tükettiğimizi görüyoruz. Gıdadan yiyeceğe telefona… Esasında o tükettiğimiz şeylerin azalması gerekiyor. Dünyada açlık var fakirlik var ama obezite de artıyor. 10 sene öncesine baktığımızda çöpe giden gıda miktarı da artıyor. Dünya genelinde. Ülkemizde ve dünyanın geri kalanında özel araç kullanımı da çok hızlı artıyor. Bunları üst üste koyduğunuzda yeterli adımları atmıyoruz demektir. Sadece ufak rötuşlar yapıyoruz. Adım atıyormuş gibi görünüyoruz. Çünkü gerekli olan çok ciddi adımlar var ve bu adımları atarsak yaşam tarzımızı değiştirmek zorunda kalıyoruz. Hiç kimse yaşam tarzını değiştirmek istemiyor ama bazı şeyler de değişsin istiyor. İkisinin bir arada olması mümkün değil.
SIFIR EMİSYON HEDEFİ HAYAL Mİ?
Küresel ısınmayı ve neden olacağı felaketleri en aza indirmek için çok önemli olan 2050 yılı sıfır emisyon hedefiyle ilgili tüm dünyanın adeta önlem almamışçasına devam ettiğine dikkat çeken Kurnaz, şu açıklamada bulundu:
Dünyanın tamamının 2050 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşmış olması gerekiyor. Yani 2050'de artık atmosfere karbondioksit eklemiyor olmamız lazım. Hatta mümkünse atmosfere karbondioksit eklemiyor atmosferin karbondioksiti yeryüzüne geri verebiliyor olmamız lazım. 2050 esasında en geç süre. Tarihi sorumluluğu olan ülkelerin yani ABD AB ülkeleri ve Japonya gibi ülkelerin 2050'den çok daha önce net sıfır emisyonuna ulaşmış olmaları gerekiyor. Sonra az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yani Afrika, Bangladeş gibi ülkelerden bahsediyorum 2060 – 2070'de sıfır emisyon hedefine ulaşması, bizim gibi ülkelerin de 2050'de sıfır emisyon hedefine ulaşması gerekiyor ki herkesin 2050 yılında sıfır emisyon hedefine ulaşmış olalım. Ama şu anda ne yazık ki bu konuda en çok sorumlu olan ülkeler bile en iyi ihtimalle 2050'yi gösteriyorlar. Onların da bu hedefi tutturması çok zor.
KARBON SALINIMINDA HANGİ SEKTÖRLER İLK SIRADA
Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, karbon salınımında atmosfere en çok zarar veren sektörler ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
Özellikle ağır sanayi yani çimento demir-çelik gibi büyük üretim sektörleri. Sonrasında tarım geliyor. Çünkü tarım çok geniş bir alana yayılıyor. Özellikle hayvansal ürün yetiştirmeden salınan sera gazları çok tehlikeli.
DÜNYANIN EN ZENGİN YÜZDE 1'İ EN YOKSUL YÜZDE 50'DEN ÇOK DAHA SORUMLU
Batı ve kapitalizmin baş aktör olduğu bu kriz yapılan araştırmalarda da net bir şekilde görüldü.
Dünyada ekonomiden eğitime kadar birçok alanda var olan eşitsizliğin bir diğer yönü de karbon emisyonundaki dengesizlik. Oxfam'ın yeni araştırması da dünya nüfusunun en zengin yüzde 1'lik kesiminin bu eşitsizliği nasıl artırdığına dair yeni veriler ortaya koydu.
Oxfam için Stockholm Çevre Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre karbon emisyonu 1990-2015 yılları arasında yüzde 60 arttı. Ancak karbon emisyonunda dünya nüfusunun en zengin yüzde 1'lik kesiminin (yaklaşık 63 milyon) yol açtığı artışın oranı, en yoksul yüzde 50'nin yarattığı artıştan yaklaşık 3 kat daha fazla. Bu da en zengin yüzde 1'in tek başına karbon bütçesinin yüzde 9'unu kullandığı anlamına geliyor.
Karbon emisyonu, atmosfere yayılan karbondioksit gazının miktarına verilen isim. Karbon emisyonu, atmosferde toplanarak ısınma ve sıcaklık artışlarına neden oluyor. Bilim insanları ne kadar emisyonun daha az zararlı olacağına dair bir 'karbon bütçesi' oluşturmuştu.
'KARBON BÜTÇESİNİ TÜKETEN ZENGİNLER, ETKİLENEN YOKSULLAR'
Oxfam Uluslararası Politikalar ve Araştırma Başkanı Tim Gore, AFP'ye yaptığı açıklamada, "Toplumlarda bölünmeye neden olan şey sadece aşırı ekonomik eşitsizlik değil. Sadece yoksullukla mücadele oranlarının yavaşlaması da değil. Üçüncü bir unsur da var: Halihazırda zengin olanların tamamen tüketimi daha çok artırmak amacıyla karbon bütçesini tüketmesi. En büyük darbeyi elbette en yoksullar ve bu işten en az sorumlu olanlar alacak" ifadelerini kullandı.