FETÖ'cü Süleyman Salih Zoroğlu için 972 yıl hapis istemi! İddianamede kan donduran detaylar!

Türkiye’de aile yapısını içeriden çökertmek için faaliyetler gösteren FETÖ’cü Süleyman Salih Zoroğlu hakkında düzenlenen iddianame tamamlandı. İddianamede sözde doktor FETÖ’cü Zoroğlu’nun 7 ila 18 yaş arasındaki 21 çocuğa vitamin diye uyuşturucu madde ketamin verdiği yer aldı. Öte yandan bazı çocukların uyuşturucu kullanımına yönlendirildiği ifade edilirken kliniğin üst katını çocuklar için açıp ‘Bacıhane’ adı verdiği evin başına FETÖ’den ihraç edilen bir kadın polis koyacağı da iddianamede yer aldı. FETÖ’cü Zoroğlu için 972 yıla kadar hapis cezası istendi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :29 Kasım 2023 , 17:07 Güncelleme Tarihi :30 Kasım 2023 , 08:35
FETÖ’cü Süleyman Salih Zoroğlu için 972 yıl hapis istemi! İddianamede kan donduran detaylar!

İstanbul'da çocuklara gerçeğe aykırı şekilde cinsel istismar raporu çıkardığı iddiasıyla tutuklanan çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu ile 5 sanık hakkında açılan davanın iddianamesinde, Zoroğlu'nun kliniğine gelen çocuklara dissosiyatif (kimlik bozukluklarıyla ortaya çıkabilen psikolojik bir rahatsızlık) etkiler yaratan ketamin maddesini vererek çocuklarda uyuşturucu madde bağımlılığı geliştirdiği belirtildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıklardan Süleyman Salih Zoroğlu'nun seanslarda mağdur çocuklara "rahatlama yaratarak konuşturacağı" şeklinde bir açıklama ile "vitamin" olarak isimlendirdiği "ketamin" maddesini burundan fısfısla ya da kas içi enjeksiyon yoluyla uyguladığı anlatıldı.

Diğer sanıkların da klinikteki ketamin uygulamasından ve uygulamanın hukuka aykırılığından haberdar olduklarına yer verilen iddianamede, sanıkların "hukuka aykırılık bilinci" içerisinde kasten hareket ettikleri kaydedildi.

Ketaminin çocuk ve ergen psikiyatrisinde yasal bir kullanım alanı olmadığına vurgu yapılan iddianamede, dosya kapsamında saptanan kullanımların bütünüyle hukuka aykırı olduğu ifade edildi.

Mağdur çocukların sıklıkla bu maddenin kullanıldığı bilgisini aileleriyle paylaşmamaları, gizli tutmaları hususunda sanık Zoroğlu tarafından tembihlendikleri, ailelerin söz konusu maddenin kullanıldığını bilseler dahi uygulayan doktorun ünvanını göz önünde bulundurarak bunun hukuki ve tıbbi uygunluğunu denetleyebilecek durumda olmadıklarına işaret edildi.

Söz konusu ketamin maddesinin kullanımının yasal olmaması bir yana soruşturma konusu olaylar açısından da önemli olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar belirtildi:

"Dissosiyatif kimlik bozukluğunda kişi kendi kimliği dışında başka kimlikler de tarif etmektedir. Ketamin ise bizzat kendisi dissosiyatif etkiler yaratan bir ajan olup tıptaki kullanım alanlarında sıklıkla dissosiyatif belirtiler ortaya çıkardığı bilinmektedir. Yani sanık kliniğine gelen çocuklara dissosiyatif etkiler yaratan ajanı vererek dissosiyatif kimlik bozukluğunu tedavi etmeye çalıştığını iddia etmektedir. Adeta çocuklara önce hastalık yapan bir mikrop verilmekte sonra da bu mikrobun teşhis ve tedavisinin yapıldığı iddia edilmektedir. Seanslara devam eden çocuklar şifa bulmak bir yana bu maddeye bağlı dissosiasyon yanında bulantı, kusma gibi sorunlar yaşamakta ayrıca daha vahimi olarak belli bir süre ve yoğunlukta kullanıldıktan sonra maddenin yarattığı uyuşturucu etkiye bağımlılık geliştirmektedir. Öyle ki kliniğe terapi için değil, sadece iğne olmak için gelmek gibi bir uygulamanın oluşmaya başladığı, hastaların maddenin bulunduğu şişeyi gizlice alarak, kontrolsüz şekilde ketamin kullandıkları tahkikatla belirlenmiştir. Yani sanık, ketaminin uzun süreli kullanımında gerçekleşecek nörotoksik etkileri, bağımlılık potansiyeli ve psikotik durum oluşturma özelliklerini de bilinçli olarak kullanmaktadır."

Ketaminin etken maddesinin at, sığır, kedi, köpek gibi hayvanlara yönelik cerrahi işlemlerde de kullanılan bir anestezik olduğu anlatılan iddianamede, sanığın temin ettiği maddeyi belli ölçüde sulandırarak, gizlemek amacıyla bir gözlük suyu şişesine doldurduğunun tahkikatla sabit olduğu aktarıldı.

"SANIK MAĞDUR ÇOCUKLARA AĞIR BİR YÖNLENDİRME UYGULADI"
İddianamede, sanık Zoroğlu'nun bazı durumlarda hastayı uyandırmakta zorlanması üzerine klinikte panik yaşandığı, bir mağdurun fenalaşarak acil servise kaldırılmasına neden olduğuna dikkati çekilen iddianamede, çocuklara cinsel istismara uğradıkları düşüncesinin yerleştirilmesinin sanığın terapi sırasında kullandığı telkine yönelik açıklamaları, yönlendirici ve kapalı uçlu sorularıyla gerçekleştiği kaydedildi.

Sanık Zoroğlu'nun mağdur çocuklara "içindekini kusmazsan iyileşemezsin, bir hayatın olmaz, intihar edersin, gelecekte sen de istismarcı olursun" gibi zorlayıcı beyanlarda bulunduğu belirtilen iddianamede, sanığın mağdur çocuklara ağır bir yönlendirme uygulaması üzerine çocukların yılgınlıkla "evet öyle oldu" şeklinde cevap verdikleri anlatıldı.

İddianamede, seans sırasında çocukların kendinden geçmiş, ağlamaklı, bitkin, kontrolsüz şekilde gülen, anlamakta, konuşmakta zorlanan bir halde olmasına rağmen ısrarla soru sormayı sürdüren sanığın terapilerini ileride kullanacağı bir "delil" olarak kayıt altına aldığı tespitine yer verildi.

"AİLELERİ SEANS KAYITLARI İLE TEHDİT ETTİ"
Sanık Süleyman Salih Zoroğlu'nun kendisini "çocuk istismarını ortaya çıkarmaya adamış bir hekim" olarak lanse ettiğine vurgu yapılan iddianamede, şöyle devam edildi:

"Tahkikat kapsamında tespit edilen hukuka aykırılıklardan biri de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sanık tespit ettiği 'sözde istismar' vakalarından hareketle bir çok ebeveyne yönelik olarak 'amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek' ifadesini kullanarak, ailelere elinde seans kayıtları olduğunu, belli mal varlıklarını üzerine geçirmeleri halinde ömür boyu bir daha bu konunun açılmayacağını, aksi halde başlayacak soruşturmalar ile rezil olacaklarını belirterek şantaj yapmaktadır. Nitekim sanığın, profesör unvanının yarattığı etkiyi de kullanarak 'İlgili Makama' başlığıyla hazırladığı suç duyurularında temin ettiği beyanların net adli delil niteliğinde olduğu ve istismar ile suçladığı ebeveynin mutlaka tutuklanması gerektiği, aksi halde çocuğu öldürebileceği gibi suçu ihbar etme amacını aşan adli makamları yönlendirmeye matuf ifadeler kullandığı belirlenmiştir."

"YURT DIŞINDAKİ BAĞLANTISI FİRARİ DURUMDAKİ FETÖ ŞÜPHELİSİ ABLASI"
Sanık Zoroğlu'nun mağdur çocuklardan bir kısmını, değişen sürelerde yasal nitelik taşımayan "yataklı servis" gibi kullandığı evlerde barındırdığı anlatılan iddianamede, "Mağdur beyanları, mesaj içerikleri ve ses çözümlemelerinden görüleceği üzere, çocukların kalması için ayrıca bir ev hazırlamaya çalışan sanığın, adresini gizli tutacağı bu evde ailesinden ayırmayı başardığı çocukların barınacağını, başlarında kendi ayarlayacağı bir psikolog bulunacağını, ara ara dini sohbet yapılacağını, yine evin güvenliğinin FETÖ'den ihraç bir kadın polisin sağlamasını planladığını beyan ettiği ve bu evi 'bacıhane' olarak isimlendirdiği tespit edilmiştir." değerlendirmesine yer verildi.

İddianamede, sanığın dosya mağduru çocukların pek çoğunu, okullarını bırakmaya, ailelerinden ayrılarak oluşturacağı bu evlerde kalmaya, pasaport çıkarıp yurt dışına gitmeye (özellikle Belçika) ikna etmeye çalıştığı, Zoroğlu'nun bu noktada mağdurların ailelerinden şantaj yoluyla temin edeceği paraları kullanmayı planladığı belirtildi.

İddianamede, sanığın yurt dışındaki temel bağlantı noktasının da firari durumdaki FETÖ şüphelisi ablası olduğuna işaret edildi.

"AİLELERİN MAL VARLIĞI VE HESAP BİLGİLERİNE ULAŞMAYA ÇALIŞTILAR"
Sanığın klinikte kişisel verilerin yasa dışı şekilde depolandığı bir database kullandığına dikkat çekilen iddianamede, Süleyman Salih Zoroğlu'nun diğer sanık Ahmet Aktaş'la illegal bir sorgulama paneli üzerinden hastaların aile üyelerine, bu kişilerin adres ve telefon bilgilerine erişim sağladıkları kaydedildi.

İddianamede, sanıkların ellerindeki bu database'in daha gelişmiş, mal varlığı-hesap bilgilerini de içeren versiyonlarını temin etmeye çalıştıkları, ulaştıkları bu verileri hasta çocukların seanslarında ve şantaj süreçlerinde kullanmayı planladıkları ifade edildi.

Tüm sanıkların iştirak halinde, hukuka aykırılık bilincine sahip olarak ve kasten mağdur çocuklara fiziksel ve ruhsal zarar verdikleri, ailelerini maddi ve manevi açıdan mağdur ettikleri ve yargı makamlarını aldatmaya çalıştıkları vurgulandı.

"ENSESTİ ALLAH'IN VERDİĞİ YETENEKLE HEMEN ANLIYORMUŞ"
İddianamede, sanık Zoroğlu'nun söz konusu hastalığı yüzde 99,5 gibi yüksek bir oranla net bir sebep-sonuç ilişkisi kurarak küçük yaşta yaşanmış cinsel istismara bağlayıp Çoklu Kişilik Bozukluğu bağlantılı bozuklukların Türkiye'de de yüzde 18 civarında olduğunu iddia ettiği aktarıldı.

Bu rakamların dosya kapsamında alınan bilirkişi heyet raporunda belirtilen orandan uzak olduğuna işaret edilen iddianamede, ifadesine başvurulan uzman tanıkların da söz konusu tanının bu kadar yaygın olamayacağını belirttikleri ifade edildi.

İddianamede, Zoroğlu'nun teşhisleri doğru kabul edilse dahi teşhis koyma yönteminden sonra başlayan sürecin hukuka aykırılıklarla örülü bir biçimde ilerlediği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

"Her şeyden önce başlangıçta bizzat çocuklar direnç göstererek istismara uğramadıklarını, müracaat sebeplerinin bu olmadığını doktora anlatmaya çalışsalar da sanık, ensesti, 'Allah'ın verdiği özel yeteneklerle bir önsezi sayesinde, manevi bir gözle bakarak hemen anladığını' iddia etmekte ve çocuklara bu olayları kesinlikle yaşadıklarını ama sonradan unuttuklarını, böyle bir olay yaşanmasaydı bu hastalığın gelişemeyeceğini açıklamaktadır."

"GÖRMEDİĞİ KİŞİLERE BİLE TEŞHİS KOYMUŞ"
İddianamede Zoroğlu'nun seanslarda hastaların aile bireylerine yönelik küfürlü provokatif ifadeler kullandığı belirtildi.

Sanığın hiç görmediği kişilere ihtimale binaen ÇKB teşhisi koyduğu anlatılan iddianamede, "Sanığın bu bağlamda özellikle istismarla suçladığı kişide de çoklu kişilik bozukluğu olduğunu, bu sebeple onun da faili olduğu istismar eylemlerini hatırlamıyor olabileceğini, hatta onun da kendi ailesinden istismar görmüş olabileceğini sıklıkla tekrarlamaktadır. Keza hiç görmediği kişilerin de ÇKB olduğunu iddia etmiştir." değerlendirmesinde bulunuldu.

"HEP FETÖ'CÜLER Mİ YATACAK? BİRAZ DA SİZ YATIN"
Zoroğlu ve 6 şüpheli hakkında hazırlanan İddianamede FETÖ vurgusu 'bacıhane' dışındaki bölümlerde de yapıldı. İddianamede mağdur olarak olarak yer alan anne S.E., Zoroğlu'nun verdiği rapor doğrultusunda kendi çocuğuna istismarda bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. S.E. savcıya verdiği ifadesinde bilimdışı yöntemler uygulanarak çocuğunun manipüle edildiğini söylemişti. S.E. soruşturma sürecinde Zoroğlu'nun kendisine "Hep FETÖ'cüler mi yatacak? Biraz da siz yatın" dediğini aktardı.

BAZI ÇOCUKLARI UYUŞTURUCU KULLANIMINA YÖNLENDİRDİ
Bazı çocuklara sadece kendisi ketamin vermedi, onları esrar kullanımına da özendirdi teşvik etti. Bir doktor olarak açıkça onayladığını dile getirdi. Bazı mağdurlara vücutlarından kan çekmelerini tavsiye etti. Hatta bunun için gerekli şırınga gibi aparatları temin edebileceğini söyledi. Çocukları bedenlerine zarar vermeye yönelik teşvik etti. Çocukları vahşice gerçekleşmiş istismar hikayelerine maruz bırakarak onları bu yolla manevi açıdan istismar etti. Ayrıca mağdur çocuklardan birini klinikte hasta kabul edecek şekilde gayri resmi çalıştırdı. Kliniğinde çalışan Ahmet Aktaş da birlikte kliniklerine gelen mağdurların ailelerinin kişisel verilerini yasadışı yollarla ulaşmaya çalıştılar. Buradaki amaç mal varlığı ve hesap bilgilerini içeren özel bilgilere ulaşarak onlara şantaj yapmaktı.

972 YILA KADAR HAPİS CEZASI İSTENDİ
Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, sanık Süleyman Zoroğlu hakkında 21 kez "uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama", 21 kez "eziyet", 4 kez "iftira", 2 kez "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", 2 kez "şantaj", 2 kez "uyuşturucu madde kullanımını özendirme", 1 kez "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme", 1 kez "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçlarından toplamda 96 yıldan 972 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti.

İddianamede ayrıca, Süleyman Salih Zoroğlu'nun eşi ve klinik idaresini takip eden sanık Özgül Zoroğlu, klinikte psikolog olan sanık Ahmet Aktaş, klinikte bir süre çalışan doktor sanık Hüsnü Ağca, klinik sekreteri sanık İnci Arslan ve klinikte psikolog olarak görev yapan Zeynep Akgül'ün de benzer suçlardan hapis cezalarına çarptırılması talep edilmişti.