Ne ilginç ki rapor yayınlandığında CHP Grup Başkanvekili olan Kılıçdaroğlu, tam 2 yıl sonra 2010'da FETÖ'nün kaset kumpasıyla Deniz Baykal devrilip o koltuğa oturdu.
Takvim o raporu yıllar önce gündeme getirmişti
İCAZET TURUNCA ZİYARET ETTİ!
Öte yandan Kılıçdaroğlu ABD'ye yaptığı icazet turunda siyasi kariyerinde ilginç "kehaneti" ile önemli dönüm noktası olan Johns Hopkins Üniversitesi'nde basına kapalı etkinliğe katıldı.
ONUR ÖYMEN DE ANLATMIŞTI
CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de söz konusu rapora ilişkin açıklama yapmış ve 3 senaryodan bahsedildiğini, bu senaryolardan birinin de Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmesi olduğunu söylemişti.
Kılıçdaroğlu'nun nasıl göreve geldiğini ifşa eden Öymen, Türkiye ve Orta Doğu hakkında araştırma ve değerlendirmeler yayınlayan Silk Road Enstitüsü'nün kendisine rapor sunduğunu açıklamıştı.
Öymen, "Silk Road diye bir Enstitü var İsveç'te. Bu Türkiye ve Orta Asya ülkeleri hakkında yazılar yazıyor değerlendirmeler yapıyor, ABD'deki John Hopkins Üniversitesi ile beraber çalışıyorlar. Şimdi yöneticileri geldi beni ziyaret etti, "Türkiye ile ilgili son raporumuzu size getirdik" dedileri. Rapor Türkiye ile ilgili muhtemele senaryolar, 60-70 sayfalık bir rapor. 3 tane senaryo var başlıca." ifadelerini kullanmıştı.
Rapordaki üç senaryoyu tek tek açıklayan Öymen, "Bir tanesi Türkiye Batı'dan tamamen kopar bir İslam devleti olur, tamamen Orta Doğu'nun din devleti olur. Böyle olursa nasıl olur, uzun uzun anlatıyor. Onun vereceği olumsuz sonuçları da dile getirmiş. İkinci senaryo, 2011 yılında Türkiye'de bir askeri darbe olur, bunu anlatıyor. Tabi o da çok kötü olur." demişti.
KILIÇDAROĞLU' CHP'NİN BAŞINA NASIL GEÇTİ?
Son olarak Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına nasıl geçtiğini ifşa eden Öymen, "Üçüncü senaryo, Türkiye'de iç politikada önemli değişiklikler olur. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, istifaya zorlanır, mecbur edilir. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelir. Kılıçdaroğlu, partinin politikalarını değiştirir ve bunun üzerine Avrupa'daki bazı partiler tarafından desteklenir. Ben bunu göreve geldiğinde Kılıçdaroğlu'na da okudum, Baykal'a da okuttum. Kılıçdaroğlu'na da anlattım sizin için böyle böyle diyorlar haberiniz var mı? diye. Bu onlar için de bir sürpriz değil. Kılıçdaroğlu dinledi fazla bir yorum yapmadı. Bu olaylardan sonra Baykal'ın olayı oldu, Baykal'ın istifasından 2-3 ay sonra Wikileaks belgeleri sızdı." diyerek olayın uluslararası bir müdahale ile gerçekleştğini adeta itiraf etmişti.
YENİ Mİ UYANDILAR! "PİRO KEMAL'DEN DİKTATÖR HAİN KEMAL'E"
Hürriyet Yazarı Nedim Şener de Yılmaz Özdil gibi daha önce Kılıçdaroğlu ve CHP için kalem sallayıp tweet atanların hezimetin ardından Kılıçdaroğlu'na uygulanan lince ilişkin bir yazı kaleme almış ve bu meseleye dikkat çekmişti.
Şener şunları yazdı;
"İki hafta öncesine kadar Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyenler şimdi onun hakkında "tuvalet terliği, saksı, Merzifon e..., kutu kola..." benzetmesi yapıyorlar.
İki hafta önce seçimi kazansaydı "kahraman dede" ilan edecekleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun destekçileri, seçim hezimetinden tek başına onu sorumlu tutarak sadece istifasını istemiyor, itibar suikastı ile adeta diri diri mezara gömüyorlar.
İki hafta öncesine kadar, Alevilikte "işin piri" anlamında saygı ifadesi olarak "Piro Kemal" diye seslenilen Kemal Kılıçdaroğlu, "Hain Kemal" diye anılmaya başlandı ve neredeyse "AKP'li" ilan edilme noktasına geldi.
NEFRET SİLAHI KENDİNE DÖNDÜ
Yıllardan beri kitlesinin ruhuna işlediği nefret şimdi ona yöneldi. İzlediği politikalardaki yanlışlıklara gözlerini kapatanlar, sosyal medya hesaplarından beddua edip gözyaşları içinde ağza alınmayacak hakaretleri ediyorlar.
Tekrar tekrar vurgulamak isterim; bu küfür ve hakaretleri siyasi rakipleri değil, adı soyadı belli Kılıçdaroğlu destekçisi olan ünlü, ünsüz gerçek kişiler başta olmak üzere yine kendilerine yakın sosyal medya trolleri ediyor.
Kılıçdaroğlu'nun sözcüsü Özgür Özel yine algı operasyonu ile "Parti içinde Kılıçdaroğlu istifa etsin diyen yok. Sosyal medyada var. Alınan sonuç, Genel Başkan'ımızı rencide edecek bir sonuç değil. Nefret yayan hesapların altını kazıyın, AK Partili çıkar" diyerek eline yüzüne bulaştırsa da internette hakaret ve küfürleri Kılıçdaroğlu ile yan yana yazdığınızda kimin kime ne dediği karşınıza geliyor.
BATI'NIN PROJESİYDİ
Kitledeki nefret ve öfke öyle bir hale geldi ki, 12 yıldır herkesin gözü önünde yaşanan gelişmeler bir anda bir cümle ile söyleniyor artık.
İş çığırından öyle çıktı ki, Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan'ın sürekli kazanması için Batılı ülkeler tarafından bir proje olarak CHP Genel Başkanı yapıldığı gibi akla ziyan yorumlar yapılmaya başlandı. Hatta Fatih Altaylı bunu emekli bir büyükelçi olan eski CHP'li bir milletvekiline dayandırıyor.
Evet, CHP eski milletvekili olan emekli büyükelçi Onur Öymen, Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına gelişinin bir proje olduğunu söylemişti ama bunun ulusalcı Deniz Baykal'ın gönderilmesi ve CHP'nin dönüştürülmesi için amaçlandığını şöyle anlatmıştı:
"Wikileaks belgelerinden önce size şunu anlatayım. İpekyolu diye bir enstitü var İsveç'te. Türkiye ve Orta Asya ülkeleri hakkında raporlar hazırlıyor, değerlendirmeler yapıyor. ABD'deki John Hopkins Üniversitesi ile birlikte çalışıyorlar. Bunun yöneticileri beni 2009 yılının başlarında ziyaret etti. Dediler ki, biz Türkiye ile ilgili son raporumuzu size getirdik. Türkiye ile ilgili muhtemel senaryolar. 60-70 sayfalık bir rapor. 3 senaryo var. Birinci senaryo, Türkiye Batı'dan tamamen kopar, tamamen bir İslam devleti olur. Böyle olursa nasıl olur, bunun olumsuz sonuçlarını da tamamen anlatıyor. 2'nci senaryo, 2011 yılında Türkiye'de bir askeri darbe olur. Şu olur, bu olur, o da kötü olur. 3'üncü senaryo, iç politikada önemli değişiklikler olur. Deniz Baykal istifaya zorlanır, mecbur edilir. İpekyolu Enstitüsü'nün raporu. 'İslam ile Demokrasi Arasında Çekiştirilen Türkiye' başlıklı bir çalışma. Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelir, Kılıçdaroğlu partinin politikalarını değiştirir."
Evet, her şey Onur Öymen'in dediği gibi oldu. O proje için taşeron olarak FETÖ devreye girdi. 2010 yılında FETÖ'nün kaset kumpasıyla Deniz Baykal partinin başından gitti, yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Ama o proje Erdoğan kazansın diye değil, Kılıçdaroğlu Atatürkçü CHP'yi dönüştürsün ve Erdoğan yerine iktidar olsun diye yapıldı. Evet, Kılıçdaroğlu CHP'yi dönüştürdü ama başarılı olamadı. Yani Kılıçdaroğlu Batı için kötü yatırım oldu. Tek başına başaramayınca, 6'lı Masa projelendirildi ama o da çuvalladı.
FETÖ - KILIÇDAROĞLU İLİŞKİSİ
Kılıçdaroğlu'nun gelişiyle CHP'deki dönüşüm herkesin gözü önünde oldu. CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal'ı kaset kumpasıyla koltuğundan eden FETÖ'nün mahrem imamlarını 2012'den itibaren CHP Genel Merkezi'nde ağırladı.
FETÖ'cülerin davetiyle, yanında CHP milletvekilleriyle ABD'ye gitti. Yurtdışında FETÖ'nün okullarını ve gazetelerini ziyaret etti.
Devlet FETÖ ile mücadeleye başladığında ise 17-25 Aralık sürecinde FETÖ'ye her desteği verdi. El konulan şirketlerinin, bankalarının önüne eyleme gittiler. Onlar adına Anayasa Mahkemesi'ne gittiler, ekranlarına çıkıp devlete tehditler savurdular.
FETÖ'nün MİT kumpası belgelerini onlar dağıttılar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası "Kontrollü darbe" yalanını raporlaştırdılar.
Kılıçdaroğlu'nun siyasi sicilini yazmaya sayfalar yetmez. Cumhurbaşkanlığı seçiminde KHK'lıları göreve iade sözü vermeye kadar işi vardırdı. Bu konuda kitap olacak farklı ve geniş bir çalışma, hem onlara hem de okurlarımıza sözümüz var zaten.
Ama çıktığı Sözcü TV'de Kılıçdaroğlu'na yöneltilen şu soru CHP'nin başına geldikten sonraki siyasi sicilini ortaya dökmeye yetti:
"...Atatürkçüleri, yurtseverleri, ulusalcıları yuvadan dışarıya atıp, İkinci Cumhuriyetçileri, siyasal İslamcıları, Kürt milliyetçilerini, liboşları, cemaatçileri (FETÖ), soykırımcıları, tescilli ajanları ve Sorosçuları monte etmek için CHP Genel Başkanlığı'nı sürdürdüğünüz öne sürülüyor..."
Yıllardır yazdığımız her şey artık Kılıçdaroğlu'na soru olarak yöneltiliyor. Kılıçdaroğlu bu gerçeklerle yüzleşiyor. Sosyal medyada kullandığı, Genel Merkez ve belediye beslemesi tetikçileri artık ona ateş ediyor, güvendiği isimler artık ona ihanet ediyor.
Nasıl ki sosyal medya trol ağlarına Meral Akşener'i, Muharrem İnce'yi, Sinan Oğan'ı linç ettirdiyse şimdi kendisi aynı akıbeti yaşıyor."