Başkan Erdoğan AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu: Madencilerin aileleri devlete emanettir

Başkan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Grup Toplantısına katılıyor. Erdoğan AK Parti'ye katılan İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'ye AK Parti rozeti taktı. Erdoğan Bartın'daki maden kazasına ilişkin de açıklama yaptı. Erdoğan, "Maden kazalarında hayatını kaybedenlere verilecek maddi destekleri kolaylaştırmak için düzenleme devam ediyor. Toplamda 1,5 milyon lira ile 1,750 bin tutarındaki ödemeler başlamıştır. Madencilerimizin yakınlarından kamuda işe girme hakkı olanlar için süreç ilerlemektedir. Bakanlığımız şehit madenci çocuklarına burs verecek ve eğitim masraflarını karşılayacaktır. hayatını kaybeden madencilerimizin aileleri devlete emanettir." ifadelerini kullandı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :19 Ekim 2022 , 09:15 Güncelleme Tarihi :19 Ekim 2022 , 17:15
Başkan Erdoğan AK Parti Grup Toplantısı’nda konuştu: Madencilerin aileleri devlete emanettir

Başkan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Grup Toplantısına katıldı.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, cuma günü Amasra'daki maden ocağında yaşanan elim kazanın herkesin yüreğini dağladığını söyledi.

Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait Amasra kömür ocağının 503'ü yeraltında olmak üzere toplam 713 çalışanıyla yılda 100 bin ton üretim yapan bir müessese olduğunu anlatan Erdoğan, geçen 20 yılda bu madene yarısı iş güvenliği alanında olmak üzere 77 milyon lira yatırım yapıldığını kaydetti. Son 20 yılda bu ocakta yaşanan kazalarda 6 madencinin hayatını kaybettiğini ifade eden Erdoğan, mevzuata göre her 250 kişi için bir iş güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirken, bu madende her 37 kişiye bir iş güvenliği uzmanı düştüğüne dikkati çekti.

Erdoğan, öte yandan kurum bünyesinde 30 tahlisiye görevlisi bulunduğunu da dile getirerek, "Bunların yanı sıra Amasra kömür ocağımız son sistem teknolojilere ve güvenlik sistemlerine sahip bir işletme olarak öne çıkmaktadır. Son dönemde mevzuatta yaptığımız düzenlemeler doğrultusunda diğer ocaklarımız gibi Amasra'da da toplamda 50 kalemi bulan iyileştirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir." diye konuştu.

Renksiz, kokusuz, tatsız ve zehirsiz bir gaz olan metanın, patlayıcı özelliği ile tüm dünyada maden işletmelerinin ve madencilerin korkulu rüyası olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Madendeki gaz izleme sensörleri 24 saat süreyle çalışmakta, oran belirli bir değerin üzerine çıktığında sesli ve ışıklı alarm vermektedir. Kömür ocaklarında havadaki metan seviyesi yüzde 1 oranına çıktığında patlatmalar durdurulmakta, yüzde 1,5 oranına çıktığında enerji kesilmekte, yüzde 2 oranına çıktığında ise personel tahliye edilmektedir. Metan gazının patlaması için ise havadaki oranının en az yüzde 5 ve daha üzeri olması gerekmektedir. Amasra'daki ocakta yaşanan kaza öncesi kayıtlara göre, saat 18.05'te havadaki metan gazı oranının yüzde 1,5 seviyesine çıkması sebebiyle ocaktaki elektrik kesilmiştir. Maalesef saat 18.09'dan sonrasına ilişkin kayıt mevcut değildir. Kömür ocağımızda tüm önlemlere ve sistemlere rağmen nasıl olup da patlama yaşandığını henüz bilmiyoruz. Kurumlarımız ve uzmanlarımız çalışmalarını tamamladıktan sonra bunu öğrenebileceğiz. Patlamayla ilgili kesin rapor çıkana kadar söylenen her şey spekülasyondan ibaret kalacaktır. Bize düşen, bu rapor önümüze gelene kadar yapabileceklerimize bakmaktır."

"ATILMASI GEREKEN ADIMLARI ATTIK, ATIYORUZ"
Erdoğan, kazanın yaşandığı andan itibaren devletin tüm bakanları, kurumları ve personeliyle olaya müdahale ettiğini, kazadan sonraki 18 saat içerisinde de arama kurtarma faaliyetlerinin tamamlandığını anlattı.

Maden ocağının 16.00-24.00 vardiyasındaki 110 çalışandan 41'inin patlamada hayatlarını kaybettiğini belirten Erdoğan, yaralılardan durumu ağır 6 işçinin Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesinde tedavi edildiğini, diğer yaralıların ise tedavilerinin ardından evlerine döndüklerini kaydetti.

Cumartesi günü Amasra'ya giderek hem olayla ilgili yerinde bilgi aldığını hem bazı şehitlerin cenaze törenlerine katıldığını hem de aileleri ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, bakanların da vefat eden işçilerin cenaze törenlerine katıldığını ve aileleri ziyaret ettiğini söyledi. Erdoğan, İstanbul'da tedavi altındaki yaralıları da ziyaret ettiğini ve durumlarının iyiye gittiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Sağlık Bakanlığımız, bu hastalarımızın bütün yakınlarından 50 civarında insan da Çam Sakura'daydı, onlara da gerçekten üst düzeyde adeta bir otel hizmetini verdiler. Halen bu süreç devam ediyor. Kendileriyle doktor arkadaşlarımızı da yanıma almak suretiyle ayrıca bir sohbetimiz oldu. Soruları varsa cevaplandıralım istedim. Tabii hepsi bize şükranlarını bildirdiler ve orada kendilerine gösterilen ilgi sebebiyle de memnuniyetlerini ifade ettiler. Hastanedeki tüm işçi kardeşlerimizin sağlığına kavuşarak evlerine dönmesi, en büyük beklentimizdir. Kendilerine de dualarımızı yapıyoruz.

Bunun yanında da sağlık olarak Bakanlığımız neyi gerektiriyorsa, onları yapmak suretiyle beşer planında atılması gereken adımları attık, atıyoruz. Sağlıktaki en ileri teknoloji neyse hastanemizde bunlar mevcut. Elhamdülillah herhangi bir eksiklik söz konusu değil. Şu anda ilgilenen doktorlarımız gerçekten alanlarında kendilerini ispatlamış profesör arkadaşlarımız. Gerek yangınla ilgili tedavide gerek anestezide gerek enfeksiyonda, bütün bu alanlarda kendini ispatlamış hocalarımız şu anda bu hastalarımızla ilgileniyorlar. Bartın'daki hastanelerde tedavi edilen madencilerimizin tamamı taburcu edilmiş durumda."

"KURUMLARIMIZ CANLA BAŞLA GÖREVLERİNİ YAPMAKTADIR"
Erdoğan, kazanın haber alınmasıyla birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve ekibinin, Bartın, Zonguldak, Kütahya ve Ankara'dan gelen destek ekipleriyle birlikte toplam 110 tahliyeyle 250 lojistik personelini kaza mahallinde görevlendirdiğini anlattı.

İçişleri Bakanlığının çeşitli illerden 116 kişilik AFAD ekibini bölgeye yönlendirdiğini; Emniyet Teşkilatı'nın 514 personeliyle sahanın, Jandarma Teşkilatı'nın 216 personeliyle bölgenin, Sahil Güvenlik Teşkilatı'nın 45 personeliyle deniz tarafının güvenliğini tesis ettiğini belirten Erdoğan, Sağlık Bakanlığının 15'i UMKE olmak üzere 262 personeli, 51 ambulansı ve 2 ambulans uçağı ile kazazedelere hizmet verdiğini ifade etti.

Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ise 35 personeliyle kazazedelere ve yakınlarına psikososyal destek sağladığını, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının 310 personeliyle kazazede yakınlarına ve vatandaşlara manevi destek verdiğini ve ikramlarda bulunduğunu; Kızılay'ın 115 personeliyle sahadaki yerini alırken, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun da bölgedeki çalışmalara iştirak ettiğini dile getirdi. Erdoğan, "Adalet Bakanlığımız, Bartın Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından başlatılan soruşturmayı yakından takip etmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız hem iş müfettişi görevlendirmiş hem de kazayla ilgili soruşturma başlatmıştır. Velhasıl kurumlarımız canla başla görevlerini yapmaktadır." diye konuştu.

Afet öncesi yapılan denetimleri de mercek altına aldıklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çeşitli bakanlıklara bağlı ilgili kurumlar tarafından yürütülen denetimlerin en yoğun uygulandığı yerlerden biri de Amasra'daki ocağımızdır. Kazanın meydana geldiği maden ocağı, son olarak Ağustos ayında 7 gün süreyle 2 maden ve bir jeoloji mühendisi tarafından denetlenmiştir. Tüm madenlerimiz gibi burası da yılda en az 4 defa denetlenerek eksikler tespit edilmekte, ikazlar yapılmakta, gerekirse müeyyideler uygulanmaktadır. Buna rağmen bir kaza meydana gelmişse, önüyle arkasıyla sebeplerini araştırmak, bulmak ve gerekeni yapmak bizim en başta gelen vazifemizdir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'mız önceki gün Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuza, dün de Meclis Genel Kuruluna bu konuda kapsamlı bilgi verdi. Meclis Grubumuz bir araştırma komisyonu kurulması için gereken girişimleri başlattı."

Erdoğan, maden kazalarında hayatını kaybedenlere verilecek maddi desteklerle ilgili adımları kolaylaştıracak bir düzenleme için de çalışmaların sürdüğünü belirterek, şunları kaydetti:

"Kazada hayatını kaybeden madencilerimizin yakınlarına Enerji, İçişleri, Çalışma ve Aile bakanlıklarımız ile sendikamız toplamda 1 milyon 550 bin lira ile 1 milyon 700 bin lira tutarındaki ödemelere başlamışlardır. Hayatını kaybeden madencilerimizin yakınlarından kamuda işe girme hakkı olanlarla ilgili süreçler kendi mecrasında ilerlemektedir. Milli Eğitim Bakanlığımız da kazada vefat eden madencilerimizin çocuklarına eğitim hayatları boyunca burs verecek ve eğitim masraflarını karşılayacaktır. Kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın ki hayatını kaybeden madencilerimizin geride bıraktıkları aileleri devlete emanettir. Bunun siyasi istismarı olmaz ve bu siyasi istismarı yapanları da ben milletime havale ediyorum.

