Van Barosu ise sosyal medyadan yayınladığı açıklamada, "Irak ve Kürdistan Federe hükümet yetkilileri ile uluslararası alanda yapılan açıklamalara göre Kürdistan Federe Bölgesi Zaxo'da TSK'nın bombardımanıyla, içlerinde çocukların da olduğu 8 sivilin hayatını kaybettiği, 23 sivilin ise yaralandığı belirtilmiştir. T.C. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise olayın TSK tarafından gerçekleştirilmediği belirtilerek, faillerin tespiti için işbirliğine hazır olunduğu belirtilmiştir, Irak Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise yapılan araştırma neticesinde saldırının Türkiye tarafından gerçekleştirildiğinin netleştiği ifade edilmiş, Irak ve Kürdistan Federe Bölgesinde Türkiye'ye ait elçilikler önünde protestoların da yaşandığı öğrenilmiştir. İkinci Roboski olarak hafızalara kazınacak olan, sivillere yönelik yaşam hakkının ağır bir şekilde ihlal edildiği saldırıyı kınıyoruz. Saldırıda yaşamını yitirenlerin ailelerine ve Federe Kürdistan Bölgesi'ne başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Zaxo'da yaşam hakkının ağır bir şekilde ihlal edilerek, sivillerin ölümlerine sebep olan saldırıyla ilgili sorumluların tespiti ve cezalandırılması ile yaşanabilecek ağır provakasyon ve olayların önüne geçebilmek için, lusal ve uluslararası makamların derhal etkili ve tarafsız soruşturma yürütmesini talep ediyor, bu vahim olayın ve hukuki sürecin takipçisi olacağımızı bildiriyoruz." ifadelerini kullanarak Türkiye'yi ve TSK'yı hedef aldı.
Siirt Barosu da Türkiye ve TSK'yı hedef alan açıklamalar yaptı. Sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, "Kürdistan Federe Bölgesi'nin Zaho ilçesinde, Irak ve Kürdistan Federe hükümet yetkililerin açıklamasına göre TSK'nın bombardımanıyla,içlerinde çocukların da olduğu 8 sivil hayatını kaybetmiş,23 sivil de yaralanmıştır.Dışişleri Bakanlığı ise olayın araştırıldığını belirtilmiştir. Sivillere yönelik yaşam hakkının ağır bir şekilde ihlaline yönelik saldırıyı kınıyoruz. Olayda yaşamını yitirenlerin ailelerine ve Federe Kürdistan Bölgesi'ne başsağlığı diliyoruz. Saldırıda yaralananlara ise acil şifalar diliyoruz. Yaşam hakkının ağır bir şekilde ihlal edildiği,sivil ölümlerine sebep olan saldırı ilgili sorumluların tespiti ve cezalandırılması için,yargısal makamların etkili ve tarafsız soruşturma yürütmesini talep ediyoruz.Bu vahim olayın ve hukuki sürecin takipçisi olacağımızı bildiririz." denildi.
Batman, Şanlıurfa, Bingöl ve Hakkari Baroları da benzer açıklamalarda Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef aldı.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor? ahaber.com.tr'ye özel açıklamalarda bulunan hukukçu Serkan Toper şunları söyledi:
"Anayasa 135. Madde Bu meslek kuruluşları üzerinde devletin idari ve denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir. Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir. Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesine veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile etkilendirilebilir. Bu merciin kararı, 24 saat içerisinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını 48 saat içinde açıklar; aksi halde, bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar. Hükmünü düzenlemiştir.
Diyarbakır Baro Yönetiminin açıklaması hasım cephe ağzıdır. Savunma ve insan hakları ihlaline yönelik saiklerle değil Türkiye'yi uluslararası kamuoyu nezdinden zor durumda bırakmaya yönelik kara propagandadır. Bu yönü ile Tck 301 kapsamında Türk Devletini aşağılama suçu yönünden bir soruşturma ile beraber yönetimin de görevden el çektirilmesi hukuki bir zarurettir. Türkiye'nin Suriye ve Irak özelinde terörün kökünü kazıma kararlılığını sabote etmeye yönelik bu kumpasın zamanlamasının da manidar olduğu gayet açıktır. Türkiye Astana sürecinde muhataplarının da yüzüne bu kararlılığı ifade ettikten sonra küresel ve bölgesel aktörler harekete geçmiş ve içerde de suflecileri de boş durmamıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri yakın zamanda Hendek operasyonlarında kendi canları pahasına sivillere zarar gelmemesi için hassasiyet göstermiş bu hassasiyet şehit ve yaralı asker sayımızı da artırmıştı. Kendi canını riske eden bu hassasiyet ortada iken atılan bu iftiraların da Türkiye'nin kararlılığını etkilemeyeceği beklenti ve umudumuzdur."