Varank, bir taşıma faaliyeti olarak gözüküyor olsa da taşıma kabininin aslında yürüyen bir temiz oda olduğunu belirterek şunları ifade etti:
"Biliyorsunuz uyduların çok özel şartlarda uzaya fırlatılmadan önce saklanması gerekiyor. Bütün üretim faaliyetleri temiz odada gerçekleşiyor. Dolayısıyla hem uyduyu her türlü etkenden koruyacak hem de temiz oda şartlarını sağlayacak şekilde kendi iklimlendirme sistemi olan ve her türlü darbeye, basınca karşı uyduyu koruyacak bu kabin ortaya çıkmış oldu. 14 ay gibi kısa bir sürede firmamız hem bu makineyi üretti hem de arkamızda gördüğünüz taşıma kabinini üretti. Her zaman vurgu yapıyoruz, Türkiye yatırım, üretim, istihdam ve ihracatla büyümeyi önceleyen bir modele geçmek için büyük bir gayret sarf ediyor. Bu işlerin temelinde tabii ki katma değer geliyor. Katma değere ulaşabilmenin yolu da tasarımdan ve Ar-Ge'den geçiyor. İşte klasik olarak mobilya sektöründe düşündüğümüz bir firma kendi mühendisleri ve teknisyenleri ile kendi tasarımıyla uydu taşıyabilecek arkamızda gördüğünüz yüksek teknolojili bir kabini üretmiş oldu."
Bu kabiliyeti Türkiye'ye kazandırmaktan memnun olduklarını vurgulayan Varank, "Bunun muadillerini 2 katı fiyata ancak alabiliyorduk. Ancak yerli ve milli ürettiğimiz için böyle sofistike, böyle yüksek teknolojili, kendi iklimlendirmesi olan yürüyen bir temiz odayı yarı fiyatına ülkemize kazandırmış olduk. Uydumuzu göndereceğiz ama firmamızın bu alanda uluslararası arenada pazardan pay alabilmesi için de destek olacağız. Madem daha uygun fiyatlarla biz bu kadar sofistike ürünleri geliştirebiliyoruz tabii ki pazarda da diğer rakiplerimizden pay alma şansımız var." değerlendirmesinde bulundu.
"14 AY GİBİ BİR SÜREDE ORTAYA ÇIKTI"
Nurus Yönetim Kurulu Üyesi ve Baş Tasarımcı Renan Gökyay da Kovid-19 salgını başladığında fabrika içindeki çalışma odalarını negatif, pozitif basınçlı temiz odalara çevirdiklerini ve bunu Ankara'daki hastanelerin kullanıma sunduklarını belirterek, "TÜBİTAK Başkanı Hasan Hocam, bunu görmüş. 'Bize yürüyen bir temiz oda yapabilir misiniz? Uydu taşıyacağız.' dedi, 'Yaparız' dedim. 14 ay gibi bir sürede bu ürün ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.
Gökyay, şunları kaydetti:
"Yaklaşık bir tonluk bir uydu olan İMECE'nin üretildiği yerden dikey pozisyonda alınıp, taşıyıcının içine girebileceği yatay pozisyona getirilip taşıyıcının içine girmesi ve fırlatılacağı istasyona kadar gitmesi, orada tekrar uydunun fırlatılacağı pozisyonda dik olarak rokete yüklenecek hale gelmesinden sorumlu bir cihaz. Bu cihaz, uydumuzu her türlü nemden, titreşimden, zararlı ışınlardan koruyabiliyor. Her türlü düşmede uyduyu koruyabiliyor. Uydunun ağırlığının 20 katına kadar gelecek anlık darbe ve yükleri tolere edebiliyor."
Gökyay, kabinin içindeki birkaç sensör haricinde ürünün yerli olduğuna dikkati çekerek, "Fırlatıcı şirketin talep ettiği birtakım şeyler var. Bu kabinin içinde seyahat ettiği sürece, bütün bilgiler kayıt altında tutuluyor. Yani uydunun maruz kaldığı titreşimler, yükler, ısı, rutubet, bunların hepsini kayıt altında tutan bir data logger sistemi var. Onun dışında her şey yerli." dedi.
TÜRKİYE'NİN İLK METREALTI ELEKTRO-OPTİK UYDUSU
ABD'den fırlatılacak İMECE, 680 kilometre irtifada Güneş'e eş zamanlı yörüngede görev yapacak ve fırlatmanın ardından 48 saat içinde görüntü verecek. Coğrafi kısıtlama olmaksızın Dünya'nın her yerinden yüksek çözünürlüklü görüntü elde edecek olan İMECE, tespit ve teşhis, doğal afet, haritalama, tarımsal uygulamalar gibi birçok alanda Türkiye'ye hizmet verecek. Sivil ve güvenlik amaçlı kullanılabilecek uydunun tasarım görev ömrü 5 yıl olarak planlandı.
İMECE ile birlikte Türkiye ilk kez metrealtı çözünürlüğe sahip elektro-optik bir uydu kamerasına sahip olacak.
İMECE, 15 Ocak'ta fırlatılacak.