İktidara gelirlerse işte çocuklarının, hepsinin haklarını vereceklermiş. Ne yaptığımızdan haberi yok. Soma'da ne yaptık haberi yok. Soma'da hepsini yaptığımız gibi aynı şekilde biz başbakanlığım döneminde 1500 ailenin çocuklarını hamdolsun işe yerleştirdik. Biz bunları yaptık, sen nereden geliyorsun yahu. Bu geriden geliyor. Zaten nal toplamaya alışmış, hala nal toplamaya devam ediyor."

Kimseyi aç ve açıkta bırakmadıklarını vurgulayan Erdoğan, gerekli destekleri verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini söyledi.

"Bizim ulaştığımız yere senin hayallerin bile ulaşamaz" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiçbir madenci yakınımızın en küçük bir mağduriyet yaşamaması için süreci biz de yakından takip ediyoruz, edeceğiz. Kaza raporlarının çıkmasıyla birlikte ihmali görülen hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağından da milletimiz emin olsun." diye konuştu.

"DÜNYANIN HER YERİNDE KÖMÜR MADENİ KAZALARI OLUYOR"
Erdoğan, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de kömür madeni kazalarının yaşandığını ve bunların bir kısmında insanların hayatını kaybedebildiğini dile getirdi.

İngiltere'den Fransa'ya, Almanya'dan Japonya'ya, Hindistan'dan Çin'e, Hollanda'dan Kanada'ya, Amerika'dan Rusya'ya kadar her yerde bu kazaların yaşanabildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunlar arasında, bazılarına bakıyorsunuz, örneğin Fransa'da 1099 ölümün, Japonya'da 687 ölümün, Çin'de 2 bin 388 ölümün, Almanya'da 405 ölümün, İtalya'da 268 ölümün yaşandığı kazalara da şahit oluyoruz. Ülkemizde de sadece kayıt tutulmaya başlandığı 1930 yılından bugüne 2 bin 14 vatandaşımız maalesef maden kazalarında şehit olmuştur. Üstelik bu rakamlara bilhassa 2000'ler öncesinde kıyı köşedeki pek çok ruhsatsız ocakta yaşanan kazalar ve kayıtları aktarılmayan kayıplar dahil değildir. Nispeten yakın tarihe şöyle bir baktığımızda 1983 Zonguldak'ta 103 ölüm, 1990 da Amasya'da 59 ölüm, 1992'de Zonguldak'ta 263 ölüm, 2003'te Yozgat'ta 38 ölüm, 2014'te Manisa'da 301 ölüm yaşanan kazalar görüyoruz."

Amasra'daki yaşanan son kazanın ise nispeten yüksek ölümlü kazalar arasında yer aldığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim inancımız, tek bir insanımızın burnunun dahi beşer hatasından kaynaklanan sebeplerle kanamasına rıza göstermemeyi emreder. Hele ki can söz konusu olduğunda en küçük bir affımız, en küçük bir esnekliğimiz söz konusu olamaz. Amasra'daki madende hayatını kaybeden her bir madencimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Bunu söylerken birileri gibi istismar yapmıyor, gerçek hissiyatımızı ifade ediyoruz. Onların geride bıraktığı yavrularının, eşlerinin, anne-babalarının, sevdiklerinin yüzündeki hüzün ve sergiledikleri vakur duruş adeta ömrümüzden ömür götürüyor. Ama biz aynı zamanda, işte burası önemli, burası inananlar için çok çok önemli, kadere inanan insanlarız. Özellikle kaza ve kadere inanan insanlarız. Elbette tespit edilirse suçlunun yakasına yapışacağız. Elbette sistemde belirlenen eksikler, aksaklıklar varsa giderilmesini sağlayacağız. Elbette şehitlerimizin geride kalanlarına tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. Bunları yapmak hem bulunduğumuz makamın sorumluluğunun gereğidir hem de milletimizle aramızdaki gönül bağının tabii bir neticesidir. Hiç şüphesiz tüm bunları yaparken mukadderata, Rabb'imizin yazgısına da teslim olacağız. Özellikle biz Müslümanlar için bu olmazsa olmazdır. Yeri geldiği zaman 'bu ülkenin yüzde 99 Müslümandır' diyor muyuz? Diyoruz. Yüzde 99'u Müslümansa Müslüman olarak da bunun gereğine imanımız tam olacak. Ha ama senin İslamla alakan yoksa, Müslümanlıkla alakan yoksa onu zaten biz bıraktık, gittik.

Bu ikisi birbiriyle çelişen değil, tam tersine birbirini tamamlayan tutumlardır. Dua ederken en çok kullandığımız ifade 'hakkımızda hayırlı olanı istemek' değil midir? Bize düşen aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, izanımızın kavradığı en iyi, en ideal, en ileri gayreti ortaya koymaktır. Yani biz 'esbaba tevessül, gerisi Allah kerim' deriz. Sonrası Rabb'imize aittir. Hadisenin nasıl yaşandığı dahi tam olarak bilinmiyorken, meseleyi başka taraflara çekenler, hele hele işi kader kavramını aşağılamaya kadar vardıranlar tehlikeli bir mecrada ilerlediklerini bilmelidir. Sen inanmayabilirsin, senin bileceğin bir iştir. Ama Bay Kemal ve avanesi, ben kaza ve kadere iman etmiş bir insanım ve böyle yürüyorum. Bu bizim imanımızın gereğidir. Sende o yoksa bilmem. Biz, her vakit olduğu gibi bugün de sözümüzü milletimize söylüyoruz. Amasra'daki maden kazası, yürütmesiyle, yasamasıyla, yargısıyla devletin tüm kurumları tarafından takip edilecek. Hiçbir meselenin karanlıkta, hiçbir ihmalin cezasız kalmaması temin edilecektir."

"BU İÇTÜZÜKLE BU İŞLER YÜRÜMEZ"
Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile konuştuğu bir konuyu da aktaran Erdoğan, "Bay Kemal, önce adamlarına sahip çık." diye seslendi. Erdoğan, şunları paylaştı:

"Meclisin kürsüsüne kalkıp da çekiçlerle gelip, orada telefon kırmaya yönelmesinler. Bu ahlaki değildir. Bu edebe, adaba terstir. Meclisin edebine de adabına da terstir ve siz bunları yapa durun ama ben diyorum ki Parlamento içtüzüğü süratle değiştirilmelidir. Bu içtüzükle bu işler yürümez. Daha çok kişiler, daha önce olduğu gibi silahla da gelir orada adam öldürürler, çekiçle gelir telefon kırar, başkasının kafalarını da kırar. Bunlara eyvallah mı edeceğiz? 'Doğru mu yapıyorsunuz' diyeceğiz. Bu milletin parlamentosu bunlara da haddini bildirmelidir. Dünyadan da ülkemizden de yapılanlardan haberi olmayanları ise hezeyanları ile baş başa bırakıyoruz."

Milletin bu ülkede kimin elinin kanlı, kimin geçmişinin kirli, kimin yüreğinin nasırlaşmış, kimin yalan ve iftira çukurunda debelenip durduğunu çok iyi bildiğini vurgulayan Erdoğan, "Böyle acılı bir günde bizi bunları söylemek zorunda bırakanları kamuoyunun takdirine havale ediyorum. Maden şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, tedavisi süren kardeşlerime acil şifalar diliyorum. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi her türlü kazadan, beladan, afetten korusun diyorum." sözlerini sarf etti.

2023 bütçesinin AK Parti hükümetlerinin 21'inci, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de 5'inci bütçesi olduğunu aktaran Erdoğan, "Bütçemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme esasına dayanan ekonomi programımıza uygun şekilde hazırladık." diye konuştu.

AK Parti hükümetlerinin tüm dönemlerinde olduğunu gibi bu teklifi hazırlarken de bütçe disiplininden taviz vermediklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ülkemizdeki enflasyonun bütçe değil, konjonktür kaynaklı dolayısıyla çözümünün de uyguladığımız program olduğunun en büyük ispatı bu yılın bütçe gerçekleşmesi ve 2023 bütçe teklifidir. Şayet enflasyon bütçe kaynaklı olsaydı bugün iflas etmiş, memuruna, emeklisine maaş ödeyemeyen bir Türkiye manzarası ile karşı karşıya bulunurduk. Hamdolsun ne bugün böyle bir sıkıntımız var ne de bundan sonrası için benzer bir tehditle karşı karşıyayız. Hatırlayın 1999'u, isim vermeyeceğim, günde 6 kez devlet dairelerinin elektrikleri kesilirdi. Şu anda devlet dairelerinde böyle bir şey söz konusu değil, artık bunları aştık."

"TÜRKİYE'NİN DOĞAL GAZ SORUNU YOK"
Avrupa'nın doğal gaz temini konusunda yaşadığı sıkıntıya değinen Erdoğan, Türkiye'nin böyle bir sorunu olmadığını belirtti.

Türkiye'nin doğal gazda da bir hat olacağını dile getiren Erdoğan, "Son görüşmemizde Sayın Putin ile bu noktada hemfikir olduk ve Rusya'dan gelen Türk gazıyla burada bir hat oluşturacağız. Kendi ifadesiyle onu da dünyaya açıkladı; 'Avrupa, doğal gazını Türkiye'den temin edebilir.' dedi." açıklamasını yaptı.

2023 bütçe teklifinde de çalışanından iş verenine, öğrencisinden emeklisine, esnafından çiftçisine, tüm kesimleri koruyacak, diğer yandan da yatırımları kesintisiz sürdürecek bir yaklaşımı esas aldıklarına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Geçtiğimiz yıl yüzde 11,4 büyüyen, bu yılın ilk yarısında da yüzde 7,5'luk büyüme oranına ulaşan Türkiye'nin önümüzdeki sene de benzer tempoyu sürdürmesini sağlayacak bir bütçe hazırladık. İstihdamımızın 31 milyonu geçerek tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşması, işsizliğin tek haneli rakamlara düşmesi doğru istikamette gittiğimize işaret ediyor. Bundan sadece 15 yıl önce istihdam sayımızın 20 milyonun altında bulunduğunu göz önüne aldığımızda geldiğimiz seviyenin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ülkemizin büyümesinin kimi yerler gibi kağıt üzerindeki hesaplarla değil, üretim ve istihdamla gerçekleşmesi geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor."

"İHRACATIMIZIN DAHA YUKARI ÇIKMASINA İMKAN VERECEK BİR BÜTÇE HAZIRLADIK"
Küresel ekonomik krizin ve giderek artan resesyonun Türkiye'nin önüne çıkartacağı sıkıntıların farkında olduğunu belirten Erdoğan, "Hatta kimi sektörlerde bunun etkilerini görmeye de başladık ancak ülkemizin ve milletimizin dinamizmi öylesine büyük ki herhangi bir yerdeki kaybı diğer bir yerden süratle telafi edebiliyoruz. Reel sektörü bu doğrultuda daha fazla destekleyecek, daha çok üretip daha çok istihdam etmesini sağlayacak, artık 250 milyar doları aşmış olan ihracatımızı daha yukarı çıkmasına imkan verecek bir bütçe hazırladık." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Turizmde 50 milyon turiste ve 40 milyar dolar turizm gelirine doğru giden bereketli bir sezon geçiriyoruz, bunu daha da ileri taşıyacak hazırlıkların içindeyiz." dedi.

Bütçe açığını küresel salgın ve savaş şartlarının getirdiği zorluklara rağmen yüzde 3,5 hedefinin altında tutabileceklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Geçtiğimiz yıl sonuna doğru döviz kuru üzerinden ekonomimize kurulan tuzağı aldığımız tedbirlerle bozmuştuk. Bu arada yükselen enflasyon sebebiyle özellikle sabit gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybını telafi etmekte kararlıyız. Ocak ve temmuz ayında yaptığımız iyileştirmelerle bu konuda mesafe katettik, şimdi önümüzdeki yılbaşında yeni bütçemizle birlikte daha ileri adımlar atarak telafi sözümüzü yerine getirmeyi sürdüreceğiz."

"HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM"
Enerji girdilerindeki yüksek artışları vatandaşlara en az düzeyde yansıtmak için çok büyük fedakarlık yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bütçemize önümüzdeki yıl da bu fedakarlığı devam ettirebilmemizi sağlayacak yeterli kaynağı ayırdık. Bu genel yaklaşımların ardından 2023 bütçesi ile ilgili bazı temel rakamları da paylaşmak istiyorum. Bütçemizin harcama kalemleri 4 trilyon 470 milyar lira, gelirleri 3 trilyon 810 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bütçe açığımızı, geçen yıl olduğu gibi yine milli gelirin yüzde 3,5 düzeyinde tutmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar yaptığımız tüm bütçeler gibi 2023'te de aslan payını eğitime ayırdık. Her şeyin başı eğitim. Hükümete geldiğimiz 2002 yılında 10,3 milyar lira olan eğitim bütçesine 2023'te ayırdığımız pay 58 kat artışla yaklaşık 650 milyar lira olarak belirlendi. Biz eğitim ve öğretime bu denli büyük önem veriyoruz. Bunlar laf değil, kayıtlarla teminat altına alınan bir gerçek çünkü ne varsa eğitim-öğretimde var. Biz yeni nesli inşallah bu şekilde yetiştireceğiz."

Sosyal devlet ilkesini güçlendirmeye 2023 bütçesinde de devam ettiklerini aktaran Erdoğan, "Milletimizin her bir ferdinin ülkenin imkanlarından hakkını alabilmesi için göreve geldiğimiz zaman 2 milyar lira olan sosyal yardım bütçemizi önümüzdeki sene 258 milyar liraya çıkardık. Mahalli idarelerimizin şehirlerimize daha iyi hizmet verebilmeleri için 401 milyar lira kaynak ayırıyoruz." bilgisini verdi.

Erdoğan "Dünyada ve bölgemizde giderek artan güvenlik tehditlerine karşı savunma bütçemizi de 469 milyar lirayla oldukça yüksek bir seviyeye çıkartıyoruz." diye konuştu.

Yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı teşvik için reel sektöre sağlayacakları desteklere 145 milyar liradan fazla kaynak tahsis edeceklerini kaydeden Erdoğan, çiftçileri, üreticileri, 143 milyar liralık bir kaynakla desteklemeyi sürdüreceklerini söyledi.

Dünya Çiftçi Kadınlar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kadın çiftçilerle bir araya geldiklerini anlatan Erdoğan, "Maşallah hepsi de taşı sıksa suyunu çıkartır. Öyle inanmış. Ama ben buradan, kusura bakmasınlar, dost acı söyler, gerçeği söyler, beylere diyorum ki; hanımlarınızı tarlaya, kendinizi de kahveye sürmeyin. Beraber olacaksınız. Eşinizi tarlada yalnız bırakmayacaksınız." ifadesini kullandı.

Her kesime, her alana 2023 hedeflerine uygun kaynakları ayırdıkları bir bütçe hazırladıklarını dile getiren Erdoğan, TBMM'nin komisyonlarındaki ve Genel Kurulundaki müzakerelerin ardından bu bütçeyi milletin hizmetine sunacaklarını aktardı.

Bütçenin hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, milletvekillerine bütçe maratonunda başarılar diledi.

"OXFORD ÜNİVERSİTESİ RAPORUNDA, TÜRKİYE'NİN EN ÇOK DEZENFORMASYONA MARUZ KALAN ÜLKE OLDUĞU BELİRTİLİYOR"
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a ilişkin Erdoğan, "Türkiye Büyük Millet Meclisimiz geçtiğimiz hafta tarihi öneme haiz olduğuna inandığım bir Kanunu kabul etti, biz de onaylayıp yürürlüğe soktuk. Kamuoyunda sosyal medya düzenlemesi olarak bilinen bu Kanun, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde zaten vardır ve uygulanmaktadır. Ülkemizi biraz gecikmeyle de olsa bu düzenlemeye kavuşturduğu için Meclisimize teşekkür ediyorum." açıklamasında bulundu.

Başkan Erdoğan, dünyanın farklı yerlerinde dezenformasyonla mücadeleye yönelik yasal düzenlemelerin ve yaptırımların yer aldığı bir video klip izletti.

Bu Kanunun keyfe keder bir düzenleme olmadığını, daha fazla geciktirilmesi mümkün olmayan acil bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Her iyi, güzel, doğru şey gibi bu düzenlemeye de karşı çıkanlar var. Başta ana muhalefet, buna da karşı çıktı. Çünkü işlerine gelmiyor. Bizim amacımız; fiziki alanda olduğu gibi sosyal medya mecralarında da ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliklerini ve huzurlarını temin etmektir. Yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanı ve yasama organı Meclisin üyeleri olarak bizlere düşen bu görevi yerine getirdiğimiz için adeta ağızlarından köpükler saçarak höykürenler, sosyal medya mecralarındaki kaostan ve linç kültüründen beslenenlerdir. Her yaştan her kesimden insanımızı sosyal medya mecralarındaki kokuşmuşluğa, yalana, iftiraya, şantaja, envaiçeşit tehdit ve tehlikelere karşı korumak için kimseden izin alacak değiliz. Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de benzerleri zaten var olan bir düzenlemeyi Türkiye'ye çok gören zihniyet, açık söylüyorum ya müstemleke zihniyetidir ya beşinci kol elemanıdır. Hani işlerine geldiğinde dünyanın büyük üniversitelerinin araştırmalarına atıfta bulunuyorlar ya şimdi biz de şöyle bir çalışmadan örnek verelim, bakalım itibar edecekler mi? Oxford Üniversitesi tarafından hazırlanan dijital haber raporunda, Türkiye'nin dünyada en çok dezenformasyona maruz kalan ülkesi olduğu belirtiliyor."

Bilimsel verilerle de teyit edilen böyle bir tehdit karşısında vatandaşı savunmasız bırakamayacaklarına dikkati çeken Erdoğan, "Ülkemizin her türlü çıkarını milletimizin her türlü değerini, insanımızın her türlü mahremini hedef alan yalan ve iftira kampanyaları da bir çeşit terör saldırısıdır. Sürekli yalanla yatıp kalktıkları için gerçekle, gerçek hayatla, gerçek insanla ilişkisi kopmuş olanların bunları anlaması elbette mümkün değil. Öğrenci, gazeteci, demokrasi savunucusu diye milletin karşısına çıkardıkları ya eli silahlı terörist ya darbeci ya kriminal suçlu çıkan bir anlayış elbette hakikat ışığının güçlenmesini istemez." görüşünü paylaştı.

"Milletin her bir kesimi gibi milli iradenin temsilcisi Meclise, onun başkanına, milletvekillerine hakaret edecek kadar kendini kaybedenlerin derdi özgürlük de olamaz, demokrasi de olamaz, hukuk da olamaz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bunların tek karın ağrısı tepe tepe kullandıkları bir çöplüğü ıslah edecek adımların atılmaya başlanmasıdır." dedi.

"BU DÜZENLEMEYE KARŞI ÇIKANLARIN HAKLARINI, HUKUKLARINI KORUMAK DA BİZİM GÖREVİMİZ"
Milletin her bir ferdinin bu düzenlemenin önemini anladığını ve desteklediğini bildiklerini kaydeden Erdoğan, "Hukukun sokakta evde, iş yerinde olduğu gibi sosyal medya mecralarında da geçerli olması, herkesin, her bireyin, her kurumun menfaatinedir. Bu düzenlemeye karşı çıkanların haklarını, hukuklarını, haysiyetlerini korumak da bizim görevimizdir." değerlendirmesinde bulundu.

Demokrasiyi güçlendirmenin yolunun buradan geçtiğine inandığını dile getiren Erdoğan, "Artık insanlarımız inşallah tüm iletişim araçlarını daha güvenle, daha huzurla kullanma imkanına kavuşacaktır. Sosyal medya düzenlemesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu.

Türkiye'nin her meselesinin bir şekilde, bir gün, bir yöntemle çözüleceğini söyleyen Erdoğan, "Ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun en önemli temsilcisi ve aktörü olduğu muhalefet sorunu çözülür mü işte onu bilemiyorum. Aslında demokraside muhalefetin de en az iktidar kadar önemli olduğu gerçeğinden hareketle bunu samimiyetle istiyoruz. Lakin karşımızda öylesine karikatür bir tip ve onun peşine takılıp giden tuhaf bir muhalefet katarı var ki; umutlarımızı hep başka baharlara, başka seçimlere ertelemek mecburiyetinde kalıyoruz." ifadesini kullandı.

Erdoğan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun seçime aylar kaldığı bir dönemde ABD'ye gittiğini anımsattı.

"Amerika gezisinin medyaya yansıyan kısımlarındaki ülkeye ve millete hiçbir hayrı dokunmayan görüntüleri değerlendirme gereği dahi duymuyorum" diyen Erdoğan, "Benzin istasyonuna girmiş, orada hamburgerci varmış ve bu hamburgerciye takılmış ve 8 saat orada geçmiş. Bu görüntüleri vermek için ta oralara kadar gitmeye gerek yoktu. Ülkemizde de benzer fotoğraflar pek ala verilebilirdi. Burada da bir benzin istasyonuna takılabilirdi. Orada da restoranlar var. Orada bu işi halledebilirdi." şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinin bir de bilinmeyen tarafları, karanlık tarafı olduğunu ifade eden Erdoğan, "O şaibeli kısmının hesabını sormak, bu zatı Amerika'ya gönderen partisine düşer. Yine bu zatın ABD'de görüştüğü FETÖ iltisaklı kişi ve kurumlarla ilgili bir muhasebeyi yapmak da 6'lı masadaki ortaklarının görevidir diye düşünüyorum." dedi.

"DAVAYI AVUKATLARIM AÇACAKLAR"
Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinde vermediği görüntüler de olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Tabii, bir de vermediği görüntüler var. Düşünebiliyor musunuz, New York'a kadar gideceksin TURKEN Vakfı'nın yurt inşaatının önünde hezeyanlar savururken, hemen yakınındaki ülkemizin gurur abidesi olan Türkevi'ni ziyaret etme ihtiyacı duymayacaksın. Sen nasıl bu ülkenin ana muhalefetisin? Niye? Yapamaz. Çünkü oradaki Türkevi'ne gittiği anda, Türkevi onun bütün fiyakasını siler süpürür, atar. TURKEN Foundation'ın oradaki yaptırdığı binayla ilgili benim çocuklarıma laf atıyor. Benim çocuklarım o binayı yaptırmışlar, oğlum yaptırmış filan. Attığın bütün bu yalanlarda, açtığım davların hepsini de kazandım, kazanıyorum. Bununla ilgili de davayı avukatlarım açacaklar. İnanıyorum ki buradan da yine inşallah bir şeyler gelecek. Çünkü yalan. Orada böyle bir şey yok. Akşam yalan, sabah yalan. Hayatın böyle."

"TÜRKİYE'NİN HAYRINA OLAN HER GÖRÜŞMEDEN UZAK DURMUŞTUR"
Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinde büyükelçiliğin de yer almadığına dikkati çeken Erdoğan, ��u değerlendirmede bulundu:

"Bir başka ifadeyle bu zat ABD'de Türkiye'yi temsil eden her yerden,Türkiye'nin hayrına ve menfaatine olan her görüşmeden uzak durmuştur. Zevahiri kurtarma kabilinden gerçekleştirdiği, birkaç alt düzeyli ziyareti saymazsak, tek yaptığı iş kapalı kapılar ardında şaibeli kurumlar ve kişilerle bir araya gelmektir. Bu zatın, tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı bühtan olan hezeyanlarını sürekli tekrar etmekle neyi amaçladığını doğrusu bilemiyoruz. Şayet siyaset yapmaktan anladığı bu ise hem kendisine yazık hem partisine yazık hem ülkeye yazık. Ülke yönetimine iktidar, meşruiyet, egemenlik gibi kavramlar çerçevesinde talip olarak millete hizmet etme aracı olan siyasetin böylesine kirletilmesine gönlümüz razı gelmiyor. Gençlerimiz, bu zatın yaptığı işe ve sergilediği üsluba bakarak, sakın ola ülkeye ve millete hizmet yolunda siyasetten uzak kalmasınlar. Siyasetin ne olduğunu görmek istiyorlarsa bizim 20 yıldır yaptığımız işlere baksınlar. Bizim yaptığımız, eser ve hizmet siyaseti."

"HODRİ MEYDAN"
Eser ve hizmet siyasetinin, 2023'te bir kez daha yalan ve iftira siyasetine galebe çalacağını dile getiren Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şu çağrıyı yaptı:

"Madem kendine bu kadar güveniyorsun, madem siyaset tarzının doğruluğundan bu kadar eminsin, madem ülkenin ve milletin geleceğinde sorumluluk almak istiyorsan, öyleyse hodri meydan. Gücün yetiyorsa, yüreğin varsa, kendi özgür iradenle hareket edebiliyorsan seçimlerde çık karşımıza, birikimlerimizi, vizyonlarımızı, programlarımızı, projelerimizi, heyecanlarımızı yarıştıralım. Bırakalım kararı milletimiz versin. Yok eğer aday olmak istiyor ama birilerinin şantajına, baskısına, telkinine, tehdidine maruz kalarak bunu ilan edemiyorsan da korkma. AK Parti'nin ülkemizde 20 yılda sağladığı huzur, adalet, hak, hukuk, özgürlük iklimi, her bir vatandaşımız gibi senin de en büyük güvencendir. Hayallerinle arana engel koyanlar kimlerse söyle, onlara karşı omuz omuza birlikte mücadele edelim. Gerekiyorsa altılı masadaki görünen ortaklarını da masanın altındaki ve kapının gerisindeki görünmeyen ortaklarını da birlikte ikna edelim."

"DAHA ORTADA CUMHURBAŞKANI ADAYLARI YOK"
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayını açıklamadığına işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu hale bakar mısınız? Sorsanız Türkiye'yi yönetmeye talipler ama seçim tarihine neredeyse 7 ay kalmış, daha ortada cumhurbaşkanı adayları yok. Bugün bir aday belirlemeyi dahi beceremeyenlerin, yarın dünya siyasetinin kurtlar sofrasında ülkemizin ve milletimizin haklarını, çıkarlarını, geleceğini nasıl temsil edeceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün 'Adayımız şu isimdir.' deme iradesini gösteremeyenlerin, her birinin ardında küresel güçlerin olduğu terör örgütlerinin tepesini ezme kararlılığını nasıl sergileyebileceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün cumhurbaşkanı adayını açıklama cesaretini sergileyemeyenlerin, küresel ekonomik krizin giderek daha da sertleşecek fırtınasından ülkemizi nasıl sağ salim çıkartacaklarını doğrusu merak ediyoruz.

Kürsüye çıkıyor, 'Ya benimle olun, ya önümden çekilin.' diyor, efeleniyor. Milletin huzuruna çıkıp açıkça 'Cumhurbaşkanı adayıyım.' deme delikanlılığını gösteremeyenlerin, ülkenin hangi meselesinin çözümünde devrimci bir yaklaşımla reform yapabileceğini doğrusu merak ediyoruz. Bay Kemal, senin nasıl bir devrimci olduğunu bilmiyorum ama ben muhafazakar bir devrimciyim. Esasen buradaki 'Merak ediyoruz.' ifadesini sözün gelişi kullanıyoruz. Bunlarda öyle bir dert de öyle bir niyet de öyle bir hazırlık da öyle bir çaba da olmadığını oturuşlarından, kalkışlarından, ağızlarının çalımından, her an kaçmaya hazır ürkek ceylan tavırlarından zaten anlıyoruz."

"DARBECİ DAMARLARLA MÜCADELE YÜREK İSTER"
Türkiye'de halen fırsat bulduğu her yerden kafasını çıkaran vesayetle mücadelenin yürek istediğini vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'de ucunu bıraksak kısa sürede yeniden sökün edecek darbeci, cuntacı damarlarla mücadele yürek ister. Türkiye'de küresel siyasi ve ekonomik güçlerin milletin iliğini sömürmek için kurdukları tezgahları bozmak yürek ister. Türkiye'de gerektiğinde akıntıya karşı kürek çekerek ülkeyi büyütmek, istikrarı sürdürmek, milletin işini ve aşını garantiye almak, sınırlarımızın ötesine taşıdığımız güvenlik çizgisini korumak sadece yürek değil, aynı zamanda azim ister, sebat ister, kabiliyet ister, fedakarlık ister. Bu da ancak Cumhur İttifakı'nda var." dedi.

Erdoğan'ın bu sözleri partililerce ayakta alkışlandı.

Sözlerini sürdüren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz maalesef Kılıçdaroğlu başta olmak üzere muhalefet cenahında bu vasıflara sahip, milletin kendisine huzur-u kalple ülkeyi teslim edeceği bir isim, bir aday, bir profil göremiyoruz. Daha kendi adaylığını veya adayını açıklama dirayetinden mahrum olana, bu millet asla itibar göstermez. Bunun için biz kimin ne yaptığına, kimin ne dediğine bakmadan, tüm vaktimizi ve enerjimizi ülkemize eser kazandırmak, milletimize hizmet etmek için kullanmayı sürdüreceğiz. 'Niyet hayır, akıbet hayır.' diyerek 2023 seçimlerine kadar hep birlikte çalışmayı sürdürecek, inşallah milletimizin desteğini bir kez daha alarak 'Türkiye yüzyılı'nı inşa ederek ülkemizi 2053'e hazırlayacağız."

Erdoğan, dünyanın 240 bin şehrini ve buralarda yaşayan 5 milyar kişiyi temsil eden Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı Başkanlığına seçilen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay'ı tebrik ederek, "Cumhuriyetimizin 100. yılına denk gelen bu temsil görevinde başarılar diliyorum." dedi.

Kürsüye gelen Altay, "Sayın Cumhurbaşkanım, bu başarı uluslararası arenada sizin gösterdiğiniz liderliğin bir sonucu." ifadesini kullandı.

Görev aldığı süre boyunca artık bir marka olan AK Parti belediyeciliğini tüm dünyaya tanıtma fırsatı bulacaklarını belirten Altay, "Tüm insanlığa hizmet etmek için yoğun bir gayret içinde olacağız." diye konuştu.

Erdoğan, grup toplantısının ardından Şanlıurfa'dan gelen, genç yaşta 3 oğlunu kaybeden, eşini de teröre kurban veren 81 yaşındaki Zeynep Kuyumcu ile ayaküstü sohbet etti.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN