15 Temmuz ihanetinde asıl hedef Başkan Erdoğan'dı... Büyük ihanet "Güçlü liderlik" ile engellendi

15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunan hainlerin asıl hedefi, Başkan Erdoğan'dı... Türkiye'yi derin bir karanlığa sürüklemek isteyen odakların büyük ihaneti, Başkan Erdoğan'ın güçlü liderliği sayesinde engellendi. Sabah Gazetesi yazarlarından Melih Altınok da 15 Temmuz ile ilgili " 'Erdoğan ne yaptı?' diye sorarlarsa..." başlıklı yazısında, "Benim önceliğim de cevabım da belli... Asker postalının siyaseti belirlemek için bir araç olarak kullanması pratiğini ortadan kaldırdı. Bunun başarılabileceğini tüm dünya halklarına ve siyasi liderlerine gösterdi." dedi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :15 Temmuz 2022 , 09:01 Güncelleme Tarihi :15 Temmuz 2022 , 09:19
15 Temmuz ihanetinde asıl hedef Başkan Erdoğan’dı... Büyük ihanet Güçlü liderlik ile engellendi

15 Temmuz gecesi, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Milletimizi demokrasimize ve milli iradeye sahip çıkmak üzere meydanlara, havalimanlarına davet ediyorum" şeklindeki açıklaması ve Marmaris'ten ailesiyle birlikte İstanbul Atatürk Havalimanı'na geçerek vatandaşlarla buluşması darbe girişiminin kırılmasında en büyük etken oldu.

VATANDAŞLAR KENDİSİNİ TEMSİL EDEN İRADEYE DESTEK OLDU
1960, 1971, 1980 ve 1997'de gerçekleşen darbe ve darbe girişimlerine sessiz kalan vatandaşlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla sokaklara çıkarak kendisini temsil eden sivil siyasete sahip çıktı ve FETÖ'nün işgal girişimini çıplak elleriyle durdurdu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa vatandaşlar kendisini temsil eden iradeye destek oldu.

15 Temmuz darbe girişiminde asıl hedef Başkan Erdoğan'dı. Erdoğan teslim alındığında ya da şehit edildiğinde darbenin başarılı olacağını hedeflediler. Erdoğan, vatandaşları darbecilere karşı sokağa çağırmasının ardından harekete geçti ve Marmaris'ten İstanbul Atatürk Havalimanı'na geçmek için girişimde bulundu.

O dönem İstanbul Emniyet Müdürü olan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan'ı aradı ve İstanbul'da yaşananları sordu. Erdoğan, Mustafa Çalışkan'ın, "Şu an bize ateş ediliyor" şeklindeki, açıklaması üzerine "Siz de onlara ateş edeceksiniz" diye emir verdi.

Erdoğan, İstanbul Havalimanı'nın da durumunu sordu, işgal altında olduğunu öğrenince İstanbul Havalimanı'ndaki kulenin kurtarılmasını istedi. Mustafa Çalışkan, Havalimanı Şube Müdürü Emre Erdoğan ve Özel Harekât Müdürü Kadri Gençkaya'yı aradı ve "Ölün, öldürün ama kuleyi çok hızlı bir şekilde alın" emrini verdi. Kule 15 dakika içinde FETÖ'cülerden temizlendi.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi, Atatürk Havalimanı'na indi. Erdoğan, Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, İstanbul ve Ankara'daki darbe girişimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve "Şu anda yapılan hareket bir ihanet hareketidir, bir ayaklanma hareketidir. Ve bu vatana ihanet hareketinin bedelini de tabii çok ağır ödeyecekler. Bunu peşinen söyleyeyim" ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'da 251 kişi şehit oldu, 2 bin 186 kişi de yaralandı. Ancak FETÖ'nün darbe girişimi Başkan Erdoğan'ın liderliğinde durduruldu. Vatandaşlar, kendisini temsil eden sivil iradenin devamı için darbecilerin karşısına çıktı ve ülkenin işgaline izin vermedi.

Sabah Gazetesi yazarlarından Melih Altınok da bugün köşesinde 15 Temmuz ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Altınok, "'Erdoğan ne yaptı?' diye sorarlarsa..." başlıklı yazısında " "Erdoğan'ın Türk ve dünya siyasi tarihindeki yeri ne?" diye sorsalar herkes farklı şeyler söyleyecektir.
Benim önceliğim de cevabım da belli... Asker postalının siyaseti belirlemek için bir araç olarak kullanması pratiğini ortadan kaldırdı. Bunun başarılabileceğini tüm dünya halklarına ve siyasi liderlerine gösterdi." dedi. İşte Altınok'un o yazısı...

Cumhuriyet sonrası ilk askeri darbeyle 27 Mayıs 1960'ta karşılaştık.
Tek parti rejiminden çok partili hayata geçmemizin üzerinden sadece 10 yıl geçmişken...
ABD'nin hizmetkârı olduğunu bile kavrayamayan bir avuç çapsız subay, milyonların seçtiği hükümeti devirip başkanlarını, bakanlarını astı.
Kimse gıkını bile çıkartamadı.
Ülkeyi demokrasiye geçirmekle övünen, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve ana muhalefet lideri İsmet İnönü istese bir emriyle darbeyi önlerdi. Ama o idamlara bile engel olmaya çalışmadı.
Yetmedi, bu hukuk ve demokrasi katliamını bayram ilan ettiler! Millete zorla kutlattılar.
12 Mart 1971'de bu halka yine aynısını yaptılar... İradesini asker postalları altında ezdiler.
Yine direnen çıkmadı.



İnönü, "Askerin darbe yapıp kendilerine devrim hediye edeceğini" hayal eden ancak sonra Hanya'yı Konya'yı anlayan Denizlerin idamını engellemek için ciddi şekilde devreye girmedi.
Atatürk'ün silah arkadaşı, Milli Şef elini masaya vursa "Daha fazla kan akıtamazsınız" dese kim karşısında durabilirdi?
12 Eylül 1980'de de, 28 Şubat 1997'de de tarih tekerrür etti.
Her defasında da istisnasız şekilde muhalefet, asker postalına sarıldı... Seçilmiş siyasiler de hadlerini aşan generallere hep boyun eğdiler... Halktan aldıkları emanete sahip çıkacak cesareti gösteremediler.
Liderleri, örgütlü siyasileri su koyuveren halk ne yapsın?
"Kaderim" dedi, içine attı.
Ta ki Erdoğan'a kadar...
27 Nisan 2007 muhtırası verildiğinde Erdoğan Başbakan'dı. "Solcu ana muhalefet" yine darbecilere altlık hazırlamak için sokaklara dökülmüşken daha öncekiler gibi şapkasını alıp gitmedi.
"Halk getirdi ancak halk götürür, işinize bakın" dedi.
15 Temmuz'da da sözde değil özde demokrat olduğunu, blöf yapmadığını net şekilde gösterdi.
İsmet İnönü'nün koltuğunda oturanlar tankların arasından sıvışıp güvenli evlere sığınırken, kendine "solcuyum" diyenler darbecilerin şerefine kadeh kaldırırken, o iradesine sahip çıkmaya çağırdığı halkıyla birlikte sokağa indi.
"Erdoğan'ın Türk ve dünya siyasi tarihindeki yeri ne?" diye sorsalar herkes farklı şeyler söyleyecektir.
Benim önceliğim de cevabım da belli...
Asker postalının siyaseti belirlemek için bir araç olarak kullanması pratiğini ortadan kaldırdı. Bunun başarılabileceğini tüm dünya halklarına ve siyasi liderlerine gösterdi. Türkiye'de de kurumsallaşmış demokrasilerde olduğu gibi artık patronun halk olduğunu hafızlara kazıdı. Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan millete özgüvenini yeniden kazandırdı.
Bir siyasetçi için bundan daha onurlu bir icraat var mı?

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN