Jüride yer alan kıymetli hocaların belirlediği ödülleri takdim edeceği 7 kişiyi tebrik ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerine bereketli ömürler dilediğini söyledi.
Erdoğan, jürinin bu yılki Necip Fazıl Ödülleri'nde farklı dallarda 7 kıymetli ismi belirlediğini söyledi.
Bu yılki Necip Fazıl Şiir Ödülü'nün takdim edileceği Mehmet Can Doğan'ın dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Edebiyat dünyamızın hemen her programında, her yayınında emeği bulunduğunu bildiğim Mehmet Can Doğan kardeşimizi özellikle tebrik ediyorum. Bu yıl hikaye ve roman ödülünü, eseriyle ülkemizin edebi iklimini zenginleştiren Ayşegül Genç Hanımefendi'ye takdim edeceğiz. Hazreti Mevlana'nın 'Yar neredeyse baş köşe orasıdır.' sözünden aldığı ilhamla eserlerinde mutlak güzel ve mutlak hakikat arayışını baş köşeye oturtan kardeşimizi tebrik ediyorum. Mustafa Özel hocamıza Allah şifalar versin. İktisat ilmine karşı ilgi ve sevgi uyandıran yazılarıyla zaten yakından takip ediyoruz. Onun eserlerinden ve sohbetlerinden aldığı cesaretle girişimcilik yoluna giren ve ilerleyen müteşebbislerimiz bugün üretim, istihdam ve ihracat destanları yazıyor. Hocamızın çok yönlü araştırmacı kimliği, onun son yıllarda roman diliyle siyaset, iktisat, iş hayatı başlıklarıyla verdiği eserlerinde kendini bir kez daha gösterdi. Hocamız bu sahaya olan ilgisinin sebebini 'Romana uzak duran ne tarihi ne de toplumu anlar.' diyerek ifade ediyor. Bu yılki fikir araştırma ödülünü takdim edeceğimiz Mustafa Özel hocamızı tebrik ediyorum.
Üstat, Büyük Doğu neslinin üç temelini; ehli sünnet inancı, tasavvufi gelenek ve Türk kimliği olarak sıralıyor. Bu neslin sahip olması gereken vasıfları da fedakarlık, disiplin, merhamet, samimiyet, güzel ahlak zarafet, estetik sahibi olmak diyerek belirtiyor. Biz de onun adına düzenlenen bu törende her yıl verdiğimiz ilk eser ödülleriyle genç kardeşlerimizi cesaretlendiriyor, teşvik ediyoruz. Bu yıl ilk eser alanında iki genç kardeşimiz ödüle layık görüldü. Okuyucularıyla, 'Düşünsene Hızır Bendim' adlı eseriyle buluşan Elif Genç ve 'Demirin Demiri Kesme Sesi' adlı eseriyle tanışan Can Acer kardeşlerimi de aynı şekilde tebrik ediyorum."
Başkan Erdoğan, Türkiye'nin bereketli topraklarında filiz veren genç yetenekleri tebrik ederek, nice eserler sunmaları temennisinde bulundu.
Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü'nün Azerbaycan'ın önde gelen yazarı Elçin İlyasoğlu Efendiyev'e verildiğini anımsatan Erdoğan, "Az önce kendisini dinledik. Pek çok dile çevrilmiş hikaye, roman ve senaryo türü eserleriyle gönüllere taht kuran Efendiyev kardeşimiz, aynı zamanda siyaset ve aksiyon adamı olarak da tebarüz etmiştir. Türkiye-Azerbaycan dostluğunun samimiyeti, dayanışması, hasbiliğiyle dünyada örnek gösterildiği bir dönemde verdiğimiz bu ödülü ayrıca anlamlı buluyorum. Efendiyev kardeşimizin eserleri ve duruşuyla bu dostluğun kültürel ve ilmi alandaki sancaktarlarından biri olmayı sürdüreceğine inanıyor, kendisini tebrik ediyorum." diye konuştu.
Erdoğan, Necip Fazıl Saygı Ödülü'nün verileceği İlhami Atalay'a da değinerek, şunları söyledi:
"İlhami Atalay kardeşimiz, resim sanatımıza yıllarca büyük emekler vermiş, birbirinden kıymetli talebeler yetiştirmiş, mümtaz bir isimdir. Kendisi asırlara sari milli birikimimizi modern sanatın imkanlarıyla harmanlayarak, bu alanda manevi hassasiyetlerimizi de gözeten bir duruşun önde gelen temsilcisidir. İlhami Atalay'ı da tebrik ediyorum. Biliyorsunuz büyüklerimiz, 'Marifet iltifata tabidir, iltifatsız mal zayidir.' derler. Biz bu tür ödül törenlerini hak teslimi olarak görüyoruz. İlim ve sanat insanlarımızın marifetlerini ehli hünerin kadrini bilmenin de bir hüner olduğu anlayışıyla ödüllendirerek, aynı yoldan yürüyecek gençlerimizi de cesaretlendiriyoruz. Medeniyetimizin yeniden yükselişi yolunda diğer alanlarla birlikte fikirde, sanatta, kültürde de maziden atiye köprüler kurarak, üstat gibi fikir çilesi çekerek, üreterek eser ortaya koyan, gayret gösteren herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum."
Necip Fazıl Kısakürek'in edebiyatın her sahasında verdiği eserlerle, siyasi, içtimai ve tarihi konulara dair yazdıklarıyla yaşadığı dönemin gündemini belirleyen bir isim olduğuna dikkati çeken Başkan Erdoğan, "Yahya Kemal'deki tarih şuuru, Ahmet Haşim'deki beşeri endişe ve Mehmet Akif'teki İslami hassasiyet Necip Fazıl'da en yetkin, en etkin, en çarpıcı ifadeye kavuşmuştur. Hiç şüphesiz üstadın şiirde de nesirde de tamamen kendi şahsına münhasır bir tarzı vardır. Tercih ettiği orijinal kelimeler, kurduğu özgün tamlamalar, yeri gelir öfkeyi, yeri gelir hicvi bir arada kullanmaktaki mahareti, ünlemi bol hitaplarla ritmini kah artırıp kah düşüren tarzı muhataplarını adeta başka bir iklime taşırdı. Ama hepsinden öte ondaki yürek yürek... Ondaki cesaret... Yargıda girdi çıktı, girdi çıktı ama üstat yılmadı. Yeri geldi hakimler kendisine, 'Artık bıktık senden.' dediklerinde, 'Siz hancı, ben de bu davada yolcu oldukça ben bu hana daha çok uğrarım.' diyerek cevaplamıştır." diye konuştu.
Başkan Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek'ten aldıkları ilham ile bu yolda devam edeceklerini söyledi.
Kısakürek'in, muasırı olduğu yazarlarla kıyaslandığında, onun okurlarıyla kurduğu bağın da çok farklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bilhassa baskı dönemlerinde sesini siyaset alanına yansıtmaktan mahrum kalmış kitleler, onun gür sedasında kendi iç seslerinin yankısını bulmuştu. Şahit oldukları çalkantılar karşısında vakarlı bir sükutu tercih eden milyonlar, hayranlık uyandıran bir üslupla hislerine tercüman olan üstadı davalarının en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyordu. Üstat da bu ağır sorumluluğun şuuruyla bir yandan savunduğu değerlere sahip çıkarken, diğer taraftan da dil devrimcilerinin milletimize dayattığı uydurukça yerine kadim kelime hazinemizi kullanmakta ısrar ediyordu." dedi.
Necip Fazıl Kısakürek'in, siyasi ve entelektüel krizlerin birbiri peşi sıra vuku bulduğu o dönemlerde Türkçenin tabii akışından koparılarak kılıktan kılığa sokulmaya çalışıldığını gayet iyi bildiğini ifade eden Erdoğan, tek parti zihniyetinin inatla ve ısrarla yürüttüğü sözde dilde sadeleştirme faaliyetlerinin yaşanan alt üst oluşun en önemli araçlarından biri olduğunu belirtti.
"NECİP FAZIL'IN DİL HASSASİYETİ ÇOK BÜYÜK BİR ÖNEM ARZ EDER"
"Türkçemizi güya yabancı kelimelerden arındırma bahanesiyle asırlardır benliğimize şekil veren nice kavram, lisanımızdan sökülüp atılmaya çalışılıyordu." diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Dilimizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin birer nağme güzelliği alması için verilen onca emeğin, elde edilen onca birikimin üzeri sinsice örtülüyordu. Asıl gaye, devletimizin müesseselerine ve milletimizin gönlüne kazınan ecdadın izlerini silmekti. Necip Fazıl'ın dil hassasiyeti bu bakımdan çok büyük bir önem arz eder. Üstat, tarihi hakikatleri dile getirme hususundaki tavizsiz tutumunu, 'Dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur' diyerek, Türkçenin savunuculuğunu yaparken de sergilemiştir.
Büyük Doğu'nun yayınının defalarca durdurulması ve hakkında onlarca dava açılarak hapisle tehdit edilmesi onu yolundan döndürmeye yetmemiştir. Üstadın ülkemizin sıkıntılı dönemlerini anlattığı ve çıkış yolunu gösterdiği şu sözleri adeta bugün verdiğimiz mücadelenin de tarifidir. 'Su, elektrik, telefon, gaz, ilaç yok. İman, ahlak, insaf, idrak lügatlerde bile yok. Mektep, kitap, disiplin, bilen, yazan, aldıran yok. Umumi manzara; her sahada mecnun kemiyet, mazlum keyfiyet, mahkum fazilet, mağrur rezalet, mestur sefalet, mezun hiyanet, meş'um akibet; heceleyen yok. Ama bir şey var, Büyük Türkiye hayali.'"
Erdoğan, bugün "Türkiye Yüzyılı" diyerek milletin önüne yeni bir vizyon koyarken aynı zamanda üstadın da hayalini hayata geçirdiklerini söyledi.
"ÜSTATLARIMIZIN YOLUNDAN YÜRÜMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Başkan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Davasını, 'Ceplerde kaybedilmiş bir güneş' olarak tarif eden üstat, şayet bugün yaşasaydı herhalde 'Müjdeler olsun size, doğdu batmayan güneş.' sözünü çok daha gür bir seda ile tekrar söylerdi. Yine üstat, nesillerin mücadelesi uğruna hayatlarını adadıkları Ayasofya'nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördüğünde hiç şüphesiz ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı. Ve bunu bize defalarca Sultanahmet Meydanı'nda hatırlatmıştır. Defalarca Cağaloğlu'nda, Milli Türk Talebe Birliğinin konferans salonunda hatırlatmıştır. Az önce de ifade edildiği gibi 'Ayasofya bir gün açılacak, Ayasofya bir gün açılacak.' derken hep bunu ifade etmiştir. Rabb'ime hamdolsun onun o ideali, onun o hedefi gerçekleştiği gibi, onu icra da bize nasip oldu."
"Biz, kutlu davamızın ve asırlardır kesintisiz bir şekilde onun taşıyıcısı olan ecdadımızın, büyüklerimizin, üstatlarımızın yolundan yürümeyi sürdüreceğiz." diyen Erdoğan, "Üstadın 'Zaman bendedir ve mekan bana emanettir.' şuuruyla özetlediği gençlerimizin özgürlük, hak, adalet, kısacası insanı insan yapan değerler konusundaki hassasiyetini gördükçe geleceğimize olan güvenimiz de artıyor. Allah'a hamdolsun. Karşımızdaki tabloya baktıkça rüzgarın ne yandan estiğine aldırmaksızın biz de hamdetme makamında olduğumuza inanıyoruz." diye konuştu.