Berat Albayrak gitsin her şey düzelir diyenlerden Ekonomi Politikaları karşıtlığına uzanan zincir

Sabah Gazetesi yazarlarından Okan Müderrisoğlu, bugün köşesinde kaleme aldığı yazıda ekonomi politikalarını yazdı. Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev yaptığı dönemde birtakım kişilerin Başkan Erdoğan'a açıktan bayrak açamayarak, Berat Albayrak'ı hedef aldığının altını çizen Müderrisoğlu, "Berat Albayrak giderse işler düzelir!" tezini savunanların bugün de ekonomi politikalarına karşıtlık yaptığını belirtti.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :09 Haziran 2022 , 09:05 Güncelleme Tarihi :09 Haziran 2022 , 09:28
Berat Albayrak gitsin her şey düzelir diyenlerden Ekonomi Politikaları karşıtlığına uzanan zincir

Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu'nun " 'O, gitsin işler düzelir' kurgusundan Ekonomi Programı karşıtlığına uzanan zincir!" başlıklı yazısı

Gündemdeki önemini koruduğu için "ekonomi yazılarına" devam ediyoruz. Hayatın her alanında olduğu gibi ekonomide de alınan kararlar, bir tercihi içerir. Haliyle her tercih, zaman içinde alternatifine göre sınanır ve buna göre değerlendirilir. Yani milletten aldığı yetki ile devleti yönetmeye talip olan kadrolar, ekonomiye dair önceliklerini, politik vaatler seti içinde uygular. Elbette her kararın, "siyasi, toplumsal ve mali sonuçları" olur. Halkın karşısına çıkmaya, ondan oyunu istemeye talip olan siyasetçi, halka rağmen karar almış durumuna düşmek istemez. Seçimleri bilinçli olmak, belli bir hedefe yönelmek ve öngörülen takvim içinde gerçekleşmek zorundadır. Başlangıçtaki söylem ve eylem arasında fark var ise -ki olması muhtemeldir- bunun gerekçelerinin açık ve samimi şekilde halka izahı, yani geniş toplum kesimlerinin ikna edilmesi esastır.

***

Teknik gibi görülebilecek bu girişin ana nedeni, Ekim 2021'den sonra ekonomide netlik kazanan "Türkiye Ekonomi Modeli" ve hali hazırda gelinen aşamaya ilişkin yorumlarla bağlantılı!
Öncelikle bir hatırlatma yapalım.
Ağustos 2018'de Rahip Brunson yargılaması bahanesiyle ABD'nin dengesiz eski Başkanı imzalı Tweetle birlikte TL'yi zayıflatan saldırılar yapılması, 2019'daki yerel seçimler -İstanbul'daki 2. seçim dâhil- öncesinde kura yönelik manipülasyonların tekrar etmesi, 2020 yılı başındaki pandemi şoku, dünyanın kapanması, küresel ticaretin aksaması, derken normalleşme sürecinin başlaması ile emtia ve enerji fiyatlarının patlatması, nihayet Rusya- Ukrayna Savaşı etrafında tırmanan gıda krizi.
Bu zincirleme reaksiyon çerçevesinde hatırlayın, neredeyse tek gündem maddesi eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'tı. Albayrak'ın, değişen dünya dinamiklerini gözeten, ekonomi politikalarında esnek dönüşümü içeren, etkin koordinasyona dayalı, kur oynaklığına ve yüksek faize karşı tedbirli uygulamaları, bir türlü içselleştirilmedi. Ekonomi politiğine direnen çevreler, maalesef AK Parti'den de taraftar bularak, "Berat Albayrak giderse işler düzelir!" tezini alttan alta işledi. Ama işin özü Albayrak değildi. Onun şahsını hedef alan öfke, Cumhurbaşkanı'na açıktan bayrak açamayanların kurgusu idi. Ki bugün de bu hesaplaşmanın bittiği söylenemez!

***

Gelinen noktada...
Gerek enerji, gıda ve emtia temelli yüksek dış maliyetler gerek kurdaki hareketlilik gerekse seçime doğru giderken ekonomi üzerinden siyasete şekil vermeyi arzulayan her türlü odağın faaliyetleri bir kesişim kümesinde buluşmuş halde. Hayat pahalılığı günlük hayatı olumsuz etkilediği için alım gücü zayıflayan insanlara, işin arka planını şu an anlatsanız da nafile. Önce onların refah kaybının telafi edilmesi gerekiyor ki sonrasında sağduyuyla isabetli sonuçlara varılabilsin.
Bakınız...
Çoğu, Türkiye dışında biçimlenen ancak bizim ekonomi kıyılarımıza çok sert vuran olaylar serisi, klasik piyasa mantığı ile karşılansaydı... Her bahane ile faizin artırılması gerekecekti. Artan faiz bir süre kuru durduracak fakat "o risk, bu risk" falan denilerek faiz baskısı hız kesmeyecekti. Yüksek faizin, yüksek enflasyon ortamıyla buluşturulmasıyla bu sefer reel sektörün üretimi ve ihracat yavaşlayacak, esnaf ve sanatkârın takati kesilecek, ekonomide çarklar duracak ve ciddi istihdam kayıpları ile karşılaşılacaktı. Bu manzara karşında Hükümet'in geç kaldığı iddia edilecek, kamu yatırımlarının, maaş ve ücretlerin kısılmasından, IMF'den borç alınmasından başka çare kalmadığı öne sürülecekti.
Buna karşın...
Üretimin sürdüğü, ihracatın canlı seyrettiği, istihdamın korunduğu, temel mal ve hizmetlerin temininde sorun yaşanmayan ama maliyet baskısı ile hayat pahalılığının at başı gittiği bir dönemdeyiz. Yılsonunda yüzde 50, Mart 2023'te yüzde 35 ve altında enflasyon trendinin yakalanması, dar ve sabit gelirlilerin ayakta tutulması önümüzdeki ayların kritik eşiği olarak karşımıza çıkıyor. Evet, satın alma gücündeki erime problemdir lakin eskinin dayatması ile ortaya çıkacak iş kaybı daha büyük problemdi. Birincisinin telafisi mümkün, ikincisinin telafisi ise yıllar alabilirdi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN