Her vesileyle düne yolculuk yapıyorum... Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ birkaç gün evvel bankacılık sektöründe sermaye gelirlerinin yüzde 40'larda, enflasyonun ise yüzde 70'lerde olduğunu, bunun sürdürülebilir olmadığını belirtti ya ben yine düne gittim.
Ahmet Kekeç'le buluşma noktalarımızdan birinde tanık olduğumuz çok ilginç bir "ticari zekâyı" hatırladım.
Anlatacağım fakat öncelikle Garanti BBVA Genel Müdürü'nün ne demek istediğini herkesin anlayacağı bir dille vuzuha kavuşturalım.
Şunu diyor: "Parayı 40 TL'den satıyorum ama bunun bana maliyeti 70 TL, bunu sürdüremem, batarım!.."
Diyebilirsiniz ki "Batsın, daha beter olsun! Hatta, tüm bankaların canı cehenneme!"
Bununla da yetinmez, Brecht'in "Banka kurmanın yanında banka soymak nedir ki?" sözünü de hatırlatabilirsiniz.
Gelgelelim, bankalar batınca sistem de batar, onu ne yapacağız? (Sistem de yerel değil, küresel dünya sistemi. Kapitalist dünya sistemine karşı çıkmak yetmiyor. Küffarın hepsine karşıyız ama önceliklerimiz var. "Denge politikası" da nihayetinde bundan/ilm-i siyasetten neşet etmiyor mu?)
Neyse, "anlatacağıma" döneyim: Ahmet Kekeç'le buluşma noktalarımızdan biri dediğim, kebapçıdan bozma merhum Hüseyin Kartal'ın kitabeviydi.
Bir gün baktık, "Kitaplarda yüzde 80 indirim" yazıyor! "Hüseyin abi tahliye mi ediyorsun?" dedim. "Ne alakası var!" dedi. Ahmet kendine özgü o muzip gülümsemeyle, "Abi yayınevlerinden yüzde kaçla alıyorsun bu kitapları?" dedi. "Değişiyor; yüzde 30, yüzde 40 arasında..." dedi. "Yüzde 50 zararına satıp nasıl kazanacaksın abi?" demeye kalmadı, "Siz anlamazsınız oğlum" diye kestirip attı.
Biz de naçar, "Bize indirimsiz satarsan alırız..." dedik.
Hep birlikte güldük!
Ahmet Kekeç, Hüseyin abimizin vefatının ardından yazdığı yazıda, "Takılmalarımıza katlanırdı. Mukabil takılmalarıyla canımızı sıkardı. Daha doğrusu, 'canımız sıkılmış gibi' yapardık. Oyunumuzu fark edince kızar, içinde 'ulan' geçen cümlelerle saydırırdı" demişti.
İkisi de yok şimdi. Nasıl özlüyorum, anlatamam!
Garanti BBVA Genel Müdürü Baştuğ'un mezkûr sözü "uyarıcılık" bakımından bana, İş Bankası Genel Müdürü Bali'nin, "1992'den beri birçok krizi izledim, ben böyle döviz saldırısı görmedim" şeklinde özetleyeceğimiz 2018'deki konuşmasını çağrıştırdı.
Sayın Berat Albayrak bütün bu finans saldırılarını püskürtmüş, bedelini de sistemli bir lince maruz kalarak ödemişti.
Fatih Erbakan'ın da belirttiği gibi onca operasyona ve pandemi koşullarına rağmen yüzde 25'lerde devraldığı enflasyonu yüzde 11 seviyelerinde tutmayı başarmıştı.
Yine hatırlatayım: Babacan döneminde 2010'da 49 milyar dolar, 2011'de 77 milyar dolar, 2012'de 48 milyar dolar, 2013'te 65 milyar dolar cari açık verdik. Berat Albayrak döneminde 2019'da 1.6 milyar CARİ FAZLA verdik. Sadece "cari fazla vermek" bile "harici bedhahların" olanca saldırısını açıklamaya yeter.
Peki, dahili bedhahların yani içerdeki gevşeklerin, kalplerinde hastalık olanların, mürailerin, velhasıl, beyinsizlerin sinsice saldırılarını açıklamaya yeter mi?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN