Konuyu Sabah Yazarı Mahmut Övür de köşesine taşıdı.
Övür Kemal Kılıçdaroğlu'nun masaya adaylığını dayattığını belirterterek, "Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'na övgüler düzmesi, Meral Akşener'in de aynı zaman diliminde hiç sevmediği Mansur Yavaş'a yanaşması yeni bir proje değilse, masada alarm zilleri çalıyor demektir. Bu, masada yeni bir dizilime işaret ediyor. Herhalde her iki lider de son viraja girilirken, olası meydan okumalara hazırlanıyor. Biri yanına HDP ile İmamoğlu'nu, öteki de muhafazakârlarla Yavaş'ı alarak son masada kozlarını paylaşacak. İşte bu hesaplaşma ihtimali hâlâ İmamoğlu'nu çemberin içinde tutuyor. Onu destekleyen küresel güçler de bu nedenle henüz rotayı yeni bir isme kırmış değil. Hâlâ umutları İmamoğlu'nda... Ancak o kendisine verilen desteği çarçur ettiği için çaresizce adamlarına şöyle şeyler söyletiyor." İfadelerine yer verdi.
İşte Övür'ün o yazısı;
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tıpkı CHP'de Kemalistleri nasıl tasfiye ettiyse aynı yöntemi bu kez karşısına çıkacak cumhurbaşkanı adaylarına da uyguluyor. Önce Muharrem İnce'yi parti dışına attı. Şimdi İstanbul seçimleriyle havaya giren, kibir abidesi Ekrem İmamoğlu'nu yola getirmeye çalışıyor. Doğrusu yola geldi mi emin değilim ama en azından kamuoyuna yansıdığı kadarıyla "buzlar erimiş" görünüyor. Ama ben hâlâ ilk günkü iddiamı sürdürüyorum: Kılıçdaroğlu adaylığını açıklamadığı sürece bu kavga bitmiş sayılmaz.
İmamoğlu ve foncu medyadaki "Ekremciler" meydanı "ergen muhalefete" bırakmayacak görünüyor. "Yüzde 60'la geliriz, Kılıçdaroğlu kazanamaz, yine hüsran yaşarız" diyenlerin ne yapacağını merak ediyorum.
Tabii işin bir de Millet İttifakı ayağı var. Gerçi o ayakta yer alanların hiçbiri tek başlarına iktidar umudu veremedikleri için "Bay Kemal"e muhtaçlar. Aslında o da onlara muhtaç ama bir adım önde olduğu için adaylığını ilan edip meydanları inletmeye başladı.
"Geliyor gelmekte olan..."
İyi de hani müzakere edilecek, araştırma yapılacak ve 6'lı masa ona göre karar verecekti?
Bugün Kılıçdaroğlu masaya kendi adaylığını dayatıyor, yarın masadakilerin ona neler dayatacağını bir düşünün. Koalisyon hükümetleri mumla aranacak.
Oraya gelmeden masa dağılabilir mi? O ihtimal de var. Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'na övgüler düzmesi, Meral Akşener'in de aynı zaman diliminde hiç sevmediği Mansur Yavaş'a yanaşması yeni bir proje değilse, masada alarm zilleri çalıyor demektir. Bu, masada yeni bir dizilime işaret ediyor.
Herhalde her iki lider de son viraja girilirken, olası meydan okumalara hazırlanıyor. Biri yanına HDP ile İmamoğlu'nu, öteki de muhafazakârlarla Yavaş'ı alarak son masada kozlarını paylaşacak. İşte bu hesaplaşma ihtimali hâlâ İmamoğlu'nu çemberin içinde tutuyor. Onu destekleyen küresel güçler de bu nedenle henüz rotayı yeni bir isme kırmış değil. Hâlâ umutları İmamoğlu'nda... Ancak o kendisine verilen desteği çarçur ettiği için çaresizce adamlarına şöyle şeyler söyletiyor:
"Kemal Bey'in en değer verdiği projelerinden biri diyebilirim. Kendisi için rahatlıkla söyleyebilirim ki genel başkanımız bir gün (CHP'nin başından) ayrılmayı kararlaştırırsa en güçlü adaylardan biri olacaktır."
Kılıçdaroğlu, "en değer verdiği projesini" cumhurbaşkanlığı adaylığından uzak tutabilir mi göreceğiz ama herhalde bu korkuyu o da fark etti ki, Balıkesir konuşmasında birdenbire "antiemperyalist" kesildi. Sahi ne oldu da, dün Biden'dan medet uman, ABD'nin Doğu Akdeniz tezlerine, Libya siyasetine destek veren, YPG'ye binlerce TIR silah verilirken susan Kılıçdaroğlu'nun aklına emperyalizm geldi?
Sadece bu hesaplar değil, Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışında, CHP içindeki Kemalist tabanın giderek partiden uzaklaşmasının, hatta "yerli ve milli" kaygılar nedeniyle Cumhur İttifakı'na yönelmesinin de etkisi var. Erdoğan düşmanlığıyla bir kısmının gözleri karartılsa da, şu gerçekleri görenler de var:
Karabağ'ın 30 yıl sonra geri alınması, Doğu Akdeniz ve Libya konusunda CHP'nin çuvallaması, FETÖ ve YPG'nin terör örgütleri olarak NATO kayıtlarına girmesi ve son tahıl koridoruyla Başkan Erdoğan'ın Türkiye'yi küresel siyasete yön veren bir aktör yapması Kemalist tabanın da dikkatinden kaçmıyor.
Kılıçdaroğlu, masadakileri bir biçimde ikna etse de bu siyasi geçmişiyle bırakın yeni oy kazanmayı kendi "yerli ve milli" tabanını bile ikna etmesi kolay değil.