Ömer Tuğrul İnançer, Türkiye'nin manevi büyüklerinden, zarafet sahibi ariflerindendi. Geçen hafta son yolcuğuna uğurladığımız mutasavvıf, yazar, musiki ve düşünce adamı İnançer, Klasik Türk Müziği'nin usta ismi Ahmet Özhan'ın da yakın dostu, yol arkadaşıydı.
Özhan, kederi kalbinde tazeliğini korumasına rağmen, büyük bir incelikle röportaj teklifimizi geri çevirmedi ve kendi tabiriyle 'abisi ve rehberi' olan İnançer'in iç dünyasını ve İslam'a olan hizmetlerini anlattı.
- O ilk anı hatırlıyor musunuz, Tuğrul Bey'le tanışmanız nasıl oldu? Dostluğunuz nasıl gelişti ve zaman içinde nerelere yol aldı?
- Tuğrul Bey'le tanışmamız 1967 senesinden başlar. Ben 17 yaşındayken İstanbul Belediye Konservatuvarı Türk Müziği bölümüne intisap etmiştim. O dönemde eş zamanlı olarak Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne gitmemin fevkalade faydalı olacağı kanaatindeydi büyüklerim. Netice itibarıyla Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne Recep Birgit'in vasıtasıyla gitmek üzere yola çıktım. Üsküdar'da Doğancılar yokuşundaki binaya cemiyet yeni taşınmıştı. Daha önceden Üsküdar Meydanı'nda ahşap bir binadaymışlar. Kapıyı çaldım, kapı açıldı, içeri girdim "Emin Ongan Hoca ile görüşmek istiyorum" dedim. Meğer o gün bana kapıyı açan sevgili arkadaşım, abim, rehberim ve mürşidim olacak olan Tuğrul Bey'miş. O hatırlıyordu... İşte böyle bir tanışma hikayemiz var. O günden sonra göçeceği son güne kadar hiç ayrılmadan ben hayatımı onunla birlikte yaşamış bir insanım. Bu dostluk şahsi arkadaşlıktan manevi alışverişlere kadar yürüdü. Kültürel alanda, manevi alanda, sosyal alanda birçok şeyi birlikte yapmak gibi bir şansım oldu. Yani hayatımın her döneminde, her kulvarında mutlaka onun varlığı benim referansım, güvencem, mihengim oldu diyebilirim.
- Tuğrul Bey'i bize önce müzik adamı kimliğiyle anlatır mısınız? Musikimize nasıl katkıları oldu?
- Tuğrul Bey'in Türk milletinin bütün sanat dallarına karşı fevkalade büyük bir iştiyakı ve bu iştiyaktan doğan mesaisi, yakınlığı, sevgisi vardı. Musikiye Bursalı olması itibarıyla Bursa Musiki Cemiyeti'yle daha ortaokul lise çağlarında başlamış, sonra kendisi hukuk fakültesine İstanbul'a gelince Bursa'daki abisi ve hocası olan Erdinç Çelikkol vasıtasıyla Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne intisap etmiş. Musikiye büyük muhabbeti, saygısı, didaktik bilgisi olan bir kişiydi. O davudi bas sesiyle de fevkalade güzel icraları vardı. Musikinin kadim musikimizin varlığını sürdürmesi ve gerçek değerini bulması adına elinden ne geldiyse yapmıştır. Fevkalade yüksek seviyede musikiyi savunabilecek donanıma sahipti. Kendisi büyük usuller ile kudüm sazına çalışmıştı. Yani bir Mevlevi ayini şerifini devr-i kebir, hafif, zincir gibi büyük usullerle beraber yürütebilecek bir beceriye sahipti. Çok önemlidir, günümüzde büyük usulleri bilen çok az insan vardır, onlardan birisi de kendisiydi. Bir kudüm sanatçısıydı.
- Mutasavvıf kişiliğiyle Türkiye'de ve dünyada sizce İslam'a ve İslam tasavvufuna ne gibi katkıları oldu?
- "Mutasavvıf kişiliği" buyuruyorsunuz. Zaten hayat bundan ibarettir. Tasavvuf Allah'ı, Allah'ın var etmiş olduğu mülkü ve mülkte nasıl davranılacağını, nasıl yaşanılacağını talim eden bir ilimdir. Merhum Tuğrul Bey bu işi görebildiğim kadarıyla dünyada en üst seviyede anlamış ve icra eden bir kişiydi. Tasavvuf demek ahlak-ı Muhammedi demektir. Kendisi ahlak-ı Muhammedi'ye sahip bir kişiydi. Adildi, çalışkandı, bildiğini ve elindekini paylaşmayı çok severdi. Sohbetleriyle kitaplarıyla. Amerika'sından, Avrupa'sından, Rumeli'sinden, Orta Asya'sından dünyanın her köşesine büyük ilgisi ve hizmetleri olmuş ve bıraktığı yoldan da arkasından gelenler mutlaka bu hizmetleri devam ettireceği mesailer ortaya koymuş ve miras bırakmıştır. Bunların açılımı ve kitapları icap ettirir, fasikülleri icap ettirir.