İnsan aklının ve kalbinin sağlıklı işleyişini tehdit eden duyguların başında öfke gelmektedir. Bu duygunun etkisi altına giren kişi, Kur'an'ın iradeyi güçlendirme yolunda verdiği öğütlere kulak vermezse şeytanın oyuncağı haline gelir, birçok olumsuz davranışı yapmak durumunda kalır. Öfkesini kontrol edemeyenler yaptıklarından pişmanlık duysalar da, neticede hem kendilerine hem de çevrelerine büyük zararlar vermiş olmaktadır ve bu da karşı tarafta intikam duygusunu harekete geçirmektedir. Halk arasında darbı mesel olan, "Keskin sirke küpüne zarar", "Öfke ile kalkan zararla oturur" sözleri öfkeyi veciz şekilde ifade etmektedir.
Kur'an'da müminlerin öfke anında duygularını dengede tutmasının ve aklı ile hareket etmesinin onun olgun bir mümin olma özelliğinden kaynaklandığına işaret edilmektedir. "Onlar (muttakiler) bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar (infak ederler), kızdıklarında öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah güzel davrananları sever" (Âl-i İmrân 3/134).
Acelecilik de öfkeye yol açmaktadır.
Kur'an'da, çalışmalarının sonucunu almada acele eden ve bu sürecin uzamasından öfkeye kapılan kimselerin, pişmanlıklarının ardından tövbe ile Allah'a yaklaşmaları, dua ve niyazda bulunmaları Hz. Yunus'un şahsında bütün müminlere öğretilmiştir.
"Balık sahibini de (Yunus'u) hatırla!
Zira O (kavmine) kızarak gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi zannetmişti. Nihayet karanlıklar içerisinde kalıp "Senden başka ilah yoktur. Senin Şanın yücedir, ben zalimlerden oldum" diye yalvardı. Biz de onun duasını kabul ettik" (el-Enbiyâ 21/87-88).
ABDEST AL, SAKİNLEŞ
Peygamber Efendimiz de öfkenin olumsuz yönüne dikkatleri çekmekte ve bunun zararlarından korunma yollarını göstermektedir. Onun bildirdiğine göre öfkeli insan ayaktaysa oturmalı, oturduğu yerde öfkesi geçmemişse yatmalıdır (Ebu Davud, Edeb, 3). Allah Resulü başka bir hadislerinde de, öfkelenen kimsenin abdest almasını tavsiye etmiştir (Ebu Davud, Edeb, 3). Bu konudaki başka bir tavsiyesi de, öfkelenen insanin susmasıdır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 239).
Öfke sonucu ortaya çıkan olumsuzlukların pek çoğunun kızgınlık nedeniyle söylenen kötü söz ve hakaretler olduğu düşünülürse, bu son tavsiyenin önemi daha iyi anlaşılır. Hâkimin öfkeliyken iki kişi arasında hüküm vermemesi gerektiğini bildiren Allah Resulü (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5, 37) bu sözüyle öfkenin sağlıklı düşünmeyi engellediğini vurgulamak istemiştir. Kin, nefret, öfke gibi kötü duyguların kontrol altına alınması, güçlü bir irade eğitimi ile mümkündür. Manevi yönden yeteri kadar güçlü olmayan bireylerin bu gibi hastalıklara yenilmesi çok kolaydır.
Bu sebeple nefsin ve şeytanın oyuncağı olmamak için iradenin güçlendirilmesi, öfke kontrolünün sağlanması gerekmektedir. Hz.
Peygamber (sav) pehlivanlığın ve yiğitliğin kaba kuvvet ile değil, öfke anında kişinin kendisine hakim, iradesine sahip olmakla gerçekleşeceğini söylemiştir (Buhari, Edeb, 76).
Kendisine bir tavsiyede bulunmasını isteyen kişiye Hz. Peygamber;
"öfkelenme!" buyurmuştur. Adam isteğini tekrarlayınca, ona yine öfkelenmemesini söylemiştir (Tirmizi, Birr, 73).
İSTİŞAREYE AÇIK OLMA
Hz.Peygamber sosyal yaşamda ashabının görüşlerine büyük önem vermiş, hatta Ebû Hüreyre Rasûlullah'tan daha çok arkadaşlarıyla istişare edeni görmediğini haber vermiştir. Bedir, Uhud ve Hendek gibi en önemli savaş stratejilerini, ashabının görüşleriyle belirlemiştir. Bedir'de Hubâb b.
Münzir'in teklifiyle su kuyuları tutulmuş, Uhud harbinde, Bedir'e katılamayan özellikle genç sahabilerin görüşlerini dikkate alarak -kendisi pek gönüllü olmamakla birlikte düşman şehir dışında karşılanmış, Hendek harbinde Medine'nin savunmasına yönelik açılan hendek, Selman'ın teklifiyle kazılmıştır. Mekke'nin fethinde Ebû Süfyân'ın evine girenin emniyette olacağını, amcası Abbas'ın "Ey Allah'ın elçisi! Ebû Süfyân Mekke'nin önde gelen şahsiyetlerindendir. Kavmi arasında itibarına uygun bir ihsan gerekir" teklifiyle ilan etmiştir.
HATİM GELENEĞİ
Kur'an'ın başından sonuna kadar okunarak hatmedilmesi Hz. Peygamber'e dayanır. Peygamberimiz ile Cebrail (a.s.) her sene ramazan ayında o güne kadar inen ayetleri birbirlerine karşılıklı olarak okumuştur. Bu uygulama Hz.
Peygamber'in vefat edeceği dönemde iki defa yapılmışıtır (Buhârî, "Fezâilü'l- Kur'an", 7). Hz. Peygamber'in Kur'an'ı sürekli biçimde okuyarak hatim indirmeyi Rabbimizin en çok sevdiği amellerden biri olarak nitelendirmesi (Tirmîzî, "Kıraat", 13; Dârimî, "Fezâilü'l-Kur'an", 33) hatmin müminler arasında da yaygınlaşmasına neden olmuştur.
DUYGU PATLAMASI
Günümüzde "öfke kontrolü" başlığı altında bilimsel çalışmalara da konu olan bu duygu patlamasının frenlenmesi konusunda uzmanların önerilerine kulak vermek son derece önemlidir. Buna göre; öfkeye yol açan durumları tespit ederek bunlardan kaçınmaya çalışmak; öfkeye teslim olmama konusunda kendimize telkinde bulunmak; karşıdakini dinleyip iletişim kanallarını açık tutmak; yapıcı eleştirilerle problemleri tartışarak çözmeye çalışmak; duyguları olumlu olarak ifade etme becerisi kazanmak bunlardan bazılarıdır.
Kızgınlığı, bağırıp çağırarak, küfrederek ifade etme yerine, kızgınlığın sebebi makul ve haklı olsa bile, bunun her şeyin sonu olmadığını düşünmek, aşırı öfke tezahürüyle her şeyin düzelmeyeceğini bilmek, öfkeyi yenme konusunda kişinin kendisine yapabileceği mantıklı telkinlerdir. Toplumda meydana gelen pek çok üzücü olayın hakim olunamayan öfke sonucu olduğuna hemen her gün şahit oluyoruz. Çeşitli sebeplerle başlayan aile içi tartışmaların doğurduğu öfkenin ne tür facialara yol açtığını, günlük haberler arasında görüyoruz.
Bilindiği gibi bu öfke, çoğu zaman, sadece eşlerle sinirli kalmamakta, masum çocuklara kadar uzanarak onları da kurban olarak seçmektedir.
Basit bir yol verme tartışmasının bile cinayetle sonuçlandığı bir ülkenin insanları olarak, şeytanın, öfke silahını kullanarak bizimle nasıl oynadığının farkına varmak zorundayız.
Allah'ın bize verdiği akıl ve irade gücünün, aniden alevlenen duygularımıza esir olmasına engel olmalıyız.
İnsani bir duygu olan öfkenin, doğal yansımalarının ötesine geçtiğinde nasıl yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
BİR AYET
"Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar" (eş-Şûrâ, 42/38).
BİR HADİS
Ümmü Seleme'den (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (as) şöyle buyurdu: " Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz.
Zira melekler sizin dualarınıza âmin derler" (Müslim, Cenâiz, 6).
BİR DUA
"Rabbimiz!
Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört.
Canımızı iyilerle beraber al. Rabbimiz!
Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va'dinden dönmezsin" (Âl-i İmran, 3/193-194).
PROF.DR. ALİ KÖSE