Ekrem İmamoğlu'nun tarafını seçen Soner Yalçın, Kemal Kılıçdaroğlu'nu gömdükçe gömdü

2023 seçimleri yaklaşırken fondaş gazeteciler de birer birer taraflarını seçiyor. Kılıçdaroğlu-İmamoğlu savaşında kumarını İmamoğlu'ndan yana oynayan, köşelerinde İmamoğlu güzellemeleri eksik olmayan, İmamoğlu ile yemekler yiyip kulisler yapan Soner Yalçın bugünkü köşesinde CHP liderini ve ekibini yerin dibine soktu. Yalçın'ın Kılıçdaroğlu'nu köşesinden gömme talimatını İmamoğlu'ndan almış olması hayli muhtemel.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :18 Şubat 2022 , 09:59 Güncelleme Tarihi :18 Şubat 2022 , 11:42
Ekrem İmamoğlu’nun tarafını seçen Soner Yalçın, Kemal Kılıçdaroğlu’nu gömdükçe gömdü

2023 seçimleri yaklaşırken Kılıçdaroğlu adaylığını pekiştirmek adına 6'lı masayı topladı, İmamoğlu'na karşı ittifak hamlesini yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan çalışma yemeğinde bir araya geldi. Kılıçdaroğlu'nun hamlesine muhalefet cephesinden 2023 için en büyük rakibi olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan misilleme geldi. İmamoğlu, medya operasyonlarıyla bilinen Ertuğrul Özkök, Aytunç Erkin ve Soner Yalçın'ı toplayarak kendi masasını kurdu, Kılıçdaroğlu'na karşı medya ayağını konsolide etti.



SONER YEMEĞİ YEDİ TETİKÇİLİĞE BAŞLADI
2023 yarışında İmamoğlu'nun tarafını seçen Soner Yalçın, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun itibarını sıfırlamak için de düğmeye bastı. İmamoğlu ile kulis yemeği yiyen, kampanya süreci ve stratejilerini konuşan, köşe yazılarından İmamoğlu reklamlı eksik olmayan Soner Yalçın, bugünkü köşesinde Kılıçdaroğlu'nun kampanya ekibine vurdukça vurdu.

Yalçın'ın İmamoğlu-Kılıçdaroğlu savaşını kızdıracak yazısından dikkat çeken ifadeler şu şekilde:



"KILIÇDAROĞLU'NA SUİKAST"

Kılıçdaroğlu'na "suikast"

Önceki gün…

Arkadaşımla deniz kenarında sohbet ederek yürüyoruz.

Birden bir afiş dikkatimi çekti.

Okudum.

Anlamadım.

Döndüm, afişin yanına yaklaşıp bir kez daha okudum.

Yine anlamadım.

Arkadaşımı çağırdım. Okumasını rica edip, ne anladığını sordum. Yüzüme baktı tuhaf tuhaf. O da anlamadı.

Yürüyüşe devam ettik. Ama kafama takıldı afiş.

Algıda seçicilik benzer afişi İstanbul'un dört yanında görünce yazmak kaçınılmaz oldu.

Afiş şu:

Telafi edeceğiz

Kaybettiğini Yerine Koyma Vakti

"Sorulamayacak Sorular Kanunu" çıkacak. İnsan Haklarını İhlal Eden Her Soru Kanunla Yasaklanacak.

Kemal Kılçdaroğlu.

Afişte Kemal Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafı ve imzası vardı.

Söyler misiniz, siz ne anladınız bu afişten?

"Sorulamayacak Sorular Kanunu" ne demek?

Böyle genelleme nasıl olur?

Soru sormakla ilgili yasaklayıcı kanun çıkarmak da nedir?

"İnsan hakları" genel kavram; isteyen her soruyu bu kapsama sokabilir.

"İktidar değişecek bizler istediğimiz soruyu korkmadan soracağız" diye beklerken, ana muhalefet partisi "Sorulamayacak Sorular Kanunu" çıkaracakmış! Daha neler…

Diyelim birilerine sorduk:

-Rüşvet aldınız mı?

-Yolsuzluk yaptınız mı?

-İhaleye fesat karıştırdınız mı?

Yanıtı ne olur:

"Bu sorular insan haklarına/ Sorulamayacak Sorular Kanununa aykırıdır hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım!"

Hadi buyur bakalım; nasıl hesap sorulacak hırsızlardan?

Böyle kafa karıştırıcı afiş olur mu?

BASKICI DÜZEN

Kusura bakmayınız:

Başımıza "solcu Goebbels'ler" mi getireceksiniz?

Biliyorsunuz: Goebbels, Hitler kabinesinin "Kamuoyunu Bilgilendirme ve Propaganda Bakanı" idi. 1933 yılından itibaren Almanya'da ne sorulacak, ne yazılacak kontrolüne girdi. Neye gülüneceğine bile karar verir hale geldi!

Goebbels, "Sorulamayacak Sorular Kanunu'nu ben niye düşünemedim" diye mezarında ters dönüyordur herhalde!

Benzetme için lütfen kızmayınız. Kimin aklından çıkıyor böyle tuhaf yasa teklifleri, afişler?

Bırakın artık "doğru soru şudur", "yanlış soru şudur" kafasını!

Bırakın insanlar özgürce sorsun, konuşsun, yazsın…

Ülke yasaklardan bıktı.

Ülke cezalardan bıktı.

İnsanlar nefes alamıyor.

Ülke hapishaneye döndü.

CHP ise, halkın karşısına "Sorulamayacak Sorular Kanunu" ile çıkıyor. Bravo! Böyle vaat görülmedi! Halk bunu bekliyordu zaten! Şaka mısınız…

-"Biz öyle anlaşılmak istenmedik" demeyiniz lütfen.

-"Biz onu demek istemedik" demeyiniz lütfen.

Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşenir.

Ne demek istiyorsanız açık yazın afişinize! Böyle genelleme olur mu?

–Etnik kimlikle ilgili soru sorulamayacak deyiniz.

–Cinsel kimlikle ilgili soru sorulamayacak deyiniz.

Ya da:

Bunları "devlet soramayacak" deyiniz.

Ki, bunların bile gerekli olup olmadığı tartışma konusudur. İnsanları kimliklerinden mahcup olur, utanır hale getiren/baskıcı düzeni değiştireceğinizi vaat edin…

ÖZENTİ REKLAMCILAR

Soru, öğrenmenin/bilginin ilk adımıdır.

Sorusuz, düşünce olmaz.

Sorusuz, demokrasi olmaz.

Soru, hürriyettir.

CHP'nin, yasaklamaya değil, özgürleştirmeye odaklanması gerekmiyor mu?

Bıktık şu "iyi niyetle" çıkarılan kanunlardan/yasalardan!

Ey düşünce insanı…

Ey gazeteci…

Ey hukukçu…

"Sorunuz, Sorulamayacak Sorular Kanunu'na göre suçtur, hadi kodese!"

Yeter artık; usandık bu yasaklardan

Ne saçma- sapan işlerle/ propaganda ile uğraşılıyor?

Bu "değerli fikirler", CHP'den mi çıkıyor, yoksa reklam şirketlerinden mi?

Farklı olmayı- görünmeyi yaratıcılık sanıyor kimi aklı evveller/sivri akıllılar?

Şüphelenmiyor değilim:

Kılıçdaroğlu'nun son dönemde popülerliği arttı. Hele evinin mutfak masasına oturup çektiği videolar halktan hayli sempati topladı.

Sonra birden… Mütevazi evinden çıkarılıp Kılıçdaroğlu'na beş yıldızlı otelde çekim yaptırıldı. Otel odasının İstanbul Boğazı'nı gören fotoğraf da medyaya servis edildi. Mutfak metaforunun etkisi yok oluverdi…

Şimdi de… Soruyu yasaklayan afiş yurdun dört yanında sergilenmeye başlandı.

Bir dönem Melih Gökçek'in Ankara'da yalan pankartları- bildirileri vardı; CHP'nin "Sorulamayacak Sorular Kanunu" afişi ona benziyor…

Diyeceğim şudur ki:

Siyasi kampanyalara reklamcı sokmayınız. Bunların halktan kopuk özenti ithal sloganlarından-kampanyalarından gına geldi artık.

Yazık etmeyiniz Kemal Kılıçdaroğlu'na…

Yazık etmeyiniz yüz yıllık ulu çınar CHP'ye…

Kılıçdaroğlu, bu afişin/ kendine yönelik "suikastin" hesabını mutlak soracaktır.

KEMALCİLER VE EKREMCİLER'İN MEDYA SAVAŞI
2023 için birbirlerine karşı yoğun bir savaş veren Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu'nun en büyük çatışma alanı medya. Her iki isim de yandaş gazetecilerini konsolide ederek seçimlere medya desteğiyle birlikte girmek istiyor. Fondaş medya cephesinde de saflar netleşirken medya savaşı her geçen gün daha da kızışıyor.

Sabah yazarı Mahmut Övür, geçtiğimiz günlerde konuya dikkat çekeren "Kemalciler ve Ekremciler'in medya savaşını" yazmıştı.

Övür'ün yazısı şu şekilde:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu görmezden gelse de, daha doğrusu görülmesini istemese de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile arasındaki kavga giderek büyüyor.
Kılıçdaroğlu, her ne kadar, "Başkanlar görevini yapsın" veya "İstanbul'u kaybetmeyi göze alamayız" dese de İmamoğlu dinlemiyor ve bildiğini okumaya devam ediyor. Sadece o da değil, onu destekleyenler de öyle yapıyor. Bu açıdan özellikle medyada büyük bir kavga yaşanıyor.
Bu kavga öyle gizli saklı da değil, adını da bizzat kendileri koydu:
"Kemalciler-Ekremciler..."
Bu fotoğrafı en net biçimde, muhalefeti destekleyen kimi içeriden kimi dışarıdan fonlanan "solcu-laik" medyada görüyoruz.
Gazeteci Murat Sabuncu, "Endişem var" diyerek şöyle bir tespit yapıyor:
"Parti içinde cumhurbaşkanlığı adaylığı için Kemalciler-Ekremciler diye bir ayrım olmaya, hatta büyümeye başladı. Genel merkezde, il örgütlerinde, belediyelerde..."
Gazeteci kaygısını da şöyle özetliyor: "Kemal Bey aday olur genel başkanlıktan ayrılırsa genel başkanlık yarışı başlar ve cumhurbaşkanlığı seçimi riske girer."
Kısaca, Kemal Bey'e "Aday olma" diyor.
Gördüğünüz gibi artık "Medyamız yok" diye ağlaşmıyorlar, medya üzerinden kavga ediyorlar.
Bu konuda Ekremciler'in, Kemalciler'e fark attığını da söylemeliyim.
Çünkü İBB alındıktan sonra İmamoğlu, medyayı ele geçirmek ve yeni medya mecraları oluşturmak için harekete geçti, hatta şehrin arıtma sistemiyle, depreme hazırlıkla uğraşmak yerine İstanbul'un kaynaklarını pervasızca tanıtım ve medya için kullandı.
AK Parti İBB Grup Başkanvekili Tevfik Göksu'nun feryadının nedeni de buydu:
"Reklama para var ama dönüşüme yok..."
Bu bir strateji... Bu stratejiyi de İmamoğlu'nun medya ekibi Murat Ongun, Şükrü Küçükşahin ve Soner Yalçın yürütüyor.
Ekip, İmamoğlu'nun desteklenmesini her şeyden daha önde tutuyor. Bunun için de televizyonlara, gazetelere, haber sitelerine, sosyal medya mecralarına inanılmaz kaynak aktarılıyor.
Aslında Kılıçdaroğlu da Erdoğan Toprak, Tuncay Özkan ve Halk TV üzerinden benzer bir strateji izledi. Hatta ciddi paralar harcandığını bizzat Kılıçdaroğlu'nun avukatı (CHP'den ayrılıp Muharrem İnce'nin partisine gitti) Mustafa Kemal Çiçek açıklamıştı:
"Son 3 yılda sorumsuzca harcanan 650 milyonun önemli bir kısmının kime, hangi yayın organlarına, anket-araştırma şirketlerine verildiğini soramamak, siyasi ahlaksızlığın ve vicdansızlığın tam da kendisidir."
Ancak Kılıçdaroğlu'nun bu çabası işe yaramadı ki bugünlerde fondaş medya büyük oranda onu değil, İmamoğlu'nu destekliyor.
Sözcü, Fox TV, Tele 1, Odatv, daha ilginci Halk TV ve programcıları açık açık İmamoğlu'nun aday olmasını istiyor. Tabii bunlara Zülfü Livaneli gibi açık destek veren sanatçıları da eklemek gerekiyor.
Kılıçdaroğlu'na ise kısmen KRT televizyonu ve Barış Yarkadaş gibi bir iki gazeteci dışında pek destek veren yok.
Bu ikili arasında şimdi ciddi bir Cumhuriyet Gazetesi kavgası da yaşanıyor. Gerçi İmamoğlu oraya da destek veriyor ama gazete henüz açık tavır koymuş değil. Ancak Mine Kırıkkanat gibi Kılıçdaroğlu'na "Dosyası var" diye aba altından sopa gösteren yazarları da giderek artıyor.
Medya kavgasını İmamoğlu'nun kazandığı çok açık... Ama karşısında hafife alınmayacak, CHP gibi köklü bir partinin genetiğini bozan, güçlü aktörlerini bile devre dışı bırakan bir Kılıçdaroğlu var. Küresel güç merkezleri devreye girmezse onu atlatmak hiç kolay olmayacak.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN