Son dakika: TBMM Başkanı Mustafa Şentop'tan The Economist'teki Başkan Erdoğan manşetine tepki!

Son dakika haberleri... TBMM Başkanı Mustafa Şentop, A Haber'e özel açıklamalarda bulundu. Şentop, İngiliz The Economist'in Başkan Erdoğan'ı hedef alan manşetine tepki göstererek "Öyle bir ihtiras içerisindeler ki kendilerini tutamıyorlar. Türk milletinden bu skandala tepki geleceğini bile bile yapıyorlar. Aslında Tayyip Erdoğan değil Türkiye onların derdi" ifadelerini kullandı. 7'li koalisyonun Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim gecesi sokaklarda silahlı kişilerin olacağına yönelik iddiası hakkında da açıklama yapan Şentop, "Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları provokatif. YSK'ya karşı güven sarsıcı açıklamalar doğru değil" dedi.

Giriş Tarihi :05 Mayıs 2023 , 12:10 Güncelleme Tarihi :05 Mayıs 2023 , 13:09
Son dakika: TBMM Başkanı Mustafa Şentop’tan The Economist’teki Başkan Erdoğan manşetine tepki!

Son dakika haberleri... TBMM Başkanı Mustafa Şentop, A Haber'e özel açıklamalarda bulundu.

İşte o açıklamalardan satır başları;

SEÇİM İLK TURDA BİTER Mİ?

Benim kanaatim birinci turda sonuçlanır seçim. Bunu temenni olarak söylüyor değilim şüphesiz temennimiz de öyledir ama seçim işleri başkanlığı yaptım uzun süre AK Parti'de gerek anket çalışmaları gerek saha izlenimlerimi dikkate alarak bunu söylüyorum.

Bir şu maksatla bakmak lazım meseleye seçim çok ilginç bir atmosferde devam ediyor. Biraz deprem sonrası gelişmeler sebebiyle çok canlı hareketli bir seçim havası yok sahada.

THE ECONOMIST'İN SKANDAL KAPAĞI
En son bu meşhur Economist dergisinin kapağı ki Ocak ayında yine böyle bir kapak yapmıştı. Fransa, İngiltere, ABD'deki bazı çevreler ki bunlar durup dururken akıllarına geldiği için bunları yapan kişiler değil bu kapakların yazıların etkilerinin ne olacağını öngörebilen kişiler.

O kadar bir ihtiras içerisindeler ki kendilerini tutamıyorlar engelleyemiyorlar. Bir Tayyip Erdoğan karşıtlığı bir Türkiye karşıtlığı. Bu tablo bence milletimiz tarafından da görülüyor. Tayyip Erdoğan'ın mukadderatıyla Türkiye'nin mukadderatı örtüşmüş durumda şu anda. Terör örgütü PKK bağlamında tartışmalar yapılıyor. Aslında biliyoruz ki dünyada bu tür terör örgütleri özellikle uluslararası istihbarat örgütlerinin desteklediği bazı devletlerin desteklediği terör örgütleri bağımsız kendi kendine karar veren örgütler değil. Bunların bir amacı var yeni sömürgecilik anlayışı çerçevesinde bazı bölgelere öncü kuvvet olarak bulunuduruluyor sokuluyor destekleniyor.

KILIÇDAROĞLU'NUN AÇIKLAMALARI PROVOKATİF
İyi niyetli gibi gözüküyor olsa da provakatif açıklamalar. Kim veriyorsa bu akılları yanlış yapmış. 150'ye yakın seçim yapılmış ve olgunlukla karşılanmıştır. Seçim kutlamaları yapılmış ama makul düzeyde.

Biz bu seçimi kazandık ama YSK'ya güvenmiyor muyuz diyecekler. Türkiye tamamen şeffaf, siyasi partilerin yönettiği bir süreç yapıyor. Sandıkların her birinde kamu görevlisi sandık başkanı var. Sandık kuralı üyeleri ile yönetiliyor. Gözlemci dediğimiz kişiler de var.

"TÜRKİYE KUŞATILMAYA ÇALIŞILIYOR"
PKK Terör örgütü de aynı şekilde bir fonksiyon icra ediyor uzun zamandır. Önce Türkiye'de daha sonra başka ülkelerde bir siyasi oluşum için altyapı hazırlanıyordu uzun zamandır. Şimdi ise bu daha açık bir şekilde ortaya koyuluyor. Esas mesele Türkiye yeni bir dünya düzeni oluşma aşamasında Türkiye kuşatılmaya çalışılıyor.

Esas hedef de şudur Türkiye silahlı kuvvetlerini sınır ötesi harekattan çeksin Suriye'nin kuzeyinden çeksin ve Suriye'nin kuzeyine operasyon gerek gördüğü zaman operasyon yapmasın. Bu taahhüt verildiği taktirde bence her türlü destek verilecektir terör örgütü de onun arkasındaki kuklacılar da.

MUHALEFET BÖYLE BİR TAAHHÜT MÜ VERDİ?
Ben böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada hatırlayacaksınız sınır ötesi operasyonla ilgili olarak izin veren tezkere Meclis'e geldiğinde son oylamada tuhaf bir şekilde destek verilmedi. Orada bir takım bahaneler ileri sürüldü. Bakıyorsunuz tezkere daha önce gelmiş onlarca tezkeredeki ifadelerin aynısını ifade eden bir tezkere. O zaman yoktu da şimdi mi farkedildi bu durum?

KILIÇDAROĞLU'NUN SKANDAL "ELİ SİLAHLILAR" AÇIKLAMASI
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu tür açıklamaları esasen iyi niyetli gibi gözüküyor olsa da esasen provokatif sözlerdir. Bir taraftan sükûnet çağrısı gibi görünüyor ama ortaya konulan gerekçe tamamen bir provokasyon içeriyor. Kim veriyorsa bu akılları yanlış yapıyor. Türkiye bundan önce 110'a yakın seçim yapmıştır. Her seçim büyük bir olgunlukla yapılmıştır. Seçim sırası, anı ve sonrası milletimiz ortaya çıkacak sonuçları büyük olgunlukla karşılamıştır. 20'yıldan veri seçimler AK Parti tarafından kazanılmıştır ve kutlanmıştır ama bunlar makul sınırlar içerisinde olmuştur. Bu tür korkutucu ve ürkütücü bir açıklamanın provokasyon amacı taşıdığı kanaatindeyim. Bunlara hiç gerek yok. Milletimizin seçim yapma olgunluğuna güvenmeliyiz.

YSK'NIN GÜVENİRLİĞİ KONUSU
Varsayalım seçimim kazandılar o zaman ne olacak? O zaman YSK'ya güvenmeme durumu ne olacak? 'Kazandık ama yanlış oldu mu?' diyecekler. Seçim tekrar gözden mi geçirecekler? Tabi bunların hepsi tuhaf açıklamalar. Daha önce de buna benzer şeyler yapıldı. Bakın her seçim öncesi YSK'ya karşı gücen sarsıcı, seçim sürecine karşı gücen sarsıcı bir takım açıklamalar yapıyorlar. Bunlar çok yanlış işler. Türkiye tamamen şeffaf ve dünyanın başka ülkelerinde olmayan siyasi partilerin bizzat yönettiği bir seçim süreci yürütüyor. Yurt dışı ile beraber 195 bin sandık var. Bunların hepsinde kamu görevlisi Sandık Kurulu Başkanı var. Sandık Kurulu ise partilerin üyelerinden oluşan kimselerden oluşuyor. Bunun dışında müşahitler var.

Eğer sandıkta bir sorun varsa İlçe Seçim Kurulu'na itiraz ediyorsunuz. İlçe Seçim Kurulu da yine hakim başkanlığı da partilerin hukukçu üyelerinden oluşuyor. Buradan bir yanlış varsa İl Seçim Kurulu'na gidiyorsunuz. Bu da yine hakimlerden oluşan bir kurul. Siyasi partiler buraya gözlemci olarak üye veriyorlar. Oraya da itiraz edebiliyorsunuz. YSK'da her partinin gözlemcisi var yapılan tüm toplantılara katılıyor. Yapılan her işlemi ve alınan her kararı görme imkanları var. Böyle bir süreçte YSK'ya güvenmiyorum demek kendi teşkilatınıza oraya vermiş olduğunuz kendi üyelerinize güvenmiyorsunuz demektir. Türkiye şu ana kadar 110'a yakın seçim yapmıştır ve bunlarda hiçbir şaibe söz konusu olmamıştır.

KILIÇDAROĞLU'NA HDP'NİN DESTEĞİ NE ANLAMA GELİYOR?
Terör örgütleri, teröristler bunların hepsi sonuçta bir piyondur. Burada esas olan bölge ile ilgili senaryoyu görmek lazım. Bölgemizde Türkiye'nin güneyinde ABD'de başta olmak üzere tamamen büyük ülkelerin kontrolünde Terör Devleti kurma projesi vardır ve bu da daha büyük bir projenin adımıdır. Terör örgütünün kanlı eylemlerinin faaliyetleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bölgeyi istikrarsızlaştırıyor. Suriye'de Arapların meskun olduğu bölgede halk bölgeyi terk etmeye zorlandı. Bölgede Türkiye'yi saracak bir kuşak alan oluşturulmaya çalışıldı. PKK'nın amacı buydu. Türkiye tabi kararlılıkla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde sınır ötesi harekatlarla kuşatma bölgesinde teröristleri temizledi. Şimdi istenen şey Türkiye'nin buradan çekilmesidir. Türkiye'nin teröristlere karşı sınır ötesi harekat yapması istenmiyor. Orada teröristlerin siyasi bir yapı oluşturmasına imkan hazırlamaya çalışıyorlar. Burada esas pazarlık budur. Teröristlerin burada ölüp kalması uluslararası aklın umurunda değil.

Türkiye bu terör kuşatmasına müsaade etmeyeceğini gösterdi. Bence milletimiz de burada durumun farkında ve bu kuşatmaya müsaade etmeyecektir. Böyle bir sonuç doğuracak seçim sonucu da olmaz. Yani Türkiye hiçbir zaman tam bağımsızlığını engelleyecek bir seçim galibiyetine milletimiz müsaade etmez. Ben anketlerde yer aldığı gibi çok kritik bir sonuç ortaya çıkacağını düşünmüyorum. Farklı ve net bir sonuç ortaya çıkacak. Sahadaki tabloyu görmemiz lazım. Burada ittifaklar arasında bir yarış söz konusu değil. Esas mesele Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleyenler ve ona karşı olanlar var. Siyasi tartışma buradan devam ediyor.

Diğer ittifaktaki kişiler Erdoğan'a karşı olanların oyunu ne kadar konsolide edip alabilecekleri noktasında düğümleniyor. Onun için anket çalışmalarına baktığımızda da esas mesele bu. Türkiye'nin tam bağımsızlığı ve buna ilişkin politikalara yönelik karar verme mecburiyeti ile karşı karşıya olduğumuzu milletimiz biliyor.

KILIÇDAROĞLU'NUN 300 MİLYAR DOLAR VAADİ
Mesele göründüğü gibi kolay değil.