GÜL GİBİ KEMALİST İŞTE!
Kemalizm'in Atatürk'le alakası bile yoktur.
Tıpkı sınıf bilinçli işçinin sanayileşmiş Avrupa'da devrim yapacağını öngören Marx'la, sınıftan bile sayılmayan köylülerle yapılan Sovyet Devrimi'nin ve sonrasındaki diktatörlüğe altlık yapılan Marksizm'in ilgisinin olmaması gibi.
Kemalizm, Atatürk'ün ölümünün ardından Cumhuriyet'in yönetimini seçimsiz devralan askerisivil bürokratik zümrenin iktidarını meşrulaştırmak için icat ettiği, kullandığı seküler bir dindir.
Kendisinden sonra olacakları tahmin eden Atatürk'ün şu sözleri boşuna değildir:
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar." Dünyanın baskısıyla serbest ve genel seçimlere geçilince ayrıcalıklarını kaybeden bürokrasi, doğanın ve bankaların talan edilmesini örtüleyen muhtıralarına hep Atatürk'ü kalkan yapmadı mı?..
Darbelerle, demokrasiyi, sivil siyaseti, ekonomiyi, ülkenin itibarını, idam sehpalarında bir sağdan bir soldan gençleri katlederken utanmadan "Atatürk böyle isterdi" diyerek ona iftira atmadılar mı?
Rahmetli Uğur Mumcu boşuna, "Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar" demiyordu ya...
Hatta 15 Temmuz'da sivillerin üzerine bomba yağdıran asker kılığına girmiş CIA ajanlarının mahkemede kendilerini "Atatürkçü Harbiyelileriz" diye savunmalarına bile şahit olmadık mı?
İşte milletin derdi de bunlarladır, Atatürk'le değil.
Dolayısıyla Abdullah Gül gibi, düne kadar "İslamcı" takılan siyasi figürlerin, 2023 seçimleri öncesinde maske değiştirip "Aslında içten içe ne kadar Kemalist olduklarını" kanıtlamaya çalışmaları ne garip ne de şaşırtıcı geliyor bana.
Gül gibi Kemalist işte...
Diğerlerinden fazlası var, eksiği yok.
MAKAM HIRSI BİR KEZ BÜNYEYE GİRDİ Mİ SON NEFESE DEK ÇIKMIYOR
Gül'ün 6'lı masaya adaylık sinyali vermesini yorumlayan Kaplan ise, "CHP-İyi Parti kitlesine, "Ben de sizin gibi laikim, ben de Atatürkçüyüm" mesajı vermeye çalışmış. "Tehlikenin farkında mısınız?" diye kendisini ve başörtülü eşini hedef gösterenlere "Maskeli balonuzun farkındayım, beni de aranıza alın" demiş. Şuur, hafıza, vefa... İnsan her şeyi yitirebiliyor da makam hırsı bir kez bünyeye girdi mi son nefese dek çıkmıyor bazen sanırım." dedi.
'BEN DE LAİKİM, BENİ DE SEVİN'
'Adayımız, bugüne kadar beraber yürüdüğümüz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimdir.' Başbakan Erdoğan, 24 Nisan 2007'deki grup toplantısında, partisinin cumhurbaşkanı adayını bu coşkulu sözlerle duyurmuştu.
Nisan 2007 başında ilk "Cumhuriyet Mitingi", Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlendi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon gibi isimler, "Unutmasınlar, tehlikenin farkındayız" konuşmaları yaptı. "Tehlikenin farkında mısınız?" reklam kampanyaları yapıldı. O reklam filmlerinde ne yoktu ki? Atatürk'ün ölüm tarihi 2007 olarak belirtiliyor, başı açık bir kadına siyah başörtüsü takılıyor, yazılar Arapça harflerle yazılıyor, saatler geri geri dönmeye başlıyordu.
27 Nisan 2007'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda 357 kabul oyu çıkmasına rağmen, Sabih Kanadoğlu icadı 367 absürtlüğü devreye sokuldu. Toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı gerekçesiyle CHP, seçimleri Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Tüm bunların olduğu gece, Genelkurmay Başkanlığı, tarihinin utanç vesikalarından olan e-muhtırayı internet sitesine koydu. Anayasa Mahkemesi de CHP'nin itirazını kabul edince ilk tur oylama iptal edildi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, rejimin kaybedenler kulübü tarafından bir rejim krizine dönüştürülmüştü. Hükümet resti gördü.
Genelkurmay'a "Benim emrimdesin" temalı karşı bildiriyle cevap verdi ve ülkeyi erken seçime götürerek halkı hakem kıldı. AK Parti, oylarını % 34'ten % 47'ye tırmandırdı. Tekrar aday gösterilen Gül, Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı oldu.
Aynı Gül, Cumhurbaşkanı olduktan sonra kendisini Çankaya'ya taşıyan kesimleri değil, karşısında duranları yoldaş olarak seçti. Cumhurbaşkanlığı uçağının "demirbaşları" Aslı Aydıntaşbaş veya Ruşen Çakır gibi isimler olurken, Gezi olaylarından 17-25 Aralık'a kendisini "kardeşim" diyerek devletin zirvesine taşıyan Erdoğan'a hangi operasyon çekildiyse ya "ortada durdu" ya da dolaylı olarak destekledi.
2018'de Erdoğan'ın karşısına "çatı adayı" olarak çıkmaya yeltendi ama kendisinin de açıkladığı gibi çatının tüm bileşenleri onu istemediği için olamadı. Dün yine bir video ile "ulusa seslenmiş" Gül. İzledim ve onun için üzüldüm.
CHP-İyi Parti kitlesine, "Ben de sizin gibi laikim, ben de Atatürkçüyüm" mesajı vermeye çalışmış. "Tehlikenin farkında mısınız?" diye kendisini ve başörtülü eşini hedef gösterenlere "Maskeli balonuzun farkındayım, beni de aranıza alın" demiş.
Şuur, hafıza, vefa... İnsan her şeyi yitirebiliyor da makam hırsı bir kez bünyeye girdi mi son nefese dek çıkmıyor bazen sanırım.
Gül'ün imtiyazlı emekliliği
Cumhuriyet tarihinde hiçbir cumhurbaşkanı, emekliliğinde Gül gibi muamele görmemiştir. Bugün 47 polis memurundan müteşekkil bir koruma ordusu ve 30 idari memur personeli olan, mahiyetinde 18 araç, bir motosiklet ve ayrıca İBB'nin tahsis ettiği 4 adet şoförlü aracı olan başka bir eski cumhurbaşkanı biliyor musunuz? Çankaya ve Huber Köşkü'nden alındığı iddia edilen çay takımlarını, tabloları vb. saymıyorum bile.
Hâlen görevde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları kendi imkânlarıyla kirada otururken, eski Cumhurbaşkanı Gül'ün korumaları İBB'nin Pendik'te lojman olarak tahsis ettiği konutlarda oturuyor.
Beykoz Kavacık'ta 3 bin 500 metrekarelik malikânede, 10 dönümlük bahçelerinin keyfini süren Gül çiftine emeklilik yaşamlarında mutluluklar diliyoruz!