Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'ndan flaş enflasyon açıklaması: Türkiye Ekonomi Modeli sonuç vermeye başladı

Turkuvaz Medya tarafından düzenlenen Türkiye 2023 Zirvesi & A Para Sohbetlerinde "Finans Sektörünün 2023 Vizyonu" panelinde Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu konuştu. Kavcıoğlu, enflasyonun düşüş trendine girdiğini belirterek Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında uygulanan politikaların olumlu etkilerinin görülmeye başlandığına dikkat çekti. Asgari ücret zammının enflasyonu tetiklemeyeceğini de söyleyen Kavcıoğlu, "Asgari ücrette enflasyonu çok yüksek düzeyde etkileyen bir yapı söz konusu değil." dedi.

Giriş Tarihi :08 Aralık 2022 , 22:18 Güncelleme Tarihi :08 Aralık 2022 , 22:20
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’ndan flaş enflasyon açıklaması: Türkiye Ekonomi Modeli sonuç vermeye başladı

Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu asgari ücret artışının enflasyonu çok yüksek düzeyde etkilemeyeceğini belirterek, asgari ücret zammının enflasyon üzerinde direkt bir ilgisi olmadığını, etkisi bulunduğunu söyledi. Turkuvaz Medya Grubu'nun amiral gemisi Sabah Gazetesi ve ekonomi kanalı A Para tarafından düzenlenen 'Türkiye 2023 Zirvesi & A Para Sohbetleri'nde "Finans Sektörünün 2023 Vizyonu" panelinin açılış oturumunda Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Köşe Yazarı Dilek Güngör'ün sorularını cevapladı. Kavcıoğlu, Türkiye 2023 Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında uygulanan politikaların muvaffak olmaya başladığını dile getirerek "Geçen yıl gelişmekte olan ülkelerin CDS'lerinde bizden fazla yükselme vardı, bizim Türkiye Ekonomi Modeli politikalarımızın sonuç vermeye başlamasıyla birlikte aşağı geldi. Politikalarımızın dışarıda daha fazla karşılık bulması ile birlikte hem CDS'ler aşağı gelecek hem de yabancı para girişi artacaktır. Reyting kuruluşları önce görünümü revize ederler, sonra not değiştirirler, şimdi daha rasyonel politikaların uygulandığını ve sonuç aldığını görünce oralarda da çok önemli düzelmeler göreceğiz" dedi.

Kavcıoğlu, enflasyonla ilgili zor bir süreç geçirildiğini ve gelinen nokta itibariyle enflasyonda yükselten tüm sebeplerin geride kaldığını belirtti. Kavcıoğlu, kurun dengede gitmesi ve faiz maliyetlerinin aşağı gelmesi bunun yanı sıra uluslararası boyutta yükseltici etkilerin de dengeye oturduğunu ve aşağıya doğru yöneldiğini dile getirerek alınan tedbirlerle uygulanan politikalarla bu denge korunarak gittiği sürece baz etkisi dışında da enflasyonun geriye geleceğini öngördüklerini vurguladı. Kavcıoğlu şöyle konuştu: "Bu ay zaten kısmi olarak gerileme oldu. Aralık ocakta da baz etkisiyle beraber önemli gerileme bekliyoruz. Kasım ayı enflasyonun baktığımızda da enerji, ulaşım, temel mal ve hizmetlerde düşüş var. Gıda fiyatlarının bizim öngörümüz dışında bir durumu söz konusu. Gıda fiyatların da alınan tedbirlerle aşağıya doğru fiyatların ineceğini düşünüyorum. Önemli nokta kur artışının dengede olması, finansman maliyetlerinin düşmesi. Tedbirlerle temmuzdan bu yana KOBİ'lerde yaklaşık 25 puan normal ve orta ölçekli firmalarda 15 puanın üzerinde faiz maliyetlerinde iniş söz konusu. Tüm hepsini uyguladığımız politikalarla anlatırsak temelinde makroihtiyati tedbirler seti ve bununla beraber rezerv yönetimi, faiz politikası bunların hepsi uyguladığımız uluslararası kuruluşların da gündemi ve takibinde olan dengeli bütünleşik politikaları uyguluyoruz. Sonuç almaya başladık, Liralaşma stratejisi net ifade edeyim enflasyonun da uzun vadeli aşağı gelişinde önemli strateji. Türkiye'de yıllardır çarpık yapılaşma var, liralaşma stratejisiyle bunun önüne geçmeye çalışıyoruz. Sürdürülebilir büyümeyle, kalkınmayla sürdürülebilir kalıcı fiyat istikrarının temelini oluşturacağız."

ASGARİ ÜCRET ZAMMI BAZ ETKİSİ HARİÇ DÜŞÜŞÜN İÇİNDE VAR
Enflasyonda baz etkisi dışında aşağı doğru düşüşler olacağını vurgulayan Kavcıoğlu, şunları söyledi: "Fiyat artışlarına neden olacak çok sebep kalmadı. Asgari ücrette enflasyonu çok yüksek düzeyde etkileyen bir yapı söz konusu değil, geçmiş yıllarda bunun örneği var. Bununla beraber artışın bir kısmı şu anda fiyatlara bindirilmiş durumda. Geçmiş dönemlerde de asgari ücret artışında enflasyonu çok yüksek bazda etkileyen bir durum yok. Özellikle geriden gelerek fiyatlara yansıtılarak olduğu için fiyatlara çok etkisi olacağını düşünmüyorum. Farklı yıllarda asgari ücretin yüksek artışı olmasına rağmen enflasyonun düşük olduğu dönemler var. 2016 yılında yüzde 30 üzerinde asgari ücret zammı var yüzde 8,5 enflasyon olmuştu. Direkt bir ilgisi söz konusu değil, etkisi var. Etki enflasyonun tarihsel ortalamasına baktığında bu aylarda beklediğimiz baz etkisi üzerinde enflasyon düşüşünün içinde olacağını düşünüyoruz. Baz etkisinin dışında aşağı inen enflasyon içinde bu da var."

POLİTİKALAR OTURDUKÇA TEDBİRLER ORTADAN KALKACAKTIR
Kavcıoğlu, Türkiye Ekonomi Modeli ile bütünleşik bir politika çerçevesinden bahsettiğini ve makroihtiyati önlemlerin gelişmiş ülkelerdeki merkez bankacılığında da bulunduğunu vurgulayarak "Hedefli ve selektif kredi politikası amacımızın bir önemli bir politika seti. Makroihtiyati tedbirler faiz indirimi ile giderken indirimlerle beraber finansmanın doğru kanallara gitmesini sağlayacak adımlardı. Makroihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız ki kredi finansman doğru şekilde kullanılsın. Aksi takdirde yılın ilk yarısında da kısmen yaşadığımız dövize farklı kanallara amacı dışında kullanılması veya ihtiyacı olandan daha fazla ihtiyacı olmayana gitmesi gibi yapının oluşması bizim arzu etmediğimiz durum. Bu sapmaların olmaması için de dönem dönem makroihtiyati tedbirler alıyoruz" dedi.

Kavcıoğlu, "Politikalar oturdukça tedbirler ortadan kalkacaktır veya devam edecektir. Tüm dünyada makroihtiyatı tedbirler uygulandığını görüyoruz. Biz de sadece faiz politikasıyla çalışıyorduk ama bunu tercih etmedik ve Türkiye Ekonomi Modeli ile uygulamaya çalıştığımız politikaların yavaş yavaş sonuçlarını görmeye başladık. Türkiye Ekonomi Modeli tamamen yatırım, istihdam, üretim, ihracat bunun sonucunda cari denge ve kalıcı fiyat istikrarına kavuşmayı hedefliyor. Bunun için makroihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Bazen tartışılıyor kötü bir şey gibi, farklı amaç için gibi gösterilmesi doğru değil. Tamamen sistemin hedefe ulaşması için uygulanan ve dünyada da gelişmiş ülkelerin çoğunda uygulanan politika seti" diye konuştu. KOBİ'lere yönelik kredilerde yaşanan 7 kat artışı hatırlatan Kavcıoğlu bu rakamın da alınan tedbirlerin sonuç verdiğini gösterdiğini belirtti.

BÜYÜK FİRMALARI SERMAYE PİYASASINA YÖNLENDİRİYORUZ
Finansmana erişim şikayetlerine yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, şunları söyledi: "Önceki 6 aylık döneme baktığımızda finansmana ulaşımı rahat olan bazı büyük firmaların çok yüksek montanlı kredi kullandığını görüyoruz. O kullanımı hedefli olarak selektif şekilde politikaya uygun olarak düzenleyecek tedbirler ve kurallar getirdik. Dolayısıyla dünyadaki bankacılığa bakınca finansmana erişimi kolay olan firmaların daha farklı şekilde sermaye piyasası yoluyla finansmana eriştiğini görüyoruz. Biz de makroihtiyati tedbirlerle büyük firmaları bu tarafa yönlendiriyoruz. Hem banka bilançolarını rahatlatmış oluyoruz hem de KOBİ'lerin finansmana erişimini sağlıyoruz."

Liralaşma politikası'nın Türkiye'nin belirli dönemlerde bazı hedefleri yakalamaya başladığında döviz kuru üzerinde spekülasyonlarla oluşturulan yapıyı sonlandırmayı çalıştığını ve kısmen muvaffak olunduğunu ifade eden Kavcıoğlu, "Makroihtiyati tedbirler, rezerv, likidite yönetimi, arz talep dengeye getirilmesi, cari denge politikaları hepsi aslında kurun da faizin de piyasanın da dengeye gelmesini sağlayacak politikalar. Bunun bariz örneğini 2008 finansal krizinde yaşadık, bizde olan olaylar diğer ülkelerde olmuyor. Uyguladıkları makroihtiyati tedbirlerden olmuyor. Biz hep dayağı yedikten sonra önlem alıyoruz. Liralaşmayla oluşturulan politikalar bu tür politikalara ne tür tepki vereceğini koruyan ve kollayan sistem. Alınan tedbirler piyasaya güven oluştururken, kurda denge sağlayıp, faizdeki düşüşe olumlu şekilde yansıyarak sistem kendi içinde piyasayı dengede tutarak kimsenin müdahalesine gerek kalmadan yoluna devam edecek şekilde sonuçlanmaya başladı." dedi.

KKM'NİN BİZE MALİYETİ YOK
Kavcıoğlu, KKM'nin Merkez Bankası'ndaki bölümünün Hazine'ninkinden farklı olduğunu hatırlatarak döviz mevduatını aldıklarını ve bir rezerv mekanizması şeklinde rezerv kalemlerinden biri haline geldiğini söyledi. Kavcıoğlu, "KKM rezervi artırmak için yaptığımız bir iş bu anlamda alıyoruz, Hazine'nin işleriyle farklı, bizim rezervi artırmak için yaptığımız birçok yöntem var. Merkez Bankası rezerv artırmanın maliyet hesabını yapmaz. Uygulanan yöntemlere bakmak lazım. Rezerv ülkenin para politikalarına yön vermek, parasal aktarım mekanizmasının yürütmek için en önemli güçtür. KKM işlemi, merkez bankası rezerv yönetimi olduğu için yükü söz konusu değildir. Tedbirlerle maliyetler aşağı geldi." ifadelerini kullandı.

Geçen yıl CDS'lerin yükselmesi sırasında gelişmekte olan ülkelerde daha hızlı bir yükseliş yaşandığını hatırlatan Kavcıoğlu, "Bizim politikalarımızın sonuç vermeye başlamasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelerde yükselen CDS'ten daha hızlı aşağı geldi bizimkisi. Bu politikalarımızı dışarıda daha fazla karşılık bulmasıyla birlikte hem CDS daha fazla aşağıya gelecektir hem de uluslararası kuruluşlarda kabul görmeye başlayacaktır. Dolayısıyla yabancı para girişi artacak. Burada yabancı girişlerinin Türkiye'de arzuladığımız şekilde olmasını istiyoruz. Spekülatif amaçla girenler azalıyor" dedi.

NET HATA NOKSAN AZALARAK DÜZELECEK
Net hata noksan tartışmalarına da değinen Kavcıoğlu, şu an net hata noksanın milli gelire oranının düşük olduğunu söyleyerek "Geçen sene ilk açıklandığında 10,5 milyar dolar olan net hata noksan düzeltmelerle rakamlar yıl içinde arkadan gelip tamamlanmasıyla 1,3 milyar dolara geldi. Önümüzdeki yıllarda net hata noksan oranının daha da azalacağını göreceğiz" diye konuştu.

Swaplarla ilgili bizim rezerv artışının nasıl olduğunu anlamaya çalışmaktan karalamaya dönük çabalar olduğunu kaydeden Kavcıoğlu, "Biz Rusya Ukrayna savaşından sonra yerel paralarla ticaretin gelişmesini teşvik etmek için buna başladık. Görüntüde etkisi vardır ama yerel parayla ticaretin rezerve katkısı çok daha fazla olur. BAE ile ticaret hacmimiz geçmiş dönemlere doğru gidiyor. Arttıkça swap anlaşmalarının katkısı olacağını görüyoruz. Tüm görüşmeler ticaret hacmi cari açık verdiğimiz ülkelerle daha fazla swap anlaşması yapma niyetimiz var. Çalışmalarımız devam ediyor. Depo anlamında diğer ülkelerle farklı şekilde görüşmelerimiz devam ediyor. Depo yapan birçok ülke var. Suudi Arabistan da bunlardan biri, çok yakında bu hesaplarımıza girer diye düşünüyorum. Finans Merkezi'ne taşınmamızla beraber finansal güç olma noktasında da önemli bir mihenk taşını başlatacak. Yıl sonu itibariyle burada bankalarımız ve merkez bankamız yerleşmeye başlıyor. Açılışıyla beraber Türkiye finansta da bir küresel güç olarak kendini gösterecek" dedi.

İSTANBUL FİNANS MERKEZİ İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI
Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Köşe yazarı Dilek Güngör'ün moderatörlüğünde gerçekleştirilen Finans Sektörünün 2023 Vizyonu Paneli de, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, Borsa İstanbul A.Ş Genel Müdürü Korkmaz Ergun, Sermaye Piyasa Kurulu Başkanı İbrahim Ömer Gönül ve Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Ali Emre Ballı'yı buluşturdu.

İstanbul Finans Merkezi'nin son durumuna ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, "Özellikle kamu bankalarımız şu anda bile taşınacak durumda. Binalar bitti, içinde bir takım düzenlemeler yapılıyor. Taşınma sırasındaki detaylar vakit alıyor." dedi. Projenin çok büyük olduğunu belirten Aşan, "Yakın zamanda gittik. Girdiğinizde inanılmaz etkileniyorsunuz. Özellikle Merkez Bankası binası, en yüksek bina olacak. Birkaç ay içerisinde çevre düzenlemesi de tamamlanacak ve son halini göreceğiz. Bankalar zaten şu an taşınmalarına devam ediyor" ifadelerini kullandı. İstanbul'un zaten şu haliyle bir finans merkezi olduğunu vurgulayan Aşan, şu yorumda bulundu:

"İstanbul zaten merkez ve bölgenin göz bebeği. Bu aslında bir araya gelme. Yeni bir sinerji verecek, değer katacak. İstanbul'un finans merkezi kimliği biraz daha küreselleşecek. Finansal mimarı açısından da çok önemli. Altında büyük bir alışveriş merkezimiz olacak. Yemek alanları, konser salonumuz olacak. Az kaldı, birkaç aya kadar göreceğiz." Göksel Aşan, katılım finansın payının 2025 itibarıyla yüzde 15'in üzerine çıkarılmasını hedeflerinin de altını çizerken, Katılım Finans Strateji Belgesi'ne hazırlık sürecinde, yurtdışındaki başarılı uygulamaları detaylı olarak incelenmekle birlikte Türkiye'ye özgü bir model oluşturmaya çalıştıklarını vurguladı.

BORSADA KAPIMIZ TÜM ŞİRKETLERE AÇIK
Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun da, sermaye piyasaları ve borsa açısından önümüzdeki Türkiye yüzyılında ülkemizin sürdürülebilir büyümesinde sermaye piyasalarının ağırlığının gittikçe artması gerektiğini söyledi. Ergun, "Ülkemizin hem üretim hem ihracat hem yatırım yapan, istihdam oluşturan şirketlerimizin ne kadarını borsaya kazandırdık diye baktığımızda bin büyük sanayi şirketinden sadece 100'ü borsada işlem görüyor. Kalan 900 şirketi tek tek ziyaret edelim, farkındalığı artıralım. Yatırım yapmak istediklerinde, paraya ihtiyaçları olduğunda, kurumsallaşmada ve marka değeri yükselmesi anlamında Borsa İstanbul'un ve halka arzın kendileri için iyi bir alternatif olduğunu anlatalım istedik. 15 sanayi şehrinde 150 şirketi ziyaret ettik. Büyük bir ilgiyle karşılaşıyoruz" dedi.

Her yıl 40-50 halka arz yapılması gerektiğini anlatan Ergun, "Amacımız onları kazanmak. Kapımız bütün şirketlere açık" ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYA MANİPÜLASYONUNA KARŞI HAMLE
Bu yılın sermaye piyasaları için güzel bir yıl olduğunu belirten Sermaye Piyasa Kurulu Başkanı İbrahim Ömer Gönül, "33 halka arzımız oldu ve devam etmesini bekliyoruz. Talep tarafı da çok ciddi gelişti. Yatırımcı sayısı 3,3 milyona yaklaştı. Elimizdeki başvurulara baktığımız zaman şirketlerin artık sermaye piyasaları, borsamıza bir korkuyla bakma sürecini atlattığını görüyoruz. Şirketlerle çok yakın temastayız" dedi. Birçok patronun halka arza şüpheli baktığına işaret eden Gönül, "Biz bununla ilgili bilgilendirmelerle, bundan sonra daha sürdürülebilir bir finansmana ulaşabildiklerini anlatıyoruz. Başvurulara baktığımızda 2023 yılı başvurularının devam edeceğini görüyoruz" ifadelerini kullandı. Ömer Gönül, sosyal medyaya ilişkin çalışmalarına yönelik şunları söyledi: "Biz sadece düzenleyici değil, denetleyici bir kurumuz. Yatırımcıyı korumaya çalışırken piyasa manipülasyonu dediğimiz bilgi manipülasyonunu engellemeye çalışıyoruz. Bu mücadelenin en önemli kısmı yasal düzenleme yapmak, finansal okuryazarlık.

Hiç yüzünü görmediğiniz birinin şu hisseyi al dediğine güvenmek kadar bunu engellemek de önemli. Sosyal medya erişimini engellemek çok kolay değil, yasal olarak sıkıntılarımız var, ama çalışmalarımız devam ediyor. Finansal okuryazarlık düzeyini geliştirmek için de çalışmalarımız devam ediyor. Borsadaki yatırımcı profili artık daha genç bir kitle. Bunların eğitilmesi çok önemli. Finansal okuryazarlığı sadece borsa olarak değerlendirmemek gerek. Gençlerin finansal okuryazarlığını, ev hanımlarınkini geliştirmek bizim için ayrı ayrı birer hedef. Madem onlar sosyal medyadan bu işi manipüle ediyorlar, bizim de sosyal medyayı güçlü olarak kullanmamız lazım. Sertifikalandırma yöntemiyle çok kısa bir zamanda hedeflerimize yürümeye başalayacağız. Sertifikasyon için eğitimleri hazırladık."

BANKACILIK DIŞI FİNANS BÜYÜYECEK
2023 yılında ülke ekonomisinin büyümesiyle birlikte bankacılık dışı finans sisteminin de büyümesi için çalışacaklarını vurgulayan Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Ali Emre Ballı ise, şunları söyledi: "İstanbul Finans Merkezi'nin açılması, devlet destekli teşviklerin artmasından dolayı işlem hacmimizin yukarı taşınacağına inanıyoruz. Bankalarda kullandığımız kaynak yüzdelik olarak daha fazla olduğu için bankacılık dışı finans sektörü desteklendiği zaman pazar payımız da yukarı taşınacak. Bankacılık dışı finans sektöründe gelişmiş ekonomilerdeki yüzde 40'lık oranı yakalamamız çok uzak değil."

BES'TE KATILIMCI SAYISI 14.5 MİLYONU AŞTI
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli de, sigorta sektörü olarak ekonomide ve vatandaşların hayatında çok önemli rol oynadıklarının altını çizdi. Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte hazırladıkları 'Türkiye Sigortacılık Sektörü Ekonomik Etki Analizi'ne dikkat çeken Benli, gelişmiş ülkeler için ortalama sigortalanma oranı yüzde 8-9 iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oranın 2.5-3 olduğunu söyledi. Benli, "Sektörü daha da büyütmeyi vazife olarak görüyoruz. Dünyanın yüz yüze geldiği tüm olumsuz koşullarda Türkiye büyümesini sürdürdü. Finans ve sigorta en hızlı büyüyen sektörlerin başında geldi. Bu yılın 3. çeyrek verilerine göre sektörün aktif büyüklüğü 616 milyar liraya çıktı, ekim ayı prim üretimi de 170 milyar liraya ulaştı. BES'te fon tutarı devlet katkısı dahil 410 milyar lirayı aştı, katılımcı sayısı 14.5 milyonun üzerine çıktı" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE 2023 ZİRVESİ & PARA SOHBETLERİ GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
Türkiye 2023 Zirvesi & Para Sohbetleri Zirvesi'nin ana sponsorluğunu Borsa İstanbul Grubu, TOKİ, Emlak Konut, Halkbank, Koza Altın İşletmeleri, Vakıf Leasing, Turkish Airlines, Türk Telekom, Vakıf Yatırım, Ziraat Yatırım üstlenirken, destek sponsorları ise Artaş Grubu, Aydınlı, Bilişim Vadisi, Cengiz Holding, DAP, Ege Yapı, Kalyon Enerji, Kuzu Grup, Koleksiyon, Limak, Nef, Tarsim, Ant Yapı, Astaş Holding, Besa Holding, Cargill, Doğuş, EPİAŞ, Kargomsende, Kuzey Marmara Otoyolu, Papara, Philip Capital, Trendyol ve Türkiye Sigorta Birliği oldu.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN