Sabah yazarı Bercan Tutar'ın "Yeni dünyanın kilit ülkesi" başlıklı yazısı
Atlantik ile Avrasya arasında II. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük mücadele olarak karşımıza çıkan Ukrayna krizinde gözler yeniden Türkiye'ye çevrildi. Savaşı daha da derinleştirmek isteyen Anglosakson kanadın Finlandiya ve İsveç üzerinden yaptığı yeni hamle Türkiye'nin vetosuna takıldı.
Böylece Türkiye'nin sadece Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Kafkasya'da değil Avrupa ve Avrasya'da da dengeleri tayin edebilen küresel bir oyun kurucu olduğunu görüyoruz.
Türkiye'nin küresel siyasetteki ağırlığını en veciz şekilde dile getirenlerden biri de ABD başkanlarından Bill Clinton'dı.
Clinton, ABD'yi dünyanın tek hegemonu ilan ettikten kısa bir süre sonra 1999'da TBMM'de yaptığı konuşmada "Türkiye'nin geçmişi 20. yüzyılı anlamak için önemlidir. Türkiye'nin geleceği de 21. yüzyılı şekillendirecek" demişti. Aynı konuşmasında Clinton, Avrasya satranç tahtasında ülkemizin küresel ağırlığa sahip çok önemli bir aktör olacağına da vurgu yapmıştı.
***
Türkiye'yi geleceğin dünyasında kilit bir oyuncu ve en kritik enerji merkezi olarak görenlerden biri de Almanya Şansölyesi Olaf Scholz. 14 Mart 2002'deki Ankara ziyaretinde bu gerçeği dile getiren Scholz, dünyanın bir dönüm noktasında bulunduğunun altını çizmişti.
Türkiye'ye dair benzer açıklamaları Rusya ve Çin liderleri de birçok kez dile getirdi/ getiriyor. Putin'in en büyük hedeflerinden birinin Çin ve Türkiye ile birlikte dünyayı şekillendirmek olduğunu herkes biliyor.
Çünkü Ukrayna krizi küresel düzeni tamamen değiştirecek bir savaş. Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın kaçınılmaz olan gerçekleşecektir.
Ne var ki Rusya'nın temkinli ilerleyişini manipüle eden ABD son dönemlerde saldırgan bir askeri yaklaşımı devreye sokmaya başladı. ABD'nin eski genelkurmay başkanı ve dışişleri bakanlarından Colin Powell'ın özel kalem müdürlüğünü yapmış olan emekli albay Lawrance Wilkerson, "Amerikan yönetimi Ukrayna'da uzun vadeye yayılmış sert bir kriz süreci için plan yaptı. Çünkü Biden yönetimi artık Moskova'da rejim değişikliği istiyor. İstikrarsızlaştırılan Rusya'dan sonra hedef Çin olacak. ABD'nin uzun vadeli jeopolitik stratejisi budur" itirafında bulundu.
***
İki ay önce "Rusya'da rejim değişikliği istediği" yönündeki sözlerinden geri adım atan Biden şimdi açıkça Putin'in 'vekâlet savaşı' ile devrilmesini savunuyor.
CIA'daki Rus analistlerden George Beebe, "ABD'nin tavrı yedikçe iştahı kabaran insanlara benziyor. Ukraynalıların bu kadar direneceklerini beklemiyorduk. Şimdi ise 'kazanabiliriz' düşüncesi hâkim" diyor.
Biden bu nedenle Ukrayna'ya askeri teçhizat ihraç etmeyi kolaylaştıracak "Ödünç Verme ve Kiralama Yasasını" canlandıracak tasarıyı Kongre'den geçirdi. Bu tasarıyla ABD, Ukrayna'daki krizi kurumsallaştırmaya ve küreselleştirmeye çalışıyor.
Kendini 'demokrasinin cephaneliği' olarak yeniden aktive eden ABD, Finlandiya ve İsveç provokasyonuyla NATO'yu da savaşa dâhil ederek kaosu daha da derinleştirmek istiyor.
Biden bu savaşı Rusya yenilene ve yok olana kadar devam ettirmek niyetinde. Ardından hedefte Çin ve Türkiye var.
Zira ABD üç amacını şöyle sıralıyor... 1) Bağımsız liberal bir Ukrayna. 2) Zayıflatılmış ve izole edilmiş bir Rusya. 3) Güçlü, birleşmiş ve kararlı bir Batı
Haliyle savaşın bundan sonraki aşamaları daha sert geçeceğe benziyor. Ancak Avrasya'yı ele geçirip yeniden küresel hâkimiyet kurmak isteyen ABD'nin Türkiye engelini aşması öyle kolay olmayacak.
Bu da dünyanın geleceğinde ABD'nin kirli planlarından çok Türkiye'nin savunduğu insani ve ahlaki değerlere dayalı anlayışın daha belirleyici olacağını gösteriyor.
YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN