Berat Kandili'nde ne yapmalıyız?

Bu gece, Berat Kandili. Kandiliniz Mübarek olsun. Bu geceyi ihya etmek için neler yapılabilir? İşte tavsiyeler...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :15 Temmuz 2011 , 00:00 Güncelleme Tarihi :15 Temmuz 2011 , 14:00
Berat Kandili’nde ne yapmalıyız?
Berat Gecesi'ni bir fırsat bilip günahlarından dolayı Allah'a sığınan, O'na yalvarıp yakaran ve kendini affettiren kimse, ne büyük bahtiyardır! Buna karşılık her tarafı kuşatan rahmet sağanağından istifade edemeyen bir insan ise ne kadar bedbahttır!

Berat Kandili, beratınız olsun ister misiniz?


Kıymetli okurlar! Bu gece, Kur'an-ı Kerim'de, "Açık olan ve gerçeği açıklayan bu kitaba yemin ederim ki, biz onu kutlu bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüz çevirenleri uyarırız. O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile o zaman yazılıp belirlenir." (Duhân, 44/2-5) ayetleriyle anlatılan mübarek bir gece.
Yine bu gece, "Her gecenin son üçte birinde dünya semasına inerek, "Kim bana dua eder, duasını kabul edeyim, kim benden dilek diler, dilediğini vereyim, kim bana istiğfar eder, onu bağışlayayım?" buyuran Rabbimiz'in, Kelboğulları'nın koyunlarındaki tüylerin sayısından daha çok insanı affettiği bağışlanma gecesi. (İbn Mace, İkame, 191) Evet bu gece, Berat Kandili.

Berat, Arapça'daki "berae-beraet" kelimesinin Türkçeleşmiş hali. Beraet, "iki şey arasında ilişki olmaması", "kişinin bir yükümlülükten kurtulması" veya "sorumluluğunun bulunmaması" anlamına gelir. Allah'ın affı ile Müslümanların günahlarından temizlenmesi ümidiyle bu geceye Berat Gecesi denilmiştir. Bazı âlimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan Mekke'deki Mescid-i Haram istikametine çevrilmesinin hicretin ikinci yılında Beraat gecesinde vuku bulduğunu söylemeleri geceye ayrı bir önem kazanmaktadır.

BU GECE NİÇİN ÖNEMLİ?

Kaynaklarımızda Berat Gecesi'nde beş önemli hadisenin varlığından bahsedilmektedir:
1. Her önemli işin bu gece hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.
2. Bu gece yapılan ibadetin (kılınan namazların, okunan Kur'an'ın, yapılan duaların, tövbe ve istiğfarların), gündüzünde tutulan oruçların fazileti çok büyüktür.
3. İlahi ihsan, feyiz ve bereketle dopdolu bir gecedir.
4. Mağfiret gecesidir.
5. Peygamberimize şefaat hakkının tamamı bu gece verilmiştir.

GECEYİ NASIL DEĞERLENDİRELİM?

Peygamber Efendimizin bu geceye ayrı bir ehemmiyet verip onu ihyâ ettiğini biliyoruz. (Tirmizî, Savm, 39)
Bu geceyi kaza namazları kılarak, bol bol dua ederek, işlenen günahlar için tövbe edip halis bir şekilde, gözyaşlarıyla affedilmeyi dileyerek, kırgınlıkları unutup eş, dost, akrabaya sevgiyle, şefkatle sarılarak, ihmal edilen düşkünlere, ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatarak değerlendirebiliriz.

RAMAZAN'A HAZIR MISINIZ?

Bu arada Berat gecesinin bize verdiği mesajlardan birisi de Ramazan'a çok az bir zamanın kaldığı gerçeğidir. Berat bize adeta, "Ramazan'a sadece iki hafta kaldı. Bir aylık yoğun bir ibadet mevsimi seni bekliyor. Ramazan'a hazır mısın?" demektedir. Biz de Berat'ın verdiği bu mesajı iyi okuyarak madden ve manen kendimizi Ramazan'a hazır hale getirmeli, hiç olmazda önümüzdeki şu iki haftayı iyi değerlendirmeliyiz.
Berat geceniz kutlu, bu gece vesilesiyle beratınız elinizde olsun.

BİR SORU-BİR CEVAP

Aldığım kararlar uzun soluklu olmuyor, ne tavsiye edersiniz?

Soru: "Hayatımda çok güzel kararlar alıyorum ama bunları uzun süre götüremiyorum. Mesela, "Haftada iki gece teheccüde kalkacağım, her gün bir günlük kaza namazı kılacağım, pazartesi-perşembe günleri oruç tutacağım, her gün yüz sayfa kitap okuyacağım..." şeklinde kararlar alıyorum. Ama bir ay geçmeden aksatmaya başlıyorum. Sonra tekrar karar alıyorum, bir daha başa dönüyorum. Bu da bende moral bozukluğu oluşturuyor. Bana ne tavsiye edersiniz?" Rumuz: Kararsız

Uygulamana, bir fazlasıyla tekrar, eğer yine vazgeçersen tekrar, tekrar ve ilanihaye devam etmeni tavsiye ederiz "kararsız" kardeşim. Zaten aldığımız kararları sürekli, ara vermeden hep uygulayabilseydik, bu dünya güllük-gülistanlık ve daha yaşanılası olurdu. O yüzden Sevgili Peygamberimiz, "İbadetlerin en faziletli olanının az da olsa sürekli devam eden olduğu"nun altını çiziyor.

Eğer gücümüzün üstünde planlar yapıyorsak, taşıyamayacağımız bir yükün altına giriyorsak o da yanlış. Çünkü o zaman da çok koşar, yorulur ve çok yanlış yaparız. Önemli olan az da olsa, limitimize göre, doğru şeyler yapmaktır. Bunda da "hedef"li yaşamak çok önemlidir. Hedef, inanç ve azim varsa gerisi gelir.

KÜÇÜK ADIMLARLA YAVAŞ YAVAŞ İLERLEYİN

Elbette insan, ömrü boyunca kimi zaman güçlü, kimi zaman yorgun, kimi zaman da umutsuz olabilir. Bu hususlar hayatın içindeki kaçamayacağımız durumlardır. Eğer hedeflerimiz yoksa böyle zamanlarda ümitsizliğe kapılmamız ve koşmayı bırakmamız işten bile değildir.

Hayatımızı, hedefler koyarak yaşarsak, her sabah güne uyandığımızda yaşama sarılmak ve mücadele etmek için bir sebebimiz olacaktır. Küçük, limitinizi aşmayan hedefler belirleyin. Yine küçük adımlarla yavaş yavaş ilerleyin.
Hedefe konsantre olun. İnanç, sabır ve azimle motive olun. Bir tohum, bir tomurcuk gibi, güneşle yüz yüze gelinceye dek mücadelenizi sürdürün. Defalarca düşün, doğrulun, düşün, tekrar doğrulun ama asla ümitsizliğe kapılmayın, moralinizi bozmayın. Bu arada Peygamberimiz ile sahabeden Hz. Hanzala arasında yaşanan diyalogu hatırlayın.

Başaracağınıza inanarak size başarılar diliyoruz. Allah yardımcınız/yardımcımız olsun.

TEFEKKÜR ATLASI

Hayali bile insana harikulade bir lezzet veriyor

Bir gül düşünelim. Yaprak yaprak ve ortasında simsiyah püskülcükler.. gonca hâlinden açılmış hâle gelmekte. Sonra da yapraklar açılıp kapanarak tekrar gonca hâline geçmekteler.

Hep taptaze kalan bu gül gibi, şehir ve köylerin anası yani yerin göbeği olan Mekke'nin ortasında siyah peçeli Kâbe... Etrafında iç içe daireler hâlinde dünyanın her tarafından saflar dizilmiş. Her an dünya üzerinde beş vakit eksik olmuyor.

Bütün Müslümanlar içe doğru eğilen gül yaprakları gibi Kâbe'ye doğru yönelerek namazın o narin ve zarif hareketleri ile eğilip bükülüyorlar.
Hayali bile insana harikulade bir lezzet veriyor. Sizce de öyle değil mi?

BİR DUA

Peygamberimiz nasıl tövbe etmemizi istiyor?

Nasıl tövbe etmemiz gerektiğini Peygamberimiz bize şöyle öğretiyor: "Estağfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâhû tevbete abdin zâlimin lâ yemlikü linefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ-Kendisinden başka ilah olmayan Rabbimden, ne ölme, ne yaşama, ne de yeniden dirilme kararını veremeyen aciz bir kul olarak günahlarımdan bağışlanma diliyorum."

BİR TAVSİYE

Günahlarınız affedilsin istiyor musunuz?

Bu gece Rabbimizin kendine yönelenlere af fermanını yazdığı rahmet gecesi, bağışlanma gecesi, fırsat gecesi. Geçmiş hayatımızda bilerek/bilmeyerek pek çok günaha girmiş olabiliriz. İşte önümüzde müthiş bir kazanma kuşağı var. Bu geceyi vesile ederek günahlarımız için tövbe etmeye, arınmaya ne dersiniz?

ÖRNEK HAYATLAR

Devlet adamı ahlâkı işte böyle olmalı

İnsanların olduğu gibi devletlerin de bir ahlâkı vardır. Aslında saadet, bahtiyarlık ve en büyük mutluluk manasına gelen devletin ahlâkı o toplumun insanları tarafından oluşur. Devlet ve milletler insanıyla yükselir, insanıyla alçalır.
Osmanlı Devleti'nin son Sadrazamı Ali Rıza Paşa'dır. Sultan Vahideddin tarafından kendisine sadrazamlık teklif edilince büyük bir tüccar olan eniştesini çağırır ve ona şunları söyler.

"Bana sadrazamlık teklif edilmiş bulunuyor. Siz ise büyük bir tüccarsınız. Ben sadrazam olduktan sonra da tabii hakkınızdır, ticaretinize devam edeceksiniz. Fakat ne kadar meşru kazanırsanız kazanınız, halk sizin kazancınızı benden bilecek, eskiden ne kadar başarılı büyük bir tüccar olduğunuzu hesaba katmayacaktır. Ve ben de bu şartlar altında, otoritemi ve itibarımı gereği kadar tesis edemez hale geleceğim. Bu bakımdan ya ben sadrazamlık teklifini reddedeyim. Ya siz ticareti terk ediniz..."

BEN TİCARETİ TERK EDERİM

İnsana bugün, abes gelen bu teklife Enişte Bey, "Sizin sadrazamlıkta bu memlekete hizmetiniz mümkündür. Bu ihtimali ben şahsi kazanç hırsıma kurban edemem. Benim ticareti terk etmem daha doğrudur" cevabını verir ve terk eder. Sadrazam olduğu gün Ali Rıza Paşa, sahibi olduğu Göztepe'deki köşkünü eniştesine tapular.
Ali Rıza Paşa kısa süren sadrazamlık görevi sona erince, eniştesi gelir ve, "Artık ticarete yeniden başladığını ve dolayısıyla Göztepe'deki köşkü iade etmek istediğini" bildirir.

Paşa, eniştesinin bu teklifini kabul etmez ve şöyle der: "Tabii artık ticarete başlayabilirsiniz. Ama köşkü uhdenizde muhafaza ediniz. Zira o artık sizin malınızdır. Sadrazamlığım esnasında, ticaretten çekilmeniz sebebiyle uğradığınız zararın karşılığıdır..